Laiklik
veya
laisizm
(
Fransızcadan
:
laicite
),
devlet
yonetiminde
dinin
veya
dinsizli?in
referans alınmamasını ve devletin
din
veya
dinsizlik
kar?ısında tarafsız ve tepkisiz olmasını savunan ilkedir.
Fransızcadan
Turkceye
gecmi? olan "
laik
" sozcu?u, "
din adamı olmayan kimse; din adamı dı?ında kalan halk
" anlamına gelen Latince "
laicus
" sozcu?unden gelmektedir.
Roma
doneminde din adamlarına "Clerici", din adamı olmayanlara da "Laici" adı veriliyordu. Aynı terimin
?ngilizce
kar?ılı?ı ise
secularity
olup, din ve devlet i?lerinin ayrı tutulması anlamına gelir.
Latince
bir kelime olan
ca?
anlamına gelen
"saeculum"
kelimesinden gecmi?tir.
Sekulerizm
Turkceye
laiklik, ca?da?la?ma
veya
dunyevile?me
olarak uc farklı terimle cevrilebilmektedir.
Fransa
'da laiklik icin
Laicite (Laicisme)
terimleri kullanılmaktadır. Kavramlar, her iki bicimde de cismi ve
bilimsel
olan ile soyut ve
dinsel
olanın birbirine karı?tırılmamasını ifade etmektedir.
Laik kelimesi
Yunanca
laos
ismi ve
laikos
sıfatından gelir,
Latincesi
laicus
'tur. Laos: halk, kalabalık, kitle demektir ve zıddı
kleros
'tur. Laikos; halka ait, ruhban olmayan demektir. Laicus; dinsel olmayan demektir. Laiklik,
Osmanlı
doneminde
Ziya Gokalp
'in
La-dini
(dinsel olmayan),
Ahmet ?zzet Pa?a
'nın
la-ruhbani
ve
Ubeydullah Efendi
'nin
i? hukumeti
deyi?leri ile acıklanmaya calı?ılmı? olup bir sure kullanılan
layisizm
deyi?i yerini tumuyle
laiklik
terimine bırakmı?tır. Laos/kleros kar?ıtlı?ı MO 3. yuzyılda,
din
yonetiminde iki sınıfı belirtmek uzere kullanılmı?tır.
Hristiyanlı?ın
ilk yuzyılından itibaren kilise adamlarına
klerikoi
(Latince
clerici
), bunların dı?ında kalanlara
laikoi
(Latince
laici
) denilmi?tir. Bu adlandırma, ruhani ve cismani bir ikili?e de i?aret eder.
Yeni Ca?
'da laik terimi, felsefi ve hukuki, siyasal bir anlamla geni?leyerek
devlet
ve
din
ili?kilerine ait bir tarzı ifade etmeye ba?lamı?tır.
Fransa
'da
III. Cumhuriyet
'te
laicisme
kelimesi dile girmi?tir. ?ngilizcede, papazdan ba?ka butun halka
lay
,
laity
denir ve
laic
,
secular
kelimeleri de cismanili?i ifade eder. Latince
saecularis
'ten gelen
secular
, ozellikle ?ngiliz ve Alman toplumunda kullanılır.
Siyasi anlamı uzerindeki tartı?malarda ise laiklik,
liberalizmin
fikri kaynaklarından biri sayılır ve siyasi kudretin dini kudretten ayrılmasını ifade eder.
Teokratik
devletten
demokrasiye
gecerken devlet otoritesiyle din otoritesi sınırlandırılmı?, laiklik klasik demokrasinin gereklili?inin bir icabı olmu?tur. Buna gore kavram,
ca?da?la?ma
ve
insan hakları
ile yakın ba?lantılıdır.
Hukuki tanımlara goreyse en yaygın tanım, devlet ile din i?lerinin ayrılmasıdır. Devlet, bir dine inanıp inanmama meselesini ozel bir problem sayar, fertlerinin sadece maddi yonuyle ilgilenir, kendisi devlet olarak hicbir dini ta?ımaz, hicbir dini ayine i?tirak etmez, fakat fertlerin her turlu dini serbestliklerini kabul eder. Devlet, dini esaslara dayanan kanunlar yapamayaca?ı gibi, butun dinlere e?it mesafede durur ve hicbir ?ekilde dinlerin ibadet hukum ve kurallarına mudahale edemez. Bununla birlikte din adına devlet duzenini bozacak davranı?ları onlemekle yukumludur.
Ataturk
'e gore laiklik, yalnız din ve dunya i?lerinin ayrılması demek de?ildir. Tum yurtta?ların vicdan, ibadet ve din ozgurlu?u de demektir.
[1]
Kavramın tarihsel geli?imi
Katolik
Avrupa ile
Anglosakson
Avrupa arasında bir nuans yaratmı?tır. Katolik ulkeler laik, di?erleri sekulerdir. Laik ulkelerde daha cok din devletin denetimi altındadır; buna mukabil sekuler ulkelerde din ile devlet ozerk iki alandır.
Protestan
ve
Anglikan
ulkelerdeki
sekulerizm
, gunluk hayatı belirleyen dunyevi bir ya?ama tarzını ifade eder ve dunyevi i?lerde dini dı?arıda bırakmak anlamını edinir. Bu ulkelerde milli kiliselerin Roma Kilisesinden ayrılmı?lı?ı, Kraldan ayrı ozerk kurum olu?u da kavrama etkinlik kazandırmı?tır. Bu aynı zamanda ulusla?ma ve burjuvazinin ortaya cıkı?ıyla da ilgilidir. Laikli?in Bizans sezaropapismine ve elitist hakimiyete, sekulerizmin ise Roma paganlı?ına ve vicdan ozgurlu?une yakın oldu?u belirtilmi?tir.
Devlet ve din arasındaki ili?kilere bir temel sa?layan laiklik, bu ili?kiler acısından uc ozellik gosterir: Devlet dine ba?lıdır (teokrasi,
Tibet
); din devlete ba?lıdır (imparatorluk,
Bizans
,
Osmanlı
,
?ngiltere
,
Rusya
); ikisi de ozerktir (demokrasi,
ABD
,
Avustralya
,
Belcika
). Laik devleti Duguit ?oyle tanımlar: “Din konusunda kendisi tarafsız olup, mensupları bir dini ta?ımakla birlikte kendisi devlet olmakla hicbir dini ozellik gostermeyen ve hicbir din ayini yapmayan ve kendi namına yaptırmayan devlet.” Bugun butun dunyada, cismani ve ruhani ayrılık anlamındaki temel ilkeler kabul gormekle birlikte, her devletin toplumuna ve kulturune has ozellikler de kavrama girmi?tir.
Ataturk
'e gore “her faydalı ve yeni ?eye kar?ı cıkmak irticadır”. ?rtica, devletin laikle?mesiyle ilgili olarak kanun koyucunun hukuki normlarına aykırı hareketler, devletin dayandı?ı ana de?erlere aykırı goru?leri bu acıdan etiketlemesi ?eklinde tanımlanmakla beraber, dini kamuoyundaki dini vecibeleri yerine getirme davranı?ları ile bu anlayı? sıklıkla karı?tırılmakta, hatta secimle i?ba?ına gelse dahi e?er bu aykırılık gorulurse devlet en ba?ta ordu kurumu olmak uzere mudahale edebilmektedir. Burada devlet, demokratik acıdan her turlu du?unceye gecit verse bile, bu du?uncelerin dine dayanıp dayanmadı?ı noktasında laikli?e aykırı hareketler kapsamında irticayı temel terim olarak benimsemi?tir.
Laikli?in felsefi temelleri;
Ronesans
,
Humanizm
ve
Reform
hareketleri ile bu akım du?unurlerinin eserlerinde kaynaklarını bulur.
16. yuzyılda
?talya
’da do?an Ronesans,
sanat
ve
edebiyatta
Katolik
Vatikan
Papalı?ından
ve onun dinsel temalarından uzakla?arak antik Roma ve Yunan sanat ve felsefecilerinden beslendi. Yayıldı?ı ulkelere gore icerdi?i sanat ve edebiyat tarzının farklı alanlarda olu?masına yol actı. Sanatta oldu?u gibi edebiyat ve felsefe alanlarında da antik donem eserlerine donu?u simgelemesi
Yeniden Do?u?
olarak nitelenmesini sa?ladı. Ronesans,
skolastik
o?retileri yıkıma u?rattı?ı gibi canlandırdı?ı humanist ve
akılcı
akımları,
Avrupa
ulkelerinin 18. yuzyıl
Aydınlanma Ca?ı
du?unurlerine miras bırakarak ve kokleri MO 6. yuzyıla kadar dayandırılan
Humanizm
'in tekrar canlanmasını hazırlayarak insan aklına duyulan ilgi ve saygının ba?latıcısı oldu.
Eski ca?lardan beri din, insanların gunluk ya?amında, toplumsal duzende ve devlet yapısında etkin bir unsur oluyordu. Din adamları Hristiyan dininin kurallarına gore insanların ya?amını yonlendiriyorlardı. Zamanla de?i?en ve geli?en ticaret ili?kileri, kentlerin zenginle?meye ba?laması, Hristiyan olmakla birlikte ayrı mezheplerden olanların co?alması gibi etkenler Hristiyan dininin donemin yeni ko?ullarına gore gozden gecirilmesini gerektirdi. 16. yuzyılda dinde
Reform
hareketi oldu. Edebiyat, sanat ve bilimde
Ronesans
diye adlandırılan canlanma ve atılım donemi de 15. ve 16. yuzyıllarda gercekle?ti. Boylece Hristiyan dunyasında din, ya?amın bircok alanında etkisini yitirmeye ba?ladı. Ozellikle e?itim ve o?retim alanında yenile?meler oldu. Din kurallarına uygun e?itim yapan kurumların yanı sıra ozgur du?unceye ve inanc ozgurlu?une dayanan e?itim kurumları devlet tarafından acılmaya ba?landı. 1789
Fransız Devrimi
'nden sonra laiklik yava? yava? devletin butun kurumlarında ve toplumda kendini kabul ettirdi.
Laisizasyon ya da laikle?me sureci,
sekuler
bir devlet yapısını
Laicite
modeli ile benimsemi? olan
Fransa
'nın 19. yuzyılda gecirmi? oldu?u laisizme geci? surecidir.
Fransa
'da bu yuzyılda du?unce akımlarının dalgalı bir seyir izlemesiyle ulkenin tamamında insanların fikirlerinde buyuk de?i?imler hasıl olmu?tu.
Endustri Devrimi
ile birlikte ulkenin dı?ında cereyan eden ve acı veren pek cok hadise bu yuzyılda
Fransa
'da buyuk bir de?i?ikli?in meydana gelmesinde onemli bir rol oynadı.
Fransız Devrimi
sonrasında,
Roma Katolik Kilisesi
'nin
Fransa
'daki
dini
uygulamalarında bir du?u? meydana geldi. Bu yuzyılda
Fransa
'da
Roma Katolik Kilisesi
'nin kar?ıla?tı?ı en onemli akımların ba?ında
pozitivizm
ve
rasyonalizm
gelmekteydi.
Fransa
'da
Kilise
ile
Devlet
'i birbirinden ayıran
Sekulerizasyon
Yasası
ise 1905 yılında cıkarıldı.
Laik toplum ve devlet yapısına verdi?i onemle
Ziya Gokalp
,
Fuat Koprulu
, Ataturkcu du?unceyi edebiyat alanına kazandıran
Falih Rıfkı Atay
,
Turk Humanizmi
eseri ile
Suat Sinano?lu
,
Ataturk
doneminin Milli E?itim Bakanı ve
Dunya Klasikleri
'nin Turkceye cevrilmesini sa?layan
Hasan Ali Yucel
,
Tonguc Baba
olarak anılan ve
Koy Enstituleri
alanındaki ustun calı?maları ile bilinen
?smail Hakkı Tonguc
, Cumhuriyet'in 50. yılına arma?an etti?i
Turkiye'de Ca?da?la?ma
isimli kitabı
Turkiye Cumhuriyeti
tarihinin 75 adetlik ender kitapları arasında gosterilen
Niyazi Berkes
, daha gerilere gidilecek olursa
Yunus Emre
gibi tarihi ki?ilikler Turkiye'de
humanist
de?er yargısının geli?mesine rehberlik eden saygın du?unurler oldular.
Turk Humanizmi
adlı eserinde Suat Sinano?lu,
Ataturk'un devrimlerinin ve reformlarının
getirdi?i kurum ve kurulu?ların humanist ruhu temsil ettiklerini ve bu ruhun
TBMM
,
Medeni Kanun
gibi eserleri ta?ıdı?ını belirtti. Bir insani de?erler sistemi olarak tanımlanan
humanizm
, cinsiyet, inanı? veya ba?ka bir fark gozetmeyen uluscu ve e?itlikci yapısı ile Laik Cumhuriyet'in temel felsefesi oldu?u biciminde yorumlandı.
Din
ve
devlet
i?lerinin birbirinden ayrılması yolunda
hukuk
alanında yapılan devrimler ve yenilikler, Cumhuriyet doneminin en onemli ca?da?la?ma hamleleri olarak
ceza hukuku
ve
medeni hukuk
duzenlemeleri ile gercekle?tirildi. Kadın veya erkek, ki?isel kanaatlerine ba?lı olmaksızın tum vatanda?ların e?it yasal haklara sahip olmaları ve hukuk birli?inin tesis edilmesi bu alanlardaki duzenlemeler ile gercekle?tirildi. Gercekle?tirilen
hukuk devrimi
ile
Sened-i ?ttifak
'tan bu yana devam eden
anayasalla?ma sureci
tamamlandı, hem hukuk hem de e?itim alanlarında
Tanzimat
ile birlikte olu?turulan ikili yapılara son verildi ve
ca?da?la?ma sureci
temellerine oturtuldu.
Turkiye Cumhuriyeti, ulusal bir devlet olarak kurulmu?tur. Yani toplum, kendi kaderi hakkında karar verebilme erkine sahiptir ki; bu toplulu?a “Turk ulusu” denir. Ulusun tebaası ne bir ırk, ne de bir ummettir.
Ulus
, haklarını akla gore duzenleyen toplumdur. Bu bakımdan egemenli?in kayıtsız ?artsız ulusun olması demek, devletin “
laik
” olması demektir. Bazı cevreler, Turk Hukuku’nda laikli?in bir tanımının olmadı?ını iddia etmektedirler. Oysa Anayasanın 24. maddesi, laikli?i,
rasyonalist felsefenin
cozumlemesine gore tanımlamı?tır:
[2]
“
|
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel duzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya ki?isel cıkar yahut nufuz sa?lama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal ?eyleri istismar edemez ve kotuye kullanamaz.
|
?
|
? Turkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 24
[3]
|
Laik devletler
Resmi dini olan devletler
Belirsiz veya veri yok
|
Anayasasında laikli?i deklare eden devletler
[
de?i?tir
|
kayna?ı de?i?tir
]
- Fransa
(1958 Anayasası'nın 1. Maddesi)
- Japonya
(1946 Anayasası'nın 20. Maddesi)
- Meksika
(1917 Anayasası'nın 3. Maddesi)
- Portekiz
(1976 Anayasası'nın 41. Maddesi)
- Turkiye
(1982 Anayasası'nın 2. Maddesi)
Anayasasında laiklik kaydı olmayan ancak laik/sekuler hukuka gore idare olunan devletler
[
de?i?tir
|
kayna?ı de?i?tir
]
Not: Bu ba?lıkta yer almayan devletler de vardır.
|
Vikisozluk'te
laiklik
ile ilgili tanım bulabilirsiniz.
|