Mustafa Solak/ Tarihci-Yazar
Altı Ok’un Anayasaya girmesiyle ilgili meclis görü?meleri 05.02.1937 tarihinde görü?ülmeye ba?lanmı?tır.
Anayasa encümeni adına ?çi?leri Bakanı ?ükrü Kaya söz alarak Altı Ok’un hangi nedenlerle yasaya dahil edilmesi gerekti?ini açıklamaya çalı?mı?tır. Kaya, Türklerin co?rafyadan kaldırılmak ve tarihten silinmek istendi?ini vurgulayarak Kemalist Devrimin materyalist tarih anlayı?ını da ?u sözleriyle ortaya koyar: “Biz tarihe kaza ve kaderin bir neticesi nazarı ile bakmadı?ımız gibi, tarihin böyle kaza ve kaderinden ve zaruri akıbetlerinden gelen hükümlerine de boyun e?me?i bilmeyen bir milletiz. Bizim kanaatimizce her millet kendi tarihini kendi yapar.”
Kaya, Altı Ok’un ayrı ayrı tarihten, hakikatten, icraattan alınmı? oldu?unu belirtmi?tir. Asliyeti ve kayna?ı bakımından Altı Ok’un tamamıyla milletin kendi seciyesinden alınmı? ve onun bütün ihtiyaç ve zaruretlerine uygun olarak seçildi?i için “Türkçü” oldu?unu ve bu itibarla millicilik vasfının kendili?inden çıkan bir zaruret oldu?unu savunur.
Halkçılık ilkesiyle ilgili olarak Kaya, “bizim halkçılı?ımız, halka do?ru, halk için de?il,halk tarafından ve halkla beraber sistemidir” diyerek de Kemalist Devrimin Halkçılık anlayı?ını yansıtır. Bu sistemin memleketin do?rudan do?ruya halk tarafından idaresini temin etti?ini belirtir. Bütün vatanda?lar yasalar önünde e?ittir. Kaya, Halkçılı?a, CHP’nin her sene toplanan ocak kongrelerini, iki senede bir toplanan vilayet kongrelerini, dört senede bir toplanan büyük kurultayını örnek göstermi?tir. Yapılan i?leri her sene bu kongrelerde gözden geçirdiklerini ve oradan alınan neticeleri üyelere ve vekillere sunduklarını belirterek Meclisin yasalarındaki isabetin en büyük etkenini halkın fikirlerini almaya ba?lamı?tır.
Determinist tarih anlayı?ını da ?u ?ekilde açıklar: “Mademki tarihte deterministiz, mademki icraatta pragmatik maddiyetçiyiz, o halde kendi kanunlarımızı kendimiz yapmalıyız…Kanunlarımızı bugünün icaplarını, maddi zaruretlerini göz önünde tutarak yapmalıyız.”
LA?KL?K, D?N VE DEVLET DE??L D?N VE DÜNYA ??LER? AYRILI?IDIR
Laiklik konusunda da vicdan hürriyetine ve istedikleri dinlere inanmaya müdahale edilmedi?ine, herkesin vicdanın hür oldu?u söyleyerek Laikli?in tanımını yapmı?tır: “Laiklikten maksadımız dinin memleket i?lerinde etken olmamasını temin etmektir.”
Görüldü?ü gibi laiklik gericilerin pek sevdi?i laiklik “din ve devlet i?lerinin ayrılması” ile sınırlı de?ildir. Cumhuriyet kadroları laikli?i e?itimden, ekonomiye, sanattan, bilime dinin memleketin i?leyi?ine, toplumsal hayata müdahalesinin önüne geçmek olarak anlamı?lardır.
Türklerin ?eriatın hükümlerinden sıkıntı çekti?i için ?ükrü Kaya dinlerin, vicdanlarda ve mabetlerde kalması gerekti?ini, maddi hayat ve dünya i?ine karı?masına izin vermeyeceklerini açıklamı?tır. Türk için yegane do?ru yol ve tarikatın müspet ilimlere dayanan milliyetçilik oldu?unu da sözlerine eklemi?tir.
Milletvekili Hakkı Kılıço?lu söz alarak kürsüye çıkmı? ve dini kurumların devletin bünyesinde yer almaması gerekti?ini savunmu?tur: “Bütün dini i?leri vicdanlara bıraktıktan sonra bir devletin resmi bünyesinde, bilhassa Te?kilatı Esasiyemizin bu yeni ikinci maddesi kar?ısında, yeri olmayaca?ı kanaatindeyim. Devlet teskilati içinde, Te?kilatı Esasiye kanunu kar?ısında bunların yeri olmaması lazım gelir. Evet mabetlerimiz vardır, onlara hizmet edenler vardır. Bunlara bakılmasın demiyorum. Fakat do?rudan do?ruya ayrı bir fasıl olarak evkaf kanununda bunlar için hükümler gösterilebilir.”
Ç?FT?Y? TOPRAKLANDIRMA ÇABASI
Altı Ok’un anayasaya eklenmesi gereklili?ini yukarıdaki ifadeleriyle belirten Kaya topraksız, az topraklı çiftinin de topraklandırılması gerekti?ini de savunur. 18 milyon ki?inin 15 milyonu çiftçidir. Bu 15 milyonun bir ço?u kendi topra?ında çalı?mamaktadır. Oysa çiftçiyi toprak sahibi yapmak demek, Türk çiftçisini yani Türk ço?unlu?unu kendi ekonomik gelece?ine sahip kılarak memleket için faydalı ve aktif bir eleman yapmak demekti. Bu büyük kütleden menfaat bekleniyorsa, ötekinin, berikinin topra?ında çalı?maktan kurtarılmalıydı.
Halil Mente?e bir komünistin, inkılapçılık devlet ?ekline dahil oldu?u için mahkeme huzurunda “Ben en geni? ve en esaslı bir inkılap taraftarıyım. Vesaiti istihsaliyeyi (üretim araçlarını) kamilen (tümüyle) komonize ederek devletin eline veriyorum” dedi?inde ne olaca?ını sordu?unda sıralarında oturan vekiller “Komünistlik istemiyoruz” ?eklinde yanıtlamı?tır.
Reklamdan sonra devam ediyor
L?BERAL?ZM?N ANAR??, ?ST?SMAR OLDU?U F?KR?
?emsettin Günaltay ve Recep Peker liberal, fa?ist, irticai ve saltanat lehine fikirlerin de savunulamayaca?ını eklemi?lerdir. Peker’e göre liberalizm, hukuk bakımından anar?i, ekonomi bakımından bir kısım yurtta?ın di?er yurtta?lara istismar ettirmeye açık kapı, demekti.
Halil Mente?e, topraklandırmadan maksadın elinde sabanı olan, çift süren ve ba?kasının yanında ortakçılık yapan veya arazisi az olan çiftçiyi toprak sahibi yapmak oldu?unu, çiftçi amelesini kapsamasını do?ru bulmaz. Böyle olursa o zaman hayvanını, aletini, edavatını, evini, tohumunu ve sermayesini de vermek gerekece?ini söylemesi üzerine yine sıralarında oturan vekiller “verece?iz” diyerek kar?ılık verirler. Refet Bele, nüfusu topra?ına nazaran azolan memlekette bir taraftan bo? topraklar dururken, di?er taraftan topraksızlık yüzünden aç kalan insanların varlı?ını do?ru bulmaz.
Recep Peker dünyada kanından ve kendi ırkından olmayanları yurtdı?ına atmak veya yurtta? hakkından mahrum etmek ?eklinde kan milliyetçili?i anlayı?ının varlı?ını söyler. Sınır a?ırı yerlerde kendi kanından insanların siyasal hudut ve birlik içerisine girmesini içeren geni? çerçeveli irredentist milliyetçilik anlayı?ını belirtir. Kemalist Devrimin milliyetçilik anlayı?ı bu ikisinden de farklıdır. Kemalist milliyetçilik anlayı?ı vatanda?lık ba?ına dayanır.
Erzurum milletvekili Aziz Yürek söz alarak devrimi tanımlar: “?nkılap bir milletin yükselmesi, ilerlemesi için aranılan, bulunan bir formülün tatbikat sahasına geçirilmesi demektir.” Devrimin ba?arılı olmasını milletin öz ihtiyaçlarından, duygularından, kabiliyetlerinden do?masına ba?lar. Devrim durmayacak, daima yürüyecekti. Devrimcilik, yükselme ve ilerleme önünde duracak bütün hurafeleri ezmekti.
Söz alan vekillerden sonra kürsüye çıkan ?çi?leri Bakanı ?ükrü Kaya, 1912 tarihinde “Türklerin demiryoluna aklı ermez” dendi?ini hatırlatarak aradan geçen yirmi be? senede demiryollarının Türkler tarafından yapıldı?ını ve i?letildi?ini söyler.
Çiftçiye toprak vermek konusunda Halil Mente?e’nin itirazını ?u sözleriyle yanıtlar: “Mu?la vilayetinin Köyce?iz kazası tamamıyla çiftlik a?alarının elindedir. Hükümet kona?ı merkezi, kazada bir çiftlik a?asının tarlası içindedir. Köylünün bir karı? topra?ı yoktur, orada çalı?ır. Dairei intihabiyemizin (seçim bölgemizin) yarı çiftçisi topraksızdır. Antalya da böyledir, ?ark vilayetlerimiz de tamamıyla böyledir.”
