한국   대만   중국   일본 
? PEYGAMBER - TDV ?slam Ansiklopedisi

PEYGAMBER

???????
PEYGAMBER
Muellif: YUSUF ?EVK? YAVUZ
Web Sitesi: TDV ?slam Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV ?slam Ara?tırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Eri?im Tarihi: 07.06.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/peygamber
YUSUF ?EVK? YAVUZ, "PEYGAMBER", TDV ?slam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/peygamber (07.06.2024).
Kopyalama metni

Peygamber ( peyg?m-ber / peyam-ber ) kelimesi Farsca olup sozlukte “haber getiren” demektir. Eski Turkce kar?ılı?ı yalvac tır (yalavac), ancak peygamber kelimesi erken donemde Turkce’ye gecip yerle?mi?tir.

Kur’an’da ve Hadislerde Peygamber. Kur’an-ı Kerim’de peygamber kar?ılı?ında nebi, resul ve mursel kelimeleri, peygamber gondermeyi ifade etmek icin irsal, ictiba, ıstıfa ve ba‘s kokunden fiiller kullanılır. Nebi sozlukte “haber veren; mertebesi yuksek olan; acık secik yol” anlamlarına gelir. Resul ve mursel kelimeleri de “gonderilmi? ki?i” manasındadır ( , “nb?e”, “nbv”, “rsl” md.leri). Gerek nebi gerek resul Kur’an’da “Allah’ın buyruklarını ve o?utlerini muhataplara bildirmek uzere secti?i elci” anlamında, resul ayrıca Allah ile peygamberleri veya di?er bazı yaratılmı?lar arasında elcilik yapan melekler hakkında kullanılır. Bir kısım ayetlerde Allah’ın meleklerden ve insanlardan resuller secti?i belirtilmi? (el-Hac 22/75), Cebrail’in yanı sıra insanların ruhlarını almak ve ilahi emirlere isyan edenleri helak etmek gibi i?lerle gorevlendirilen meleklerden resul diye soz edilmi?tir ( , “nb?e”, “nby” md.leri; , “nb?e”, “nbe?”, “rsl” md.leri). Kur’an’da ictiba (erdemli davranı?ları birinin ?ahsında toplamak), ıstıfa (erdemli hareketleri secip bir ki?ide yo?unla?tırmak) ve ba‘s (gondermek) kavramları da (mucteba, mustafa, meb‘us) peygamberler icin kullanılmı?tır ( a.g.e. , “cbv”, “?fv”, “b??” md.leri); aynı kavramlar hadislerde de gecer.

Kur’an’da belirtildi?ine gore Hz. Adem cennette iken e?iyle birlikte ilk gunahı i?lemesi uzerine yeryuzune indirilmesinin ardından rabbinin telkin etti?i kelimeleri alıp tovbe etmi?, tovbesi kabul edilerek Allah tarafından secilen bir ki?i konumuna gelmi?tir (el-Bakara 2/30-38; Al-i ?mran 3/33; Taberi, I, 541). Peygamber gondermeden insanları sorumlu tutmayaca?ını beyan eden Allah, Adem’e vahiy gonderip kendisinin, e?inin, neslinin nasıl ibadet edece?ini ve ebedi hayata nasıl hazırlanacaklarını ona o?retmi?, daha sonra bu surec secti?i di?er peygamberlerle devam etmi?tir (el-Bakara 2/136, 177, 285; Al-i ?mran 3/84; en-Nisa 4/150-152). Hz. Adem’in ardından insanlar hidayet yolunu gosteren vahiylere uyarak ya?amaya devam ederken goru? ayrılı?ına du?unce Cenab-ı Hak cennetle mujdeleyen ve cehennemle uyaran nebiler gondermi?, onlara kitaplar indirmi? ve bunlara iman edenleri hidayete eri?tirmi?tir (el-Bakara 2/213).

Peygamberlerin bir kısmı Kur’an’da zikredilmekle birlikte bir kısmından hic bahsedilmemi?tir (el-Mu’min 40/78). Peygamberlerin ilki Hz. Adem, sonuncusu Hz. Muhammed’dir. Tarihte bazan pe? pe?e, bazan aynı zaman dilimi icinde, bazan da kısa veya uzun aralıklarla peygamberler gonderilmi?tir (el-Bakara 2/87; el-Maide 5/19, 46; el-Mu’minun 23/44; Yasin 36/6). Bu peygamberler ve onlara verilen vahiyler birbirini teyit etmi?, son nebi ve resul olan Hz. Muhammed’in getirdi?i Kur’an ise butun peygamberleri ve ilahi kitapları do?rulayıp onlara ?ahitlik etmi?tir (el-Bakara 2/89, 101; Al-i ?mran 3/3-4, 81). Butun nebi ve resuller, insanların sorumlu tutuldu?u konularda bir bahane ileri surmelerine mahal bırakmayacak ?ekilde Allah’ın emirlerini tebli? etmi?lerdir (en-Nisa 4/41, 165; el-Ahzab 33/46).

Kur’an’da kendilerinden nebi veya resul diye bahsedilen ki?iler ?unlardır: Adem, ?dris, Nuh, ?brahim, ?smail, ?shak, Ya‘k?b, Yusuf, Lut, Hud, Salih, ?uayb, Musa, Harun, ?lyas, Elyesa‘, Yunus, Eyyub, Davud, Suleyman, Zekeriyya, Yahya, Isa ve Muhammed. Bunlardan Nuh, ?brahim, ?smail, Musa, Harun, Isa ve Muhammed hem resul hem nebi olarak nitelendirilmi?, boylece nebi ile resul arasında bir farkın bulunmadı?ına i?aret edilmi?tir. Allah, butun nebi ve resullere dini-dunyevi konulara ili?kin bilgileri ve buyrukları vahiy yoluyla bildirip bunları insanlara tebli? etmelerini emretmi?, onlar da aldıkları vahiylerin Allah’tan geldi?ine dair zorunlu bilgiye sahip olmu?tur. Cenab-ı Hak Musa’ya Tevrat’ı, Davud’a Zebur’u, Isa’ya ?ncil’i ve Hz. Muhammed’e Kur’an’ı indirmi?, bunların butunune iman etmek gerekti?ini haber vermi?tir (el-A‘raf 7/157-158; Yunus 10/57). Kur’an-ı Kerim’de peygamberlere ait kıssalardan anla?ıldı?ına gore nebiler ve resuller gosterdikleri mucizelere ra?men toplumun ileri gelenleri tarafından alaya alınmı? (el-Hicr 15/10-11), getirdikleri vahiyler “eskilerin masalları” (esatiru’l-evvelin) diye nitelendirilmi? ( , “esa?ir” md.), ancak bu inkarcılar ce?itli ?ekillerde cezalandırılmı?tır. ?nsanları Allah’tan ba?ka tanrı bulunmadı?ına inanmaya, sadece O’na kul olmaya, erdemli davranı?lar sergileyip kotuluklerden sakınmaya davet eden peygamberlerin nitelikleri konusunda Kur’an’da verilen bilgiler ?oylece ozetlenebilir: Ya?adıkları toplumun icinden secilmi? birer insan olup toplumla aynı dili konu?urlar. Hz. Adem ile Hz. Isa dı?ında her peygamber bir anne babanın cocu?u olarak dunyaya gelmi?, insana has ozellikler ta?ımı?, dunya i?leriyle me?gul olmu?, her insan gibi sonunda olmu?tur. Butun peygamberler sadık, durust, yaratana saygılı, yaratılmı?lara ?efkatli kimselerdir. Allah’tan vahiy almaları bakımından di?er insanlardan farklılık arzetmekle birlikte Allah yaratmadıkca mucize gosteremezler, Allah bildirmedikce gaybı haber veremezler, insan olarak kucuk hatalar (zelle) i?leyebilirler; ancak karar ve temayullerinde yanılmaları halinde ilahi uyarıyla kar?ıla?ırlar (Al-i ?mran 3/144; et-Tevbe 9/43; Yusuf 12/24; er-Ra‘d 13/38; ez-Zumer 39/30). Peygamberler sadık ruya ile vahiy almaya ba?lar (Buhari, “Bed?u’l-va?y”, 1). Butun nebilere mucizeler verilmi?tir, Hz. Muhammed’e verilen en buyuk mucize Kur’an’dır ( , II, 341; Buhari, “Fe?a?ilu’l-?ur?an”, 1). Butun nebiler anneleri babaları bir olan karde?ler gibidir. Her nebinin ashabı ve havarileri vardır ( , II, 461; Bedreddin el-Ayni, XVI, 36).

Kur’an’da gecen nebi ve resul kavramlarının aynı anlamda kullanılmasına kar?ılık hadislerde nebi ile resul arasında farklılık bulundu?u, resullerin sayısının 313’e (veya 315), nebilerin ise 124.000’e ula?tı?ı belirtilmi? ( , V, 187, 266; Buhari, “Tev?id”, 19), bu da kitap ve ?eriat verilenlerin resul, onların getirdi?i kitapla dine davet etmesi icin vahiy verilen elcilerin ise nebi oldu?una i?aret kabul edilmi?tir. Ancak hadislerin co?unda peygamberler hakkında nebi kelimesi kullanılmı?, Resul-i Ekrem’in mi‘rac esnasında nebilerle goru?tu?unu bildiren rivayetlerde Hz. Musa ile Isa’dan da nebi diye soz edilmi?tir. Bu kullanımlar dikkate alınarak genel anlamda hadislerde de nebi ile resul arasında fark gozetilmedi?i soylenebilir. Aksi takdirde 313 diye verilen resul sayısınca ilahi kitap ve ?eriatın gelmi? olması gerekir. Bircok kitabın de?i?ik resullere mukerrer olarak indirildi?i ?eklinde bazı kelamcılarca yapılan yorum ise tatmin edici de?ildir, esasen bu konuda nakli bilgi de yoktur. Bu sebeple rivayetlerin sahih olanlarının Kur’an’a aykırı bilgiler icermedi?ini du?unup hadislerde de nebi ile resul arasında fark gozetilmedi?ini, buna aykırı bilgiler iceren rivayetlerin ise problemli oldu?unu kabul etmek gerekir. Nitekim bazı alimler soz konusu rivayetlerin zayıf veya uydurma oldu?unu soylemi?tir (Re?id Rıza, VII, 605-606).

Kelam ?lminde Peygamber. Kelam ilminde nebi ile resul kavramları hakkında de?i?ik tanımlar yapılmı?tır. Tercih edilen tanıma gore resul, “Allah’ın vahiy yoluyla kitap ve ?eriat verdi?i ve bunları insanlara tebli? etmekle gorevlendirdi?i elci”, nebi ise “Allah’ın, resullerine indirdi?i kitap ve ?eriata inanmaya insanları davet etmesi icin vahiy verdi?i, bunları tebli? etmekle gorevlendirdi?i ki?i” anlamına gelir. Mu‘tezile kelamcılarına gore resul ile nebi arasında fark yoktur ve her ikisi de “Allah’ın vahiy yoluyla yeni bir ?eriat verip bunu insanlara tebli? etmekle gorevlendirdi?i elci” demektir. Kelamcıların co?unlu?u, Allah’ın yeni bir elciyi mutlaka yeni bir ?eriatı tebli? amacıyla gondermesini hikmete daha uygun bulmu?tur (Bakıllani, s. 42). Nebi ile resulu farklı iki kavram sayan Ehl-i sunnet kelamcıları bu konuda de?i?ik goru?ler ileri surmu?tur. 1. Nebi resulden daha genel bir anlam ta?ır. Nebi Allah’ın belli bir konuya ili?kin bilgileri vahiy yoluyla bildirdi?i insandır ve aldı?ı vahiyleri ba?kalarına tebli? etmekle yukumlu de?ildir. Bu tur vahiyler alan kadın nebiler de vardır. Resul ise daha ozel bir anlam ta?ır, buna gore her resul nebidir, fakat her nebi resul de?ildir. 2. Nebi Allah’ın kendisine kitap ve ?eriat gondermedi?i elcisidir. ?nsanları, onceki donemde veya ya?adı?ı ca?da kitap ve ?eriat verilen bir resulun dinine davet etmekle yukumludur. Resul ise Allah’ın yeni bir kitap ve ?eriat gonderdi?i ki?i olup onceki resullerin kitap ve ?eriatını tamamen veya kısmen gecersiz kılabilir. 3. Nebi Allah’ın sadece muminlere gonderdi?i elci iken resul kafirleri hak dine davet etmek uzere gorevlendirilen kimsedir. 4. Nebi Allah’ın yalnız insanlardan secti?i elciyi ifade eder, resul ise meleklerden secilen elciler icin de kullanılır (Maturidi, II, 79; ?bn Furek, s. 174; Abdulk?hir el-Ba?dadi, s. 154; Fahreddin er-Razi, XXIII, 49; Teftazani, II, 173).

Kelam alimlerinin tamamı peygamberlere imanı ?slam’ın inanılması zorunlu esasları arasında kabul eder, zira bu husus Kur’an ve Sunnet’le sabittir. Ayrıca akli bakımdan da peygamberlerin getirdi?i bilgilerin varlı?ı ve hayatı do?ru yorumlayıp kavramak, ferdi ve ictimai hayatı erdemli kılmak, dunya ve ahiret mutlulu?una eri?mek icin gereklidir. Kelamcılar, tıpkı aydınlı?ın bulunmaması halinde gozlerin gorememesi gibi peygamberlerin bulunmaması durumunda da akli bilgilerin insanları yuce amaclara ula?tıramayaca?ını kabul etmi?tir (Fahreddin er-Razi, IX, 78-79). Cunku akıl yurutme gucu ne kadar ustun olursa olsun mutlak ve mukemmel bir bilgi kayna?ı sayılmadı?ı gibi nefsani arzuların ve cıkarların baskısını da ortadan kaldırmaz. Yine akıl gaybı ke?fedemez, hak inancları belirleyip benimsetemez, insanı batıl inanclara sapmaktan kurtaramaz ve iyi davranı?lara yoneltip kotulerinden sakındıramaz (Re?id Rıza, II, 283-286).

Alimlerin ekseriyeti, peygamberlerin insanlar arasından secilip hem insanlara hem cinlere elci olarak gonderildi?i ve Hz. Muhammed’in bunlar arasında yer aldı?ı kanaatini ta?ısa da bu, cinlere ve insanlara kendilerinden resuller gonderildi?ine ili?kin ayetin (el-En‘am 6/130) zahirine aykırıdır ( a.g.e. , VIII, 105-107). Kelamcıların buyuk co?unlu?una gore Allah ilk peygamber olarak Hz. Adem’i gondermi?, ona ilahi emirler iceren kelamını bildirmi?, o da cocuklarına Allah’a inanıp ibadet etmeyi o?retmi?, ilahi emirlere uyanların ahirette mukafatlandırılaca?ını, isyan edenlerin cezalandırılaca?ını bildirmi?tir (el-Bakara 2/37; Al-i ?mran 3/33; el-Maide 5/27-29). Ayetlerin yanı sıra hadislerde de Hz. Adem’in peygamber oldu?u haber verilmi?tir (Arapkirli Huseyin Avni, s. 150). Katade b. Diame ile Muhammed Abduh ve M. Re?id Rıza gibi eski ve yeni bazı alimler ise ilk peygamberin Hz. Adem de?il Hz. Nuh oldu?unu ileri surmu?tur. Onlara gore Allah insanları bir cocu?un gecirdi?i geli?me sureclerinde oldu?u gibi e?itmi?tir. Kur’an’da belirtildi?i uzere (el-Bakara 2/213) ilk insanlar, bu surecin ba?langıcında bir tur icguduye benzeyen fıtri ve akli bilgilere sahip kılınarak dini konularda aynı goru?leri payla?maları sa?lanmı?, bir zaman sonra aralarında goru? ayrılı?ı cıkıp putlara tapmaya ba?layınca Cenab-ı Hak gerce?i anlatacak peygamberler gondermi?tir. Boylece insanlar, peygamberleri tanıma ve getirdikleri vahye dayalı bilgileri anlama a?amasına ula?ıp sosyal duzen icinde ya?amanın kurallarını o?renmi? ve adeta peygamberler insanlık camiasının ortak aklı konumunda olmu?tur. Bu alimlere gore ilk peygamberin Hz. Nuh oldu?u ayet ve hadislerle de sabittir. Hz. Muhammed’e vahiy verilmesinin Hz. Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahiy verilmesi gibi oldu?unu bildiren ayette (en-Nisa 4/163; kr?. e?-?ura 42/13) peygamberlere vahiy gonderme surecinin Nuh ile ba?ladı?ına i?aret edilmi?tir. Hz. Adem’in ilk peygamber oldu?unu savunanlar ise ilgili ayetleri te’vil ederek Nuh’un kafirlere gonderilip ?irke kar?ı insanları uyaran ve kitapla ?eriat verilen ilk resul oldu?u, Adem’in ise ailesine veya sadece muminlere gonderildi?ini soylemi?tir. Nubuvvetin Hz. Nuh ile ba?ladı?ını kabul edenlere gore Hz. Adem’in Allah’tan kelimeler alıp tovbe etmesi (el-Bakara 2/37) peygamberli?ini kanıtlamaz. Cunku Allah’tan her vahiy alan peygamber de?ildir. Nitekim Hz. Musa’nın vahiy alan annesiyle Isa’nın annesinin peygamber olmadı?ına hukmedilmi?tir. Adem’in aldı?ı vahiy tıpkı yere ve go?e yapılan hitaplarda oldu?u gibi teklifi de?il tekvini olabilir. Cenab-ı Hakk’ın Adem’de yarattı?ı kelimeler Hz. Muhammed’e vahiy verilmeye ba?lanmadan once Hira da?ında bir tur ibadete yoneltilmesi gibi fıtri bir telkin niteli?inde sayılmalıdır. Ahirette insanları hesaba cekme i?lemini ba?latmayı konu edinen ?efaat hadisinde de Hz. Adem peygamber olarak de?il insanların babası diye nitelendirilmi?, Hz. Nuh’tan ise ilk peygamber (resul) olarak soz edilmi?tir (Bedreddin el-Ayni, XV, 220). Adem’in peygamber oldu?una dair hadis ise ahad, hatta zayıf ve uydurma rivayetlerdendir. Butun bunlar, Hz. Adem’in Kur’an’da ve sahih hadislerde belirtilen terim anlamında bir peygamber sayılmadı?ını kanıtlamaktadır (Re?id Rıza, II, 291-296; VII, 603-609; VIII, 354).

Hz. Adem’in peygamber oldu?unu savunanlar do?rudan do?ruya acık anlamlı ayetleri esas alırken peygamber olmadı?ını ileri surenler ayetlerden cıkardıkları bazı yorumlara dayanmaktadır. Nitekim Hz. Adem’in, Nuh’un yanı sıra peygamberler zincirini olu?turan Al-i ?brahim ve Al-i ?mran’la birlikte Allah tarafından secilmi? kimselerden oldu?u acıkca belirtilmektedir (Al-i ?mran 3/33); ayrıca cocuklarının da dunyada Allah’a iman ve itaatten, ahirette de ceza ve mukafattan haberdar oldu?u anla?ılmaktadır (el-Maide 5/27-29). Esasen Muhammed Abduh da sozu edilen ayeti (Al-i ?mran 3/33) acıklarken orada gecen “ıstıfa” kavramına “nubuvvet ve risalet vererek secmek” anlamını vermi?tir ki Adem’in peygamber olmadı?ı iddiası bununla celi?mektedir (Re?id Rıza, III, 288). ?efaat hadislerinde Hz. Adem’den insanlı?ın babası diye soz edilmesi onun peygamber olmadı?ı anlamına gelmez; bu rivayetleri peygamber oldu?unu bildiren ayetlerle sahih hadislerin ı?ı?ı altında de?erlendirmek gerekir.

Kaynaklarda Hz. Adem’den yakla?ık on asır (bir rivayete gore altı asır) sonra Hz. ?dris’in, onun ardından Hz. Nuh’un, daha sonra da yukarıda belirtilen sıraya gore peygamberlerin gonderildi?i nakledilir. Kur’an’da adı gecen Uzeyir, Lokman ve Zulkarneyn’in peygamberli?i konusunda ihtilaf vardır (?bn Sa‘d, I, 53-55). Hz. ?brahim, yahudi ve hıristiyanlarla Kurey?li Araplar’ın kendisine uyduklarını iddia ettikleri peygamberdir (Re?id Rıza, VIII, 241). Hz. ?brahim ile o?lu ?smail ve Lut, Ya‘k?b ile o?lu Yusuf, Musa ile karde?i Harun, Davud ile o?lu Suleyman aynı zaman diliminde peygamber olmu?tur (Bakıllani, s. 43-44). Hz. Musa’dan sonra Isa devrine kadar gonderilen peygamberler Musa’nın ?eriatını tebli? edip uygulamı?tır. Her ne kadar K?di Abdulcebbar gibi bazı kelamcılar her peygamberin yeni bir ?eriatla gonderildi?ini ileri surmu?se de bu goru? isabetli bulunmamı?tır (Fahreddin er-Razi, III, 176).

Her peygamber, Allah’tan ba?ka tanrı bulunmadı?ına iman edip yalnızca O’na kulluk etmeye ca?ırdı?ı toplumun inkar ve tepkisiyle kar?ıla?mı?tır. ?iddetli baskılara kar?ı en buyuk mucadeleyi veren Hz. Nuh, ?brahim, Musa, Isa ve Hz. Muhammed’e “ulu’l-azm” sıfatı verilmi?tir (Abdulk?hir el-Ba?dadi, s. 159; kr?. el-Ahzab 33/7). Peygamberlerden Hz. Adem kendi aile fertlerine, Musa, Davud ve Isa ?srailo?ulları’na; ?dris, Nuh, ?brahim ve Hz. Muhammed butun insanlara gonderilmi?tir ( a.g.e. , s. 163). Her peygamber zahid olmakla birlikte Zekeriyya, Yahya, ?lyas ve Isa dunya nimetlerine itibar etmeyip zahidane hayatlarıyla temayuz etmi?tir. Yusuf, Davud, Suleyman ve Hz. Muhammed devlet yoneticili?i de yapmı?tır (Re?id Rıza, VII, 587-588).

Peygamberlerin Ozellikleri. a) Mucize gostermek. Allah’tan vahiy aldı?ını ve peygamber oldu?unu ileri suren kimsenin do?rulu?u mucize ile bilinebilir. Mucize aklen mumkun olup peygamberin nubuvvetini kanıtlaması icin gereklidir, gercek peygamberle sahte peygamberi birbirinden ayıran yegane kanıt mucizedir (Fahreddin er-Razi, XI, 108). Tarihte gercek peygamberlerin dı?ında yalancı peygamberler de cıkmı?tır. Hz. Muhammed’in vefatından hemen sonra Esved el-Ansi, Tuleyha b. Huveylid, Secah, Museylime gibi sahtekarların turedi?i, ba?ka zamanlarda da sahte peygamberlerin ortaya cıktı?ı bilinmektedir. Her peygambere ya?adı?ı zamanda yaygın olan bilgi ve maharet konularıyla ortu?ecek turden mucizeler verilmi?tir.

b) Vahiy almak ve tebli? etmek. Vahiy alan peygamber, iradesi dı?ında ve di?er insanlarca tecrube edilmesi mumkun olmayan bir ?ekilde bazı ilahi bilgiler idrak eder, bunların kendisine Allah tarafından gonderildi?ini ya?adı?ı deruni tecrubelerle anlar (Abdulk?hir el-Ba?dadi, s. 156-157; Re?id Rıza, I, 220). Hz. Musa ile Isa’nın annelerine vahyedilmesi orne?inde oldu?u gibi Allah’ın peygamber olmayanlara da vahiy telkin etmesi mumkundur, ancak bunlar ilham ?eklinde de?erlendirilir. Her peygamber aldı?ı vahiyleri eksiksiz bicimde insanlara tebli? etmi?tir.

c) Be?eri niteliklere sahip olmak. Peygamber mucize gosteren ve Allah’tan vahiy alan bir ki?i olmakla birlikte uluhiyyet vasıfları ta?ımaz. Her insan gibi o da do?ar, ya?ar ve olur. Peygamberin insan turunden olması onun icin bir kusur olmayıp aksine, insanlarla ili?ki kurarak ilahi emirleri tebli? etmesine ve kendisinin rehber kabul edilmesine daha uygundur (Maturidi, V, 208, 337). Kelamcıların co?unlu?una gore bir insana ancak ergenlik donemine girdikten sonra peygamberlik mertebesi verilir. Fahreddin er-Razi ve Teftazani gibi alimler ise Hz. Isa’da cocukken bazı harikulade olayların mu?ahede edilmesine dayanarak peygamberlik icin ergenlik donemine girmenin ?art olmadı?ını soylemi?tir (Arapkirli Huseyin Avni, s. 125). Peygamberin akıllı, zeki, fiziki eksiklik ve kusur ta?ımayan bir yapıda yaratılması gorevlerinin gerektirdi?i ozelliklerdir. Kelamcılar, peygamberin tebli? etti?i ilahi mesajları yeterince anlatabilmesi ve guclu tartı?macılarla ba?a cıkabilmesi icin bedenen ve zihnen mukemmel yaratıldı?ını belirtir ( a.g.e. , s. 125-126). Peygamberin be?eri ozellikleri noktasında tartı?ılan konulardan biri de cinsiyet meselesidir. Maturidiyye’nin tamamı ile bazı E?‘ariyye alimlerine gore peygamberin erkek olması ?arttır; nitekim Kur’an’da sadece erkeklerin nubuvvetle gorevlendirildi?i belirtilmi?tir (Yusuf 12/109; en-Nahl 16/43; el-Enbiya 21/7). Yaratılı?ı itibariyle erkeklere nisbetle direncleri daha zayıf olan kadınların cetin bir mucadeleyi gerektiren peygamberlik gorevini ba?arması mumkun de?ildir. Ayrıca kadınlık halleri de ibadetlerde ornek olmalarını engelleyicidir (Nureddin es-Sabuni, s. 46; Teftazani, II, 198; Kemaleddin ?bn Ebu ?erif, s. 194). ?bn Hazm, Kurtubi ve ba?ta Ebu’l-Hasan el-E?‘ari olmak uzere E?‘ariyye alimlerinin co?unlu?u, nebi-resul ayırımına dayanan peygamber anlayı?ının bir sonucu olarak Asiye ve Meryem gibi bazı kadınların nebi olan peygamberler arasında yer aldı?ını kabul etmi?tir. Onlara gore nebi Allah’ın tebli?le gorevlendirmeksizin kendisine vahiyde bulundu?u ki?idir. Kur’an’da Allah’ın Hz. Musa ile Isa’nın annelerine vahyetti?i, Hz. Meryem’i alemlerdeki butun kadınlardan ustun kıldı?ı belirtilmi?tir (Al-i ?mran 3/42; el-Kasas 28/7; ?bn Hazm, V, 119-121; Bedreddin el-Ayni, XV, 309; Kemaleddin ?bn Ebu ?erif, s. 195-196). Bunun yanında alimler, Allah’ın kadınlardan -kelam ilminde kabul edilen terim anlamıyla- resul gondermedi?i hususunda aynı goru?u payla?mı?tır. Ote yandan peygamberin Allah’tan gayba dair bilgiler alması onun kendi imkanlarıyla gaybı bildi?i anlamına gelmez. Kelamcılara gore Allah hidayet vermedikce peygamber kimseyi hidayete erdiremez (Fahreddin er-Razi, IV, 67). Peygamberin be?er oldu?unu bildiren sarih naslara ra?men onun Allah’ın zatı ve nitelikleri hakkında her ?eyi bildi?i, oldukten sonra ruhunun cesedine iade edildi?i ve kırk gun sonra gok katlarına yukseldi?i veya kabrinde ya?amaya devam edip ibadetle me?gul oldu?u tarzında eskiden beri suregelen ve bazı hadislerin yanlı? yorumlanmasından kaynaklandı?ı anla?ılan inanclar peygamberi yuceltme temayulunun a?ırı ?eklidir ve gercekle ilgisi yoktur (K?di Abdulcebbar, XV, 291; Ahmed b. Huseyin el-Beyhak?, s. 26-28; Ahmed b. Muhammed el-Gaznevi, s. 17; Bedreddin el-Ayni, IV, 48; Suyuti, s. 45-57).

d) Allah tarafından secilmi? olmak (vehbilik). Kelamcılar, peygamberli?in yalnızca Allah tarafından secilmekle mumkun olaca?ı goru?unde ittifak etmi?tir. Bir insan ustun ahlaka sahip olmak, cok ibadet etmek gibi nitelikleriyle peygamberlik mertebesine eri?emez. Ancak kelamcılar, Allah’ın peygamber secti?i insanı bedeni ve ruhi vasıflarıyla farklı bir yaratılı?a sahip kılıp kılmadı?ı hususunda iki farklı goru? ileri surmu?tur. Co?unlu?a gore peygamberin bu nitelikleri bakımından di?er insanlardan hicbir farkı yoktur, peygamber olmak Allah’ın bir lutfudur (?brahim 14/11; Seyfeddin el-Amidi, s. 317). Ebu’l-Muin en-Nesefi, Fahreddin er-Razi, ?ehabeddin Mahmud el-Alusi, Muhammed Abduh gibi alimlere gore ise Allah, peygamber secti?i insanı bedeni ve ozellikle ruhi bakımdan di?er insanlardan ustun bir yaratılı?a sahip kılmı?tır. Buna gore peygamber ruhi melekeleri itibariyle meleklere benzer, be?eri zaaflara yenilmez, gorevini ihmal etmeyen bir kararlılı?a sahiptir. Aksi takdirde gorevinin ustesinden gelemez, vahiy almaya ve ba?ta Cebrail olmak uzere melekleri gormeye guc yetiremezdi (Nesefi, I, 532-533; Bedreddin el-Ayni, IV, 51; Alusi, III, 131-132; Re?id Rıza, II, 14; VIII, 39-40). Kur’an’da Allah’ın peygamberli?i tevdi edece?i yeri en iyi bildi?ine vurgu yapılması da (el-En‘am 6/124) bu goru?u destekler. Peygamberli?in vehbili?i bunun babadan o?ula intikal eden bir gorev olmadı?ını da gosterir. Nitekim Hz. Nuh’un o?lu ve Hz. ?brahim’in babası inkarcılardandı (Hud 11/42-46; et-Tevbe 9/114).

e) Gunah i?lemekten korunmu? olmak (ismet). Kelamcıların co?unlu?una gore, tebli? etti?i ilahi emirlere uymakta ornek olmakla gorevlendirilen peygamber bilincli ?ekilde gunah i?lemekten korunmu?tur (?bn Hazm, IV, 6). ?smet terimi hakkında “Allah’ın peygamberi, kendi iradesiyle itaat etmeye yoneltip gunah i?lemekten sakındıracak lutfuna mazhar kılması” diye yapılan tanım “Allah’ın peygamberde gunah i?leme gucu ve iradesi yaratmaması” yolundaki tanımdan daha isabetlidir. Zira peygamber de imtihana tabi tutulan bir insandır, bu durum onun diledi?i fiili yapma irade ve gucunden yoksun bırakılmamasını gerektirir (Maturidi, V, 55, 73; VIII, 43; Kemaleddin ?bn Ebu ?erif, s. 195-196; Ali el-K?ri, s. 53). Peygamber, bu ilahi inayetin yanı sıra Allah’a olan yak?n mertebesindeki imanı ve derin sevgisi sayesinde O’nun buyruklarına itaat edip yasaklarından kacınır. Kelamcılar, peygamberlerin ismeti konusunda nakli deliller ileri surmekle birlikte (mesela bk. el-Maide 5/67; Yusuf 12/24) daha cok akli delillere dayanmı?lardır; bunların esasını da insanların Allah’ın emirlerine itaat etmesini sa?lamak icin O’nun tebli?ine oncelikle peygamberlerin uyup ummetlerine ornek olma zorunlulu?u te?kil eder (K?di Abdulcebbar, XV, 279 vd.; Nesefi, II, 836; Teftazani, II, 193; Hayali, s. 90-91). Farklı goru?ler bulunmakla beraber alimlerin buyuk co?unlu?u peygamberlerin kufurden, vahiyleri tebli? edip uygulamada hata etmekten ve yalan soylemekten korundu?u (sıdk) goru?unde birle?mi?tir (K?di Abdulcebbar, XV, 281; Kemaleddin ?bn Ebu ?erif, s. 195; Ali el-K?ri, s. 52). Ancak onların uygulamada ictihada dayalı olarak bazı hatalar yapabildikleri ve bu takdirde ilahi uyarıya muhatap oldukları kabul edilmi?tir (Nesefi, I, 529-534; Re?id Rıza, IX, 109-110). Peygamberlerin gunah i?lemekten korunması meselesinde ?ia ve Sufiyye ile Ebu ?shak el-?sferayini gibi az sayıda Sunni kelamcısının dahil oldu?u bir grup, onların nubuvvetten once ve sonra kasten veya sehven, buyuk veya kucuk hicbir gunah i?lemedi?ini ileri surmu?tur (K?di ?yaz, II, 718-732; Subki, IV, 260-261; ?smail Hakkı Bursevi, VI, 323; Ca‘fer es-Subhani, II, 155-156). Bunların dı?ında Maturidiyye, E?‘ariyye ve Mu‘tezile’nin dahil oldu?u co?unluk, peygamberlerin nubuvvetten once ve sonra buyuk veya onemli sayılabilecek kucuk gunahı kasten i?lemedi?i, buna kar?ılık unutarak veya yanılarak nubuvvetten once ve sonra kucuk gunah (zelle) i?ledi?i goru?unu benimsemi?tir. Ayrıca Mu‘tezile mensupları ve Ehl-i sunnet’ten bazıları peygamberlerin nubuvvetten once buyuk gunah i?lemi? olabilece?i goru?undedir (Ebu’l-Leys es-Semerkandi, s. 173-176; K?di Abdulcebbar, XV, 280; Kemaleddin ?bn Ebu ?erif, s. 199-200; Ali el-K?ri, s. 50-51). Selefiyye alimleri de peygamberlerin nubuvvetten once buyuk, nubuvvetten sonra kucuk gunah i?leyebilece?ini kabul etmi?tir (?bn Kuteybe, s. 404). Kelamcılar, Kur’an’da ve hadislerde belirtilen ve gunah sayılan bazı fiilleri peygamberlerin yaptıklarına ili?kin haberlerin te’vil edilmesini zorunlu gormu?tur. Zira ilgili naslar bir butun olarak incelendi?inde soz konusu fiillerin nubuvvetten once gercekle?mi? olmak, unutup yanılmak, gunah olan bir neticeyi do?uraca?ını bilmemek veya bir tehlikeden korunmak gibi me?ru sebeplere ba?lı olarak peygamberlerden sudur etti?i anla?ılır. Ayrıca kelamcılar, peygamberlerin be?eriyet vasfı ta?ımalarının ve ilahi ma?firete muhtac olmalarının da bazı hatalar yapmalarını gerektirdi?i goru?undedir. Cunku hata yapmamak ve ba?ı?lanmaya ihtiyac duymamak sadece Allah’a mahsustur (Cahiz, s. 89; Fahreddin er-Razi, XXIII, 54). ?smet sıfatına dair goru? ayrılıkları Kur’an’daki acıklamalara gore de?erlendirildi?i takdirde, peygamberlerin yanılarak veya unutarak Allah’ın dostlu?undan cıkmayı gerektirmeyecek ?ekilde bazı gunahlar i?lemelerini mumkun goren goru?un do?rulu?u ortaya cıkar. ?smetin mahiyetini de “yapılan ilahi uyarının ardından peygamberin kendi iradesiyle hatadan donmesi” ?eklinde anlamak Kur’an’daki acıklamalarla ortu?ur (mesela bk. Yusuf 12/24).

f) Do?ru sozlu ve guvenilir olmak (sıdk-emanet). Sıdk “her konuda do?ruluk”, emanet ise “her alanda insanlara guven vericilik” anlamına gelir. Kur’an’da peygamberler sıddik ve emin diye nitelendirilmi?tir (Meryem 19/41; e?-?uara 26/107, 125, 143, 162, 178). Kelamcılar, ilahi emaneti yerine getirmekle gorevlendirilen peygamberlerin bu niteliklere sahip olması gerekti?inde ittifak etmi?tir. Davranı?larında ve hukumlerinde adaletli olmak da peygamberlerin guvenilirlik niteli?i cercevesinde zikredilir. Hiyanet, yalancılık ve zulum peygamberlerde gorulmesi mumkun olmayan niteliklerdir (Arapkirli Huseyin Avni, s. 130; M. Revvas Kal‘aci, I, 952).

Peygamberlerin Dereceleri. Allah katındaki dereceleri bakımından peygamberlerin di?er insanlara gore en ustun konumda bulundu?u alimlerce ittifak edilen bir husustur. Alimlerin co?unlu?u peygamberlerin meleklerden de ustun oldu?u goru?undedir; bazı Mu‘tezile mensupları ise meleklerin onlardan ustun oldu?unu savunmu?tur. Peygamberlerin kendi aralarında ustunluk acısından fark bulundu?u hususuna Kur’an’da temas edilmi?tir (el-Bakara 2/253; el-?sra 17/55). Vahye muhatap olu? ?ekli, nubuvvetinin devam etti?i sure, gorevlerinin bolgesel veya evrensel olması bakımından peygamberlerin farklı konumda bulunması bunu teyit etmektedir. Hz. Nuh, ?brahim ve Davud’un ?ukurde; Hz. Yusuf, Eyyub ve ?smail’in sabırda; Hz. Zekeriyya, Yahya, ?lyas ve Hz. Muhammed’in ?ecaatte di?erlerinden ileride oldu?u nakledilir (Re?id Rıza, VII, 597-598). Ayrıca peygamberlerin bir kısmına buyuk kitap, bir kısmına ise suhuf verilmi?, bazıları vasıtasız bir ?ekilde Allah ile konu?mu?, bazıları Cebrail aracılı?ıyla veya di?er vahiy yontemleriyle vahye muhatap olmu?, bir kısmı belli bir kavme, bir kısmı da butun insanlara gonderilmi?tir. Bu sebeple butun peygamberleri ornek alan, butun insanlara gonderilen ve nubuvveti kıyamete kadar devam edecek olan Hz. Muhammed’in peygamberlerin en ustunu oldu?unda ittifak edilmi?tir. Onun ardından yine butun insanlara peygamber olarak gonderilen Hz. ?brahim, yeni bir kitap ve ?eriat verilