한국   대만   중국   일본 
? FENER RUM ORTODOKS PATR?KHANES? - TDV ?slam Ansiklopedisi

FENER RUM ORTODOKS PATR?KHANES?

FENER RUM ORTODOKS PATR?KHANES?
Muellif: M. SUREYYA ?AH?N
Web Sitesi: TDV ?slam Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV ?slam Ara?tırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1995
Eri?im Tarihi: 14.05.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/fener-rum-ortodoks-patrikhanesi
M. SUREYYA ?AH?N, "FENER RUM ORTODOKS PATR?KHANES?", TDV ?slam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/fener-rum-ortodoks-patrikhanesi (14.05.2024).
Kopyalama metni

Hıristiyanlık, Hz. Isa’nın tebli?iyle Filistin’de ortaya cıkmı? olmasına ra?men daha cok Filistin dı?ındaki Roma ?mparatorlu?u topraklarında ve Grek kultur muhitinde yayılıp geli?mi?tir. Ba?langıctan itibaren uc asır boyunca Roma baskısı altında ya?ayan hıristiyanlar, ?mparator I. Konstantinos’un devleti ayakta tutmak icin dinden faydalanmak amacıyla “Milano fermanı” denilen izinnameyi imzalaması uzerine (313) hurriyetlerine kavu?tular. I. ?znik Konsili’nden (325) sonra kilise Roma ?mparatorlu?u’nun idari taksimatını esas alarak te?kilatlandı. Buna gore eyaletlerin (dioceses) anakentinde (metropolis) daha sonra “patrik” diye adlandırılan ba?piskoposlar, vilayetlerin merkezinde de piskoposlar bulunuyordu. O donemde toprakların tamamı Roma, ?skenderiye, Antakya, Kayseri, Efes ve Herakleia olmak uzere altı buyuk ba?piskoposlu?a ayrılmı?tı. Konstantinos, Herakleia metropolitli?ine ba?lı kucuk Byzantion piskoposlu?unu iki misli buyuyecek ?ekilde imar ederek Konstantinopolis (Yeni Roma, ?stanbul) adıyla imparatorlu?un yeni ba??ehri yaptı (11 Mayıs 330); ayrıca burayı ba?piskoposlu?a yukselterek Hıristiyanlı?ın merkezi haline getirdi. 380’de Hıristiyanlık butun imparatorlu?un resmi dini olduktan sonra bu yeni merkezde toplanan ikinci ekumenik (evrensel) konsil (381), Yeni Roma piskoposunun do?u kilisesinde en yuksek, butun hıristiyan kilisesi icinde ise Roma piskoposu ile (papa) e?it mevkiye sahip bulundu?unu kabul etti. 451 Kadıkoy Konsili de bu kararı benimseyerek Roma ve Yeni Roma piskoposlarının tamamıyla birbirine e?it olduklarını tasdik ve teyit etti; ancak birinci ?eref derecesini papaya verdi. Kayseri, Efes ve Herakleia ba?piskoposlukları ?stanbul ba?piskoposlu?una (patriklik) ba?landı; ayrıca bu makamın yetki alanı Pontus, Asya ve Trakya eyaletlerini de kapsayacak ?ekilde geni?letildi. Papalı?ın kar?ı cıktı?ı Kadıkoy Konsili’nin bu kararları, daha sonraki donemlerde birbirlerini cok sert bicimde ele?tirecek, hatta aforoz edecek olan bu iki kilisenin hem siyasi hem de dini mucadele ve rekabetlerinin ilk adımını meydana getirdi. 482’de Bizans ?mparatoru Zenon’un patrikle birlikte, monofizit-diyofizit tartı?masıyla ilgili olarak yayımladı?ı ferman (henotikon) papa tarafından reddedildi ve papa patri?i de aforoz etti. VI. yuzyılın ba?larında ?stanbul piskoposunun resmi unvanı “Konstantinopolis (Yeni Roma) ba?piskoposu ve ekumenik patrik” oldu. Roma’nın benimsemedi?i “ekumenik patrik” unvanını daha sonra Papa I. Gregorios ?iddetle protesto etti.

692 Trullo Konsili, ?mparator Iustinianos doneminde (527-565) devlet te?kilatı icindeki statuleri tesbit edilen be? patrikli?i (Roma, ?stanbul, ?skenderiye, Antakya ve Kudus) onayladı. Ancak Suriye, Filistin ve Mısır 638-640 yılında muslumanların eline gecti?i icin Roma ve ?stanbul dı?ındaki patrikliklerin o tarihte gercek bir gucu kalmamı? ve bu durum ?stanbul patrikli?inin do?udaki ruhani ustunlu?unun peki?mesini kolayla?tırmı?tı. 692 Trullo Konsili hıristiyanlar arasındaki putperest gelenekleri yasakladı?ı gibi Roma kilisesince kabul edilen bazı hususlara kar?ı kararlar aldı ve bu kararlar ?stanbul ile Roma’nın arasının tamamen acılmasına sebep oldu. ?mparator III. Leon (717-741) ve V. Konstantinos (741-775) donemlerinde Bizans’ta ortaya cıkan “tasvir kırıcılık hareketi”, Papa III. Gregorius’un tel‘in ve mahkum etmesi uzerine ?stanbul ile Roma arasında yeni bir ihtilafa yol actı. V. Konstantinos, o zamana kadar Roma kilisesine ba?lı olan ?talya’nın Grekle?mi? guney eyaletleri Kalabria ile Sicilya’yı ve hatta Illyricum’u ?stanbul patrikli?ine ba?ladı; boylece ?stanbul kilisesinin hakimiyet alanını daha da geni?letti. Papa II. Stephanus’un Lombardlar’a kar?ı Franklar’la antla?ma yapması, Roma kilise devletinin kurulup Frank Devleti ile mu?terek hareket etmesi ve boylece iki merkez arasındaki ucurumun derinle?erek Roma’nın Grek do?udan, Bizans’ın da Latin batıdan kovulması sonucunu do?urmu?tur. Bir taraftan siyasi bolunmu?luk, di?er taraftan dini goru? ayrılıkları iki mezhep arasında rekabeti iyice arttırdı. Batı Roma topraklarında hakimiyet kuran Frank Kralı Charlemagne’ın 800 yılında Roma’ya giderek papanın elinden imparatorluk tacı giymesi ili?kileri daha da bozdu. Charlemagne’ın Hıristiyanlı?ın koruyucusu sayılması, Bizans imparatorlarının nufuzunun sarsılmasına yol actı?ı gibi papanın en buyuk ruhani reis olarak hukumdarlara tac giydirmesi de ?stanbul patrikli?inin tepkisini cekti.

Batı’nın Bizans ?mparatorlu?u’nun siyasi hakimiyetinden kendini cozmesinden sonra Bizans’ın da Roma kilisesinin ruhani sultasından kurtulması icin ilk kesin adımı atan, 858’de ?stanbul patrikli?ine cıkan Photios oldu. Hıristiyanlık Do?u Avrupa’nın buyuk bolumune (Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Rusya) ?stanbul’dan yayılmı?tı ve ?stanbul ile Roma kendi nufuz alanlarını geni?letmeye u?ra?ıyorlardı. Bulgarlar’ın ?stanbul kilisesi kanalıyla hıristiyanla?tırılması, daha sonra da papanın burayı Roma’ya kazandırma gayreti, iki kilise arasındaki ihtilaf ve mucadeleyi en yuksek noktasına ula?tırdı. Patrik Photios’un 867 yılında ?stanbul’da topladı?ı ruhani meclis (sinod) Papa I. Nicolaus’u aforoz etti. Batı dunyasının ayrı bir devlet olarak kendini kabul ettirmesi, Bizans’ın cihan?umul devlet du?uncesinin temellerini sarstı?ı gibi Slav dunyasının ?stanbul kilisesi tarafından hıristiyanla?tırılması da Roma kilisesinin cihan?umulluk iddiasını Do?u’da dayanaksız bırakmı?tı. Guney Slavları’nın kilise te?kilatı icine alınmasını Rusya’nın ?stanbul patrikli?ine ba?lanması takip etti. Nihayet 16 Temmuz 1054’te papa patrikle ruhani meclis uyelerini, buna kar?ılık patrik de papa ile onun ruhani meclis uyelerini aforoz ederek iki kiliseyi kesin bicimde birbirinden ayırdılar. Bu ayrılı?, ?stanbul Ortodoks Patrikhanesi’nin Slav kavimleri ve eski Do?u kiliseleri uzerinde nufuzunun artmasına sebep oldu. Papalık IV. Haclı Seferi sırasında ?stanbul’u i?gal ederek burada bir Latin ?mparatorlu?u kurunca (1204) ?stanbul Ortodoks Patrikli?i ?znik’e ta?ındı. Papa III. Innocente ?stanbul’a bir kardinal gonderip dini hizmetleri gordurmek istediyse de halk ?znik’te oturan patri?e ba?lılı?ını surdurdu. Latinler’in ?stanbul’da yaptıkları mezalim, Ortodokslar’ın Katolikler’e kar?ı duydukları kini daha da arttırdı. ?stilacıların ?stanbul’u terketmesinden sonra (25 Temmuz 1261) patrikhane tekrar eski merkezine dondu.

?ki kilisenin birle?tirilmesi konusunda de?i?ik zamanlarda yapılan giri?imler, mezhepler arasındaki kar?ılıklı nefret yuzunden daima ba?arısız kaldı. Osmanlı Turkleri’nin Balkanlar’daki fetihlerinden tela?a kapılan Bizans ?mparatoru VIII. Ioannes papadan yardım istedi?inde papa kiliselerin birle?tirilmesi ?artını ileri surdu. ?mparator, patrikhanenin itirazına ra?men bu teklif uyarınca iki kilisenin birle?ti?ini 6 Temmuz 1439 gunu resmen acıkladı. Fakat kararı patrikhane ve di?er Do?u kiliseleri kabul etmedikleri gibi 1443’te Kudus’te yaptıkları toplantıda tamamen hukumsuz saydılar. Turk tehlikesi arttıkca kiliselerin birle?mesi konusu daha sık gundeme geldi. Son Bizans imparatoru XI. Konstantinos da papalıktan yardım sa?lamak icin bir giri?imde bulundu. Roma’dan gelen Kardinal Isidoros, patrikhaneyi bir tarafa bırakarak 12 Aralık 1452 gunu Ayasofya’da Katolik usullerine gore bir ayin tertipledi ve patrikhanenin Roma kilisesine katıldı?ını acıkladı. Patrik II. Anastosios bu emrivakiye buyuk tepki gostererek istifa etti. Megaduk Notaras da imparatorluk konseyinde acıkca, ?stanbul’da Latin kulahı gormektense Turk sarı?ı gormeyi tercih ettiklerini soyledi. Patrikhanenin ba?ında bir patri?in bulunmadı?ı bu sırada ?stanbul Turkler tarafından fethedildi (29 Mayıs 1453).

Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed patri?in kendisini ziyarete gelmeyi?inin sebebini ara?tırınca patrikli?in altı aydır bo? oldu?unu o?rendi. Bunun uzerine bu makamı ortadan kaldırma gucu elinde iken iki kilisenin birle?mesini onlemeyi amacladı?ı icin Ortodoks ruhban zumresinden usul ve nizamına gore yeni bir patrik secmelerini istedi. Fatih’in emri uzerine toplanan ruhani meclis, birle?meye kar?ı olan ve 12 Aralık 1452’deki ayini protesto eden alim Georgios Skolarios’u II. Gennadios adıyla patrik secti. Yeni patri?i saraya yeme?e ca?ıran Fatih, ona ruhani hakimiyeti simgeleyen patriklik asası ile tacını vererek hurmet gosterdi ve Bizans donemindeki patrik secimi toreninin aynen yapılması icin ilgililere emir verdi. Padi?ahın kapıya kadar u?urladı?ı patrik, saraydan beyaz bir ata bindirilerek merasimle patrikhaneye ayrılan gunumuz Fatih Camii’nin yerindeki On ?ki Havari Kilisesi’ne goturuldu. Patrikhane cevresine Anadolu’dan getirilen Turkler’in yerle?tirilmi? olması ve icinde bir Turk’un cesedinin bulunması sebebiyle bir yıl sonra On ?ki Havari Kilisesi’nden Car?amba civarındaki Teotokos Pammakaristos Manastırı’na ta?ındı (1455). 131 yıl burada hizmet goren patrikhane, ?eyhulislam Civizade Mehmed Efendi’nin fetvası ile kilisenin camiye (Fethiye Camii) cevrilmesi uzerine Fener civarındaki Eflak Kona?ı Kilisesi’ne, 1597’de de Balat’taki Aya Dimitri Kilisesi’ne yerle?tirildi. Bu tarihten sonra Fener Ortodoks Patrikhanesi adıyla anılan kurum, 1602 yılında bugun de icinde bulundu?u Aya Yorgi (Hagios Georgios) Manastırı’na ta?ındı. Burası, Cumhuriyet doneminde sonuncusu 1989’dan 1991’e kadar suren iki onarım gecirmi?tir.

Fatih Sultan Mehmed, patri?e Turk ve ?slam hukuku cercevesinde dini ve medeni haklar tanıyan bir ferman vermi?ti. Fermanda patrik ve di?er din buyukleri muhterem sayılıyor, her turlu saldırıdan ve vergiden muaf tutuluyordu. Patrik vezirle aynı derecede kabul edilmi?ti ve gerekti?inde padi?ahın huzuruna cıkarak veya divan toplantılarına katılarak cemaatinin meselelerini dile getirebilecekti. Ayrıca patrikhaneyi korumak uzere yenicerilerden bir muhafız birli?i gorevlendirilmi?ti. ?mparatorluk topraklarındaki butun kiliseler Ortodoks ruhban zumresinin yonetiminde bırakılıyor ve ayinlerin serbestce yapılmasına izin veriliyordu. Kilise eskiden oldu?u gibi evlenme, bo?anma, miras, do?um ve olumle ilgili hukuki duzenlemeleri yapabilecekti. Boylece resmen ba?ımsız bir dini kurum olarak tanınan patrikhanenin bu imtiyazları daha sonra tahta cıkan butun padi?ahlar tarafından da tasdik edildi. Hatta rivayete gore, bir yangında yandı?ı sanılan Fatih’in fermanını yenilemek istemeyen ve topraklarında Hıristiyanlı?ı yasaklamayı du?unen Yavuz Sultan Selim’e ?eyhulislam Zenbilli Ali Efendi muhalefet etmi?, ?stanbul’un fethine katılan uc ya?lı yenicerinin ifadelerine ba?vurulmak suretiyle fermanın varlı?ı ispatlanıp patrik Edirne’de padi?ahın huzuruna cıkarılarak yenileme i?lemi gercekle?tirilmi?tir. Fatih’in fermanı sayesinde kilise icinde ve dı?ında Ortodoks cemaatinin ba?kanı sayılan patrik dini, hukuki ve cezai i?lerde en yetkili ki?i durumuna geldi. Patrik, gorevini ba?kanlı?ında toplanan ruhani meclisle birlikte yapıyordu. Kilisede kurulan mahkemede cemaatin davaları goruluyor ve cezalar da kilise hapishanesinde infaz ediliyordu; fakat kararlar ancak devletin onayından gectikten sonra uygulanabiliyordu.

Butun hıristiyan dunyasını hayrete du?uren bu fermanla patrikhaneye tanınan imtiyazlar eskiye gore cok fazla idi. Bizans doneminde patriklerin hicbir cismani yetkileri yoktu; sadece kilise ile ve vakıfların yonetimiyle ilgilenirlerdi. Kilise daima devletin ustun otoritesine tabi olmu?, imparatorlar onu kendi siyasi hedefleri icin kullanmı?lar, hatta kendi dunyevi otoriteleriyle dini konuları cozerek birtakım inanclar dahi icat etmi?lerdi. Dini bir kurum olan sinodun kararları otomatik bicimde devlet kararları haline gelmi?ti. Patriklik secimi ba?langıcta kilise mensuplarına aitken daha sonra bunu imparatorlar yapmaya ba?ladı. Kilise adamları ile halktan ileri gelenler patriklik icin uc piskoposu aday gosteriyorlar, imparator da bunlardan birini tayin ediyordu. Sonraları bazı duzenlemeler yapılarak buna da bir sınırlama getirildi ve patrik olabileceklerin bildirilmesi hakkı sadece kilise mensuplarına tanındı. Ancak halkın secimin dı?ında tutuldu?u bu sistem de pek uygulanamadı ve imparatorlar kendi istediklerini patrik secmeye ba?ladılar; imparatora kar?ı gelen patrikler de ya azledildiler veya surgun cezasına carptırıldılar. Patrikhaneyi yeniden ihya eden Fatih Sultan Mehmed, patrik secimini metropolitlerden olu?an ruhani meclise bıraktı; meclis metropolitler arasından olgunluk ya?ına eri?mi?, devletin guvenini kazanmı?, Osmanlı tebaası olan, ilim ve kilise kanunlarına vakıf bir ki?iyi secerek bildiriyordu. Osmanlı Devleti patri?in dini ve medeni hukukunu itina ile tesbit etmi?ti. Ancak patriklerin, dini olmakla birlikte siyasi bir mahiyet arzeden Do?u ve Batı kiliselerinin birle?mesine dair konularla ilgilenmeleri kesin bicimde yasaklanmı?tı. Dini yetkilerini a?madıkları ve siyasetle u?ra?madıkları surece patriklere hicbir mudahalede bulunulmamı?tır. Fatih Sultan Mehmed’den sonra gelen padi?ahlar da patrikhanenin te?kilatına ve yetkilerine dokunmadılar. Bu imtiyazlar sayesinde patrikhane adeta devlet icinde devlet gibi gorunuyordu. Ortodoks cemaatinin, resmi tabiriyle Rum milletinin ba?ı sayılan patrikten sonra gelen metropolitler de onun kaymakamı durumunda idiler ve aynı haklara sahip olup vergi vermiyorlardı. Fatih’in patri?e ruhani i?lerde ce?itli haklar tanıması ve ona “millet ba?ı” unvanı vererek cemaatinin meseleleri uzerinde yetkili kılması Ortodokslu?u kurtardı. Osmanlılar’ın Balkanlar’daki Ortodokslar’ı kendi bayrakları altında toplamalarından sonra Bulgaristan, Sırbistan, Karada? ve Eflak-Bo?dan kiliseleri de yeniden patrikhaneye ba?landılar; boylece patrik bu ulkelerin milli devletlerini ve kiliselerini kurdukları XIX. yuzyıla kadar geni? bir bolgede dini otoritesini yuruttu. Mısır, Suriye, Filistin, Kıbrıs ve Rusya’dakiler gibi pek cok patriklik de ?stanbul’a ba?landı, ancak Moskova patrikli?i 1593’te ba?ımsız oldu. Patrikhanenin emrinde bulunan Fenerli Rum beylerinin Divan-ı Humayun’da tercumanlık gorevini ustlenmeleri ve XVII. yuzyıldan itibaren Eflak-Bo?dan beyliklerine tayin edilmeleri bu kurumun nufuzunu daha da arttırdı.

Patrikhane, Fatih Sultan Mehmed tarafından yeniden kurulu?undan itibaren Turkluk aleyhine sinsice iki yonlu bir politika takip etmi?tir. Bunlardan biri, kendini Avrupa kamuoyunda muslumanların eline du?mu? mazlum bir kurulu? olarak tanıtma cabasıdır. Nitekim 1699 Karlofca Antla?ması’na patrikhanenin dini serbestisinin engellenmemesine dair bir madde konulmu?tur. 1774 Kucuk Kaynarca Antla?ması’nda ise bu husus Rus carının teminatı ile daha da peki?tirilmi?, boylece Lozan Konferansı’na kadar bu mazlum kurulu? propagandası ba?arıyla yurutulmu?tur. Takip edilen politikanın ikinci yonu ise Sırp, Arnavut, Ulah, Bulgar gibi Rum olmayan Ortodoks tebaanın Rumla?tırılarak Bizans ?mparatorlu?u’nun ihyasına calı?ılmasıdır. Bunun ilk tezahuru 1657’de goruldu. ?stanbul’daki karı?ıklıklardan faydalanarak bazı Rum genclerinin yeniceri kılı?ında Turkler’e saldırmasının yapılan tahkikat sonunda patri?in emriyle oldu?u ortaya cıktı ve sonucta Eflak voyvodası ile birlikte ihtilale kalkı?tı?ı tesbit edilen Patrik III. Parthenios Parmakkapı’da idam edildi. Fatih’ten beri patrikhane ile hukumet merkezi arasında suregelen dengeler bu olayla bozuldu. O gune kadar patrikler goreve ba?lama toreni sırasında padi?ahın huzurunda hil‘at giyerken bundan vazgecilerek torenin sadrazamın huzurunda yapılmasına karar verildi. Bu ?ekilde Osmanlı yonetimi, dini musamahanın yanında siyasi gucunu kullanma ve kontrolunu arttırma niyetini ta?ıdı?ını da ortaya koymu? oldu.

Patrikhane, kendini mirascısı saydı?ı Bizans ?mparatorlu?u’nu canlandırmayı ideal hedef (megalo idea “buyuk mefkure”) kabul ediyordu. Bunu gercekle?tirmek icin Osmanlı Devleti’ni parcalayıp once mustakil bir Yunanistan, sonra da yeni bir Bizans Devleti kurma kararı alan gizli Etniki Eterya Cemiyeti’nin tabii uyelerinden Fenerli Rum ailelerinin tesiriyle Eflak-Bo?dan’da ayaklanmalar ba?latıldı; isyan daha sonra Mora yarımadasına sıcradı. Eflak ve Mora isyanlarıyla ilgisi tesbit edilen Patrik II. Gregorios, II. Mahmud’un emriyle Babıali’ye ca?rıldı ve yapılan sorgulamasında Fatih fermanında belirtilen cercevenin tamamen dı?ına cıktı?ını, kanuna ve kamu duzenine aykırı faaliyetlerde bulundu?unu itiraf etti; ayrıca yapılan tahkikat sonunda, Paskalya gecesi Rumlar’ın muslumanlara saldırmak icin hazırlık yaptıkları da anla?ıldı. Bunun uzerine patrik Fener’e gonderilerek Paskalya gecesi patrikhanenin orta kapısında asıldı (1821); aynı harekete katılan Kayseri, Edremit ve Tarabya metropolitleri de Balıkpazarı’nda Ka?ıkcılar Hanı onunde ve Parmakkapı’da idam edildiler. O tarihten gunumuze kadar patrikhane mensuplarının, II. Gregorios’un asıldı?ı orta kapıyı onun hatırasına hurmeten kapalı tuttukları soylenmektedir.

II. Mahmud ve onun ardından Tanzimat donemi yoneticileri dı? mudahalelere ra?men patrikhaneyi kontrol altında tutmaya calı?tılar. Batılı buyuk devletlerin destekledi?i Mora isyanının 1830’da Yunanistan’ın ba?ımsızlı?ı ile sonuclanması, “megalo idea”nın gercekle?mesi konusundaki umitleri kuvvetlendirdi. Yunanistan, kuruldu?u tarihten itibaren patrikhanenin de yardımlarıyla Osmanlı Devleti aleyhine calı?malara ba?ladı. Yayılmacı politikasını uygulamak icin patrikhaneden faydalanmak isteyen Rusya Osmanlı tebaası Ortodokslar’ın koruyuculu?una kalkı?tı ve buna kar?ı cıkan Osmanlı Devleti Rusya ile sava?mak zorunda kaldı. Kırım Sava?ı (1853-1856) denilen bu sava?ta Fransa ve ?ngiltere Osmanlılar’ın yanında yer aldılar, ancak galibiyetten sonra imzalanan antla?maya gayri muslimlerle ilgili hukumler koydurdular ve ayrıca Babıali bunun bir padi?ah fermanı halinde ilanını kabul etti. 1856 Islahat Fermanı adı verilen bu belge ile o gune kadar patrikhaneye verilmi? olan butun imtiyazlar onaylandı. Ruhani meclise laik uyelerin de katılması ve patriklerin olunceye kadar gorevde kalmaları kabul edildi. Cemaatten ba?ı? ve aidat toplanması kaldırılıyor, onun yerine belirli bir gelir tahsis ediliyordu. Patrikhaneye ait kilise ve di?er emlakin tamiri serbest bırakılıyor, yeni in?aatlar ise padi?ahın iznine ba?lanıyordu. Miras haklarından do?acak davalar yine patrikhanede gorulebilecekti. En onemlisi kiliselerde can calma yasa?ı kaldırılıyordu. Islahat Fermanı’nın ongordu?u duzene gore hazırlanan nizamname Abdulaziz’in tasdikinden sonra yururlu?e girdi (1862). Bu nizamnameye gore, patrikhanede patri?in ba?kanlı?ında sivil i?leri gormek uzere dort metropolit ve sekiz laik uyeden olu?an bir millet meclisi olu?turuldu. Bu meclis ruhani meclisle birlikte Ortodoks cemaatinin butun dini ve dunyevi i?leriyle me?gul olacaktı. Fakat patrikhane Islahat Fermanı’nın sa?ladı?ı imkanlarla dini bir kurum olmaktan cıktı ve Rum milliyetcili?i guden siyasi calı?malar yapmaya a?ırlık verdi. Bu yuzden Bulgarlar (1870), Sırplar (1879) ve Romenler (1885) kendi milli kiliselerini kurarak ayrıldılar; patrikhane de Ortodoks Rumlar’ın milli kilisesi haline geldi. Boylece Osmanlı tebaası Rum halkının amme hukuku acısından tek temsilcisi huviyetini kazanan patrikhane, Yunanistan ile birlikte Osmanlı Devleti aleyhine faaliyetlerini arttırdı. Ozellikle Me?rutiyet doneminde Rum parlamenterler acıkca Yunanistan’ı desteklemekten cekinmediler. Patrikhanenin elinde bulunan fevkalade yetkiler II. Me?rutiyet yonetimi tarafından kaldırılınca hukumete kar?ı yuruttu?u gizli mucadele daha da ?iddetlendi.

I. Dunya Sava?ı’nda Osmanlı Devleti’nin ma?lup olması uzerine patrikhane acıktan acı?a Turkiye aleyhine calı?maya ba?ladı. Mondros Mutarekesi’nin imzalanmasından (30 Ekim 1918) sonra ?ttihat ve Terakki hukumetinin adamı sayılan Patrik V. Germanos ruhani meclis tarafından azledildi. Yerine vekaleten tayin edilen Bursa Metropoliti Dorotheos Mamelis’in yaptı?ı ilk i?, 9 Mart 1918’de patrikhane ile Osmanlı hukumeti arasındaki ili?kilerin kesildi?ini acıklamak oldu. Yayımladı?ı bildiride artık Ortodokslar’ın Osmanlı vatanda?ı olmadıklarını ileri suren patrik vekili, ?tilaf devletlerine hitaben de butun Turkiye’nin i?gal edilmesi gerekti?ini soyledi. Arkasından Rum okullarında Turkce okutulmasını yasakladı ve ?tilaf devletleri donanmasının ?stanbul’a geli?ini kutlamak amacıyla derslere uc gun ara verilmesini emretti. Ayrıca ?tilaf devletleri yuksek komiserlerini ziyaret ederek Osmanlı ordusunda gorevli bulunan Rum askerlerinin derhal salıverilmesini sa?lamalarını istedi. Yunanistan’ın toprak emellerini gercekle?tirmek uzere Anadolu’da her turlu hazırlı?ı yapan patrikhane butun kiliselerle Rum okullarını silah deposu haline getirdi ve Rum halkının Yunan i?galine yardım edecek ?ekilde e?itimini sa?ladı. 15 Mayıs 1919’da ?zmir’e cıkan Yunan askerlerini dualarla kar?ılayan Ortodoks din adamları, Rum halkını acıkca muslumanları oldurmeye te?vik edip ne kadar cok musluman oldururlerse cennete o kadar yakın olacaklarını anlatmaya ba?ladılar; bir taraftan da Rumlar’ın zulme u?radı?ına dair raporlar hazırlayarak ?tilaf devletlerine veriyorlardı. Patrik vekili 1 Eylul 1919’da yayımladı?ı beyannamede Yunan ordusunun Turkler’e kar?ı ba?arılarını ovuyor, Rumlar’ın Yunan ordusuna katılmaları emrini tekrar ediyordu.

Patrikhanenin te?vikleriyle pek cok yerli Rum Yunan ordusu saflarına katıldı. Ayrıca patrikhane bunyesinde kurulan Mavri Mira Cemiyeti gibi ce?itli kurulu?lar illerde ceteler olu?turarak musluman halkı katletmeye ba?ladılar. Patrikhanenin tahrikleri daha cok ?stanbul, ?zmir ve Trabzon gibi Rumca konu?ulan bolgelerde etkili oldu; Rumca bilmeyen, dil, kultur ve gelenek bakımından Turklu?u benimsemi? bulunan Anadolu Ortodoksları bu tahriklere pek kapılmadılar. Bunun en onemli sebeplerinden biri de Anadolu Ortodoksları’nın ba?ında Papa Eftim’in bulunması idi. Papa Eftim, 1918’de Keskin metropolit vekili sıfatıyla goreve geldikten sonra Fener patrikhanesine kar?ı mucadeleye ba?layarak Anadolu’ya yapılan haksız saldırıların muslumanlar kadar hıristiyanları da uzdu?unu acıklayan bir beyanname yayımladı. Patrikhanenin Yunan emelleri do?rultusundaki propagandalarına kar?ı cıkan ve Turk oldu?unu ileri suren Papa Eftim’in soz ve davranı?ları patrikhane yetkililerini rahatsız etti ve Sadrazam Tevfik Pa?a’dan tutuklanarak kendilerine teslim edilmesini istediler (Aralık 1918). Papa Eftim ise Anadolu’da patrikhaneden ba?ımsız bir Ortodoks kilisesinin kurulması icin calı?malara ba?ladı ve Turkiye Buyuk Millet Meclisi hukumetinin izniyle Kayseri’de bir kongre topladı (21 Eylul 1922). Kongrede patrikhane ile olan ili?kilerin kesildi?i ve burada bir Turk Ortodoks Kilisesi kuruldu?u, ba?ına da Papa Eftim’in getirildi?i ilan edildi. Bunun uzerine Kayseri patrikhanesini tanımayan Fener patrikhanesinin faaliyetleri daha da arttı ve tertipledi?i tedhi? olayları yeniden hızlandı.

Lozan Konferansı’nda patrikhanenin durumu ele alındı?ı zaman Turk delegasyonu, bu kurumun katıldı?ı zararlı faaliyetleri anlatarak kaldırılması veya sınır dı?ı edilmesi hususunda direndi. Mustafa Kemal 20 Ocak 1923’te gazetelere verdi?i demecte, bir hıyanet oca?ı olarak vasıflandırdı?ı patrikhanenin artık topraklarımız uzerinde barındırılmaması gerekti?ini soyluyordu. Aynı ?ekilde Turkiye Buyuk Millet Meclisi’nde Lozan goru?meleriyle ilgili muzakereler sırasında yine bu fesat yuvasının kayıtsız ?artsız milli sınırlar dı?ına cıkarılaca?ı dile getiriliyordu. Patrikhanenin Fatih Sultan Mehmed’in verdi?i bir hak ve imtiyaz olarak ?stanbul’da kalması gerekti?ini ileri suren Reuter Ajansı’na ?stanbul basını buyuk tepki gosterdi ve Mutareke doneminde yaptıkları hatırlatılarak bu kurumu ?stanbul’da bırakmayı du?unmenin bile ?ehidlerimizin hatırasına hakaret olaca?ı fikri savunuldu. Meclis ba?kanı Rauf Bey (Orbay) bir soruyu cevaplandırırken, Fatih’in bir lutuf olarak verdi?i imtiyazlara buyuk bir saygıyla uydukları halde kar?ılı?ında sadece ihanet bulduklarını, bu sebeple aynı hatayı bir defa daha tekrarlamayacaklarını, kendileri isteseler bile milletin buna musaade etmeyece?ini bildirdi.

Mustafa Kemal, meclis ve basın patrikhanenin kaldırılması ya da sınır dı?ına cıkarılmasında ısrarlıydı. Lozan Konferansı’ndaki Turk delegeleri de aynı istek do?rultusunda hareket ediyorlardı. Fakat Yunanistan’ın baskılarıyla ?ngiliz heyeti ve oteki heyetlerin co?u patrikhanenin manevi varlı?ının onemi uzerinde durup ozellikle patri?in ?stanbul’u terketmesi halinde Rum Ortodoks cemaatinin dini reisini kaybedece?ini soylediler. Onlara gore kilise hukuku, patrikli?in gorevlerini sadece dini konularla sınırlamaya uygundu; yalnız evlenme ve bo?anmalar kiliseye bırakılabilirdi. Uzun suren tartı?malar sonunda Turkiye, patrikhanenin Osmanlı Devleti doneminde verilen butun imtiyazlarının kaldırılarak siyasi ve idari i?lerle u?ra?mamak, sadece dini hizmetleri yerine getirmek ?artıyla ve bu konuda verilen sozleri senet kabul etmek suretiyle ?stanbul’da kalmasına izin verdi. Fakat yapılan antla?malara patrikhanenin statusu konusunda tek bir hukum konulmadı. Nitekim 30 Ocak 1923’te Yunanistan ile Turkiye arasında imzalanan “Turk ve Rum ahalinin mubadelesine dair mukavelename”de patrikhane ile ilgili bir hukum bulunmamaktadır. Bu mukavele ile Turkiye’de ya?ayan Rumlar’la Yunanistan’da ya?ayan Turkler de?i?tirildi; sadece ?stanbul’daki Rumlar’la Batı Trakya’daki Turkler mubadele dı?ında tutuldu. Aynı ?ekilde 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antla?ması’nda da patrikhane ile ilgili bir hukum yer almamakta, yalnız azınlıkların korunmasına ili?kin 38-44. maddelerde gayri muslim Turk vatanda?larının statusu belirlenmektedir. Buna gore, din ve mezhep farkı gozetilmeksizin butun musluman ve gayri muslim Turk vatanda?larına e?it haklar tanınmakta ve Osmanlı Devleti tarafından verilen butun imtiyazlar kaldırılmaktadır. Azınlık statusune alınan Rum, Ermeni ve yahudilerin dini serbestiyet icerisinde kendi dilleriyle ibadet ve e?itim yapmalarına, ayrıca kilise ve havralarıyla mezarlıklarını korumaları hususuna gerekli kolaylı?ın gosterilece?i taahhut edilmektedir. Antla?manın 45. maddesinde ise Turkiye’nin azınlıklara tanıdı?ı bu hakları Yunanistan’ın da Batı Trakya’daki Turk azınlı?ına tanıyaca?ı taahhudu yer almaktadır. Lozan Antla?ması, butun gayri muslimler gibi ?stanbul’da oturan Rumlar’ı da azınlık olarak tanımlamakta, dolayısıyla onlar da muslumanlarla e?it medeni haklara kavu?maktadırlar. Boylece Osmanlılar doneminde tanınan butun imtiyazları kaldırılan patrikhane Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi adını almakta ve ekumenik vasfını kaybetmektedir. ?stanbul sınırları icinde oturan Rum asıllı Ortodoks Turk vatanda?larının dini hizmetlerini gormekle yukumlu bir kilise durumunda bulunan patrikhane, di?er Turk vatanda?larına ait kiliselerle ve yahudi hahamba?ılı?ıyla aynı statuye tabidir. Patrikhane bir devlet kurumu ve ba?ındaki patrik de bir devlet memuru sıfatıyla Turkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına tabidir ve patrikle birlikte oteki ruhbanlar da Turk vatanda?ı olmak zorundadırlar. Di?er azınlıklarla beraber Rum Ortodokslar’a ait dini kurumlarla vakıfları denetleme, kanunlara aykırı bir durum tesbit edildi?inde kapatma veya ilgililerini cezalandırma hakkı tamamen Turk hukumetine aittir; hicbir yabancı devlet bu konuya mudahale edemez.

Lozan Antla?ması’ndan sonra gercekle?tirilen mubadeleden dolayı Anadolu’daki cemaatini kaybeden Turk Ortodoks Patri?i Papa Eftim ?stanbul’a geldi. Patrikhaneyi ziyaret ederek ruhani meclisten Turkler’e yapılan zulmun tertipcisi Patrik Meletyos’un azlini istedi. Yunanistan’ın etkisinde bulunan bazı papazlar Papa Eftim’i oyalamaya kalkı?ınca o da basına bir acıklama yaparak Ankara’ya donece?ini bildirdi. Bunun uzerine patrikhanenin tutumunu onaylamayan ba?ka papazlar kendisinden ?stanbul’da kalmasını rica ettiler. Papa Eftim de ruhani meclisten, daha once listesini verdi?i isteklerinin yarım saat icinde yerine getirilmesini istedi. Meclis Patrik Meletyos’un azledildi?ini, di?er isteklerin ise peyderpey ele alınaca?ını bildirdi. Papa Eftim bunun yeni bir oyalama takti?i oldu?unu anlayarak kilise ve cemaat heyetlerinin ortak kararı ile ruhani meclisi feshetti ve yeniden olu?turdu?u meclis de Meletyos’un azlini onaylayarak Papa Eftim’i patrik vekilli?ine getirdi (17 Ekim 1923). Papa Eftim ?stanbul valili?ine ba?vurarak yeni patrik secimi icin izin istedi. Bunun uzerine vilayet bir tezkere ile secimin ana esaslarını bildirdi. Patrik, Turk vatanda?ı olan ve Turkiye’deki dini kurumlarda calı?an din adamlarınca secilecekti; secilecek patri?in de Turk vatanda?ı olması ve Turkiye’de gorev yapması ?arttı. Her halukarda din dı?ı gorevlerde bulunan ki?ilerin secime katılmaları ve patrikhane i?lerine mudahaleleri kesinlikle yasaktı. Valili?in bu tezkeresi uzerine ruhani meclis patrik seciminin nasıl yapılaca?ına dair bir nizamname cıkardı (18 Ekim 1923). Bu nizamnameye gore secime, patrikhaneye ba?lı kurumlarda bilfiil hizmet veren metropolitler katılacak, yedi yıl hizmet etmi? bulunan butun metropolitler patrik adayı olabilecekti. Her uye, uygun gordu?u bir adayın ismini ka?ıda yazarak kırk gun icinde ruhani meclise bildirecek, kırk birinci gun butun oy pusulaları ?stanbul’daki metropolitler tarafından tasnif edilip ?artlara uygun uc ki?iden olu?an aday listesi ?stanbul valisinin onayına sunulacaktı. Valinin tasdik etti?i liste tekrar mecliste oylanacak ve en cok oy alan aday patrik ilan edilecekti.

Bu esaslara gore yeni patrik secimine gidildi?i sırada Yunanistan’ın Batı Trakya Turkleri’nin mallarına el koyarak buralara Turkiye’den gelen Rumlar’ı yerle?tirmesi Turk kamuoyunun tepkisine yol actı ve Turkiye’nin de ?stanbul’daki Rumlar’ın mallarına el koyması icin halktan baskı gelmeye ba?ladı. Bunun uzerine patrik vekili Papa Eftim Ankara’ya giderek ilgililerle goru?tu ve boyle bir giri?imi onledi; patrikhaneye de bir telgraf cekerek Yunanistan’ın Turkler’e kar?ı uyguladı?ı politikanın tel‘in edilmesini istedi. Fakat bu istek yerine getirilmedi?i gibi Yunan buyukelcisinin telkinleriyle yeni bir patrik secildi. Haberi gazetelerden o?renen Papa Eftim derhal ?stanbul’a donerek yeni patrik Gregorios ile ruhani meclisi azlettiyse de kararı hukumsuz sayıldı; cunku patrikhane yonetimi Yunan taraftarlarının eline gecmi?ti. Patrikhane ruhani meclisi tarafından aforoz edilen Papa Eftim bu kararı tanımadı ve Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nden tamamen ayrılarak daha once kurmu? oldu?u Turk Ortodoks Patrikhanesi’ni 6 Haziran 1924’ten itibaren ?stanbul’da faaliyete ba?lattı; boylece ?stanbul’da iki Ortodoks kilisesi ortaya cıkmı? oldu. Turk Ortodoks Patrikhanesi Nizamnamesi’ne gore patriklerin tayin ve azilleri Turk hukumetinin yetkisine veriliyor ve Turk Ortodoks Kilisesi’ne ba?lı ki?iler azınlık sıfatları ve hukukları tamamen kaldırılarak muslumanlarla e?it haklara sahip kılınıyor, onlardan sadece dini bakımdan ayrılıyorlardı. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Yunanlılık iddia ve propagandalarına kar?ı Turklu?u savunan Papa Eftim kendilerinin once Turk, sonra Ortodoks olduklarını soyluyordu ( Yakın Tarihimiz , IV/48, s. 267).

Antla?malarla belirlenen acık hukumlere ra?men Yunanistan Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ni kullanmaya devam etti. “Megalo idea”yı gercekle?tirecek bir guc olarak gordu?u bu kurumun ba?ına kendi politikasını benimseyen ki?ileri patrik sectirmek icin her turlu yola ba?vurmaktan cekinmedi. Nitekim Yunanistan’ın gayretleriyle secilen ilk patrik Gregorios 1925’te olunce patrik secimi buyuk mucadelelere sebep oldu. Ruhani meclis, Yunanistan’daki siyasi bolunmu?lu?e paralel olarak kralcılar ve Venizeloscular diye ikiye ayrıldı. Kral taraftarı olan Konstantin patrik secildiyse de Yunanistan’da iktidarda bulunan Venizeloscular’ın diplomatik manevraları sonucu bu ki?i mubadele kapsamına alındı ve Yunanistan’a gonderildi; ustelik Yunanistan bu i?lemi Turkiye’ye yaptırmak suretiyle kamuoyunu yanıltmayı da ba?ardı.

7 Temmuz 1924’te Fener Patrikhanesi’nden ayrılan Galata cemaati Papa Eftim’e biat etti. Galata Merkez Panaiya Kilisesi’nde uc piskopos tarafından piskoposlu?u takdis edilen Papa Eftim Ba?ımsız Turk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdu (18 Mart 1926). Ancak Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi kendisini birtakım isnatlarla suclamaya devam etti. Papa Eftim de onların ic yuzunu yansıtan beyannameler yayımlayarak Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin emellerini acıkca ortaya koydu. Bu arada Turk Ortodoks Kilisesi’nde dua ve ilahileri Turkce yaptırmaya ba?laması Fener Patrikhanesi’nin yeni bir saldırısına yol actı. Papa Eftim’e acıktan acı?a hakaret eden Fener Patrikhanesi, co?unlukla Galata bolgesinde bulunan Turk Ortodoksları’nın i?lerini yapmadı. Bu tutum, Turk Ortodoks Kilisesi’nin varlı?ını guclendirdi?i gibi milli ve dini ba?ımsızlıklarını butun medeni aleme tanıtmalarına da vesile oldu. Bu kiliseyi kendisi icin buyuk tehlike goren Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi bu defa Papa Eftim’i ce?itli maddi vaadlerle kazanmaya calı?tıysa da ba?aramadı ve umidini onun olumune ba?ladı. Ancak Papa Eftim 1968’de olunce beklenenin aksine Turk Ortodoks Kilisesi da?ılmadı; buyuk o?lu Turgut Erenerol II. Papa Eftim adıyla yerine gecerek babasının mucadelesini surdurdu. Onun 8 Mayıs 1991 tarihinde olumu uzerine de yerine karde?i Selcuk Erenerol gecti.

Dinle siyasetin ayrılması prensibine gore hareket eden Cumhuriyet hukumetleri, patrikhanenin din i?lerine ve kendi aralarındaki mucadelelere hicbir zaman karı?madı; sadece patriklerin siyasetle u?ra?malarını onlemek icin bazan guvenmedi?i adayları listeden cıkardı. Turk hukumetleri gerek dı? baskılarla, gerekse 1950’den sonraki donemde azınlıklardan oy alma endi?esiyle patrikhaneye ve Rum okullarına cok geni? tavizler verdiler. Amerika Birle?ik Devletleri ile ba?latılan yakın ili?kilerin bir sonucu olarak bu ulkenin vatanda?ı Athenagoras’ın patrikli?i kabul edildi. Vilayet tezkeresinde belirtilen secim ilkelerine aykırı bicimde patrik secilen Athenagoras, Ba?kan Truman’ın ozel uca?ı ile Turkiye’ye geldi ve gelir gelmez ba?kanın bir mesajını, itimatnamesini sunan bir buyukelci tavrıyla Turkiye cumhurba?kanına iletmek gibi garip bir davranı?ta bulundu. Daha sonra Turk vatanda?lı?ına gecen Athenagoras Yunanistan ile birlikte “megalo idea”yı gercekle?tirmek icin yo?un bir faaliyet icine girdi. Turk hukumetinden izin almadan Yunanistan’da bulunan bazı metropolitlikleri patrikhaneye ba?ladı. Bizans donemindeki te?kilata gore hic Rum bulunmayan bolgeler icin metropolitlikler ihdas ederek bunların sayısını yediden yirmiye cıkardı. Di?er Ortodoks kiliseleriyle dostluk kurdu?u gibi Do?u ve Batı kiliselerinin birle?tirilmesi konusunda da faaliyetlerde bulundu. En yakın adamlarından Metropolit Yakovas’ı Amerika ve Kanada’ya gondererek oralarda ya?ayan Ortodokslar’la Rum lobisini olu?turdu ve onları Yunan davasına hizmet edecek ?ekilde te?kilatlandırdı. ?stanbul’daki Rum okullarında da sinsi bir Rumluk propagandası ba?lattı ve ayrıca Kıbrıs’ta EOKA tedhi? orgutunu destekledi. Antla?ma hukumlerine tamamen aykırı olan bu geli?meler kar?ısında Turk hukumetleri bir ?ey yapamadılar. Yunanistan’ı ve Amerika Birle?ik Devletleri’ni arkasına alan patrikhane yetkilileri, Bizans’ı ihya etme emellerini gercekle?tirmek icin eski faaliyetlerini aynen surdurduler. Turk hukumetleri antla?malardan do?an haklarını kullanarak ilgili kanunlar gere?i patrikhaneyi ve ona ba?lı kurumları denetlemek isteyince buna ?iddetle kar?ı cıkıldı; hatta Lozan Antla?ması’nca tanınmı? dokunulmazlı?a sahip bir kurum oldu?u, bu sebeple denetlenemeyece?i gibi garip iddialar ortaya atıldı. Bu iddialarla Turk sosyal kurumları icinde kendisine ustun ve imtiyazlı bir yer kazanmak isteyen bu kurulu?un uzerine gidildi?inde de Rumlar’a baskı yapıldı?ı iddiası ile dunya kamuoyu harekete gecirildi. Batılı guclerin baskıları kar?ısında Turk hukumetleri sustukca patrikhanenin cesareti daha da arttı ve olmayan yetkilerini varmı? gibi gostermeye devam etti. Lozan Antla?ması’na ra?men patrik bugun ekumenik oldu?unu ileri surmekte ve Batılı gucler tarafından da adeta desteklenmektedir. Halbuki Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ruhani meclisinin yetki alanı ?stanbul ba?piskoposluk bolgesiyle sınırlıdır.


B?BL?YOGRAFYA

, nr. 36478-B, 45950-K, 47774-B.

, Piskopos Muk?taası, nr. 2540, s. 26.

Phrantzes, Chronicon , Bonn 1938, s. 304-306, 350, 394.

Dukas, Bizans Tarihi (trc. V. Mirmiro?lu), ?stanbul 1958, s. 15.

, s. 132.

, s. 181.

Dervi? ?ems, Tarih-i Ayasofya , Suleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3025, s. 33.

Martinus Crusius, Turcegraeciae , Basilac 1578, s. 107, 109.

, XI, 63-89, 163, 266-267.

, IV, 30-32.

Abdulahad Davud, ?ncil ve Salib , ?stanbul 1329, s. 26.

Pontus Meselesi (haz. Matbuat-ı Mudiriyyet-i Umumiyye), Ankara 1337, s. 29-39.

C. D. Cobhani, The Patriarchs of Constantinople , Cambridge 1911, s. 31.

R. Janin, Les eglises orientales et les rites orientaux , Paris 1926, s. 130.

Ahmed Refik [Altınay], On Altıncı Asırda ?stanbul Hayatı (1553-1591) , ?stanbul 1935, s. 64-66.

, II, 602.

G. Hill, A History of Cyprus , London 1952, IV, 27-28.

A. Schimmel, Dinler Tarihine Giri? , Ankara 1955, s. 133, 135, 174, 243.

Papa Eftim, Beyanname , ?stanbul 1958.

D. Kitsikis, Yunan Propagandası , ?stanbul 1962, s. 22, ayrıca bk. Onsoz, s. 5-6.

Patrikhane ve Kıbrıs , ?stanbul 1962, s. 12.

O. Clement, L’Eglise orthodoxe , Paris 1965, tur.yer.

?. Kıbrıslıo?lu, Patrikhane Kostebekleri Megalo ?dea Turklu?un ?mha Planı ve Yerli Rumların Rolu , Ankara 1967, s. 12.

Selahattin Salı?ık, Turk-Yunan ?li?kileri Tarihi ve Etniki Eterya , ?stanbul 1967, s. 22, 47, 145, 179-180, 286-287, 304, 315-316.

Kadir Mısıro?lu, Yunan Mezalimi , ?stanbul 1972, s. 99, 163, 358, 363-364.

Adil Ozguc, Batı Trakya Turkleri , ?stanbul 1974, s. 134, 147.

Muhammed Ebu Zehre, Hristiyanlık Uzerine Konferanslar (trc. Akif Nuri), ?stanbul 1978, s. 53, 253-254.

M. Sureyya ?ahin, Fener Patrikhanesi ve Turkiye , ?stanbul 1980.

G. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi , Ankara 1981, tur.yer.

Ekrem Sarıkcıo?lu, Ba?langıctan Gunumuze Dinler Tarihi , ?stanbul 1983, s. 237.

A. Decei, “Patrik II. Genadios Skolarios’un Fatih Sultan Mehmed ?cin Yazdı?ı ?‘tikadnamesinin Turkce Metni”, Fatih ve ?stanbul Dergisi , I/1, ?stanbul 1953, s. 99-103.

a.mlf., “Fenerliler”, , IV, 547-550.

H. Luke, The Old Turkey and the New , London 1937, s. 16, 45, 90.

A. Bailly, Bizans Tarihi (trc. Haluk Saman), ?stanbul, ts., tur.yer.

Ayın Tarihi , ?stanbul 1923, s. 137, 139.

“Papa Eftim Efendi”, Yakın Tarihimiz , IV/48, ?stanbul 1963, s. 267.

H. Yavuz Ercan, “Fener ve Turk Ortodoks Patrikhanesi”, , V/8-9 (1967), s. 120, 411.

?ehabettin Tekinda?, “Osmanlı ?daresinde Patrik ve Patrikhane”, , I/1 (1967), s. 52-55; I/2 (1967), s. 49-53.

Cavide I?ıksal, “Osmanlı ?mparatorlu?u ?daresinde ?stanbul Rum Patrikleri’nin Tam Listesi ve Siyasi Faaliyetlerinden Ornekler”, a.e. , III/18 (1969), s. 39-47.

Joseph L. Hromadka, “Do?u Ortodokslu?u” (trc. Gunay Tumer), , XVII (1969), s. 240.

?. Parmaksızo?lu, “Patrikhane”, , XXVI, 435-438.

Halil ?nalcık, “Mehmed II”, , VII, 506-515.

O. C., “Orthodoxe (Eglise)”, , XII, 254-264.

A. J. Maclean, “Ministry (Early Christian)”, , VIII, 666.

“Fener Rum Patrikhanesi”, , VIII, 499-500.

“Ecumenical Patriarchate of Constantinople”, EB 2 , IV, 361-362.

Dinler Tarihi Ansiklopedisi , ?stanbul, ts. (Geli?im Yayınları), II, 312, 316.

Buyuk Dinler ve Mezhebler Ansiklopedisi , ?stanbul 1964, s. 218-219.

S. S. Harakas, “Greek Orthodox Church”, , VI, 95-99.

T. Hopko, “Russian Orthodox Church”, a.e. , XII, 488-491.

Bu madde TDV ?slam Ansiklopedisi’nin 1995 yılında ?stanbul’da basılan 12. cildinde, 342-348 numaralı sayfalarda yer almı?tır. Matbu nushayı pdf dosyası olarak indirmek icin tıklayınız.
TDV ?slam Ansiklopedisi 'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BA?KA B?R MADDE GOSTER