TOPRAKSIZLIK H?SSED?LD?KÇE VER?LECEKT?
E?er millet kendi topraklarında ekme?ine hakim olamazsa ve bu temin edilemezse yapılan ?eylerin manası da olmayacaktı. Kaya, vatanda?ın aç ve topraksız bırakmanın belirsiz idealler pe?inde ko?mak anlamına gelece?ini söyleyerek uyarır. Çiftçiye toprak bir defalık i? de?ildi. Topraksızlık hissedildikçe verilecekti.
?ükrü Kaya’nın sözlerinden sonra maddelerin onaylanmasına geçilmi?tir. Anayasa Yasasının 2. maddesi “Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve ?nkılapçıdır. Resmi dili Türkçe’dir. Makarrı (ba?kenti) Ankara ?ehridir” ?eklinde de?i?tirilmek istenmi?tir. Bu teklif kar?ısında ?ükrü Ya?in “Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi’dir, demeye lüzum yoktur. Çünkü Cumhuriyetin en birinci ve en esaslı vasfı Cumhuriyetçi olmaktır” gerekçesiyle ?u ?ekilde teklif eder: “Türkiye Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve ?nkılapçıdır. Resmi dili Türkçe’dir. Makarrı (ba?kenti) Ankara ?ehridir.”
Meclis ba?kanı bu teklifi oylamaya sunsa da kabul edilmez ve madde ilk teklif edilen haliyle oylanarak yasala?ır.
Anayasa Yasasının 74. maddesi de a?a?ıdaki haliyle de?i?tirilir: “Umumi menfaatler için lüzumu, usulüne göre anla?ılmadıkça ve mahsus kanunları gere?ince de?er pahası pe?in verilmedikçe bir kimsenin mali istimval ve mülkü istimlak olunamaz. Çiftçiyi toprak sahibi yapmak ve ormanları devlet tarafından idare etmek için istimlak olunacak arazi ve ormanların istimlak bedelleri ve bu bedellerin ödemesi sureti, mahsus kanunlarla tayin olunur.”
Görüldü?ü gibi Altı Ok’un ezilen bir milletin ya?aması ve ilerlemesi için tarihsel ko?ulların bir ürünü olarak ortaya çıktı?ı söz alan milletvekillerince vurgulanmı?tır. Böylece CHP’nin tüzü?ünde yazılı Altı Ok anayasaya eklenerek millete mal edilir. Topraksız köylünün topraklandırılması yönünde de, ba?kalarının topra?ında çalı?mak durumunda kalan köylülerin ekonomik ba?ımsızlı?ına kavu?turulması yolunda önemli bir adım atılır.
Reklamdan sonra devam ediyor
ALTI OK, BA?IMSIZLI?IN ANAHTARIDIR
Bugün kimi Kemalist, sosyalist, sosyal demokrat kesim arasında;
Milliyetçilik, ırkçılık olarak,
Cumhuriyetçilik, kimliklerin, cemaat ve tarikatların egemenli?i olarak,
Laiklik devletin dindarları ezdi?i, inanç hürriyeti tanımayan bir ilke ve tarikatlar zenginlik olarak,
Devletçilik, devletin verimsiz bir üretim ve sanayile?me planlaması olarak,
Halkçılık, patronların düzenini rahatsız etmeyen ama emekçinin güzellemelerinin yapıldı?ı bir ilke olarak,
Devrimcilik, etnik, mezhepsel, bölgesel kimlikçili?in yapıldı?ı bir ilke olarak görülmektedir.
Oysaki;
Milliyetçilik “emperyalizme kar?ı ba?ımsızlık, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ne Türk Milleti denir” tanımındaki mille tanımında birle?mektir. Kültüreldir ırki de?ildir.
Cumhuriyetçilik, a?aya, ?eyhe, tarikatlara kar?ı milletin egemenli?idir.
Laiklik, din ve dünya i?leri ayrılı?ı, din, vicdan ve ibadet hürriyetidir.
Devletçilik, devletin öncülü?ünde ve planlamasında üretim ve sanayile?medir.
Halkçılık, emekçinin eme?inin korunması, halkın sosyal hususta gözetilmesi, hukuk önünde e?it olmasıdır.
Devrimcilik, di?er ilkelerin ya?atılması, üniter, laik, emekten yana ve sosyal devlet olmak noktasında halkı seferber etmektir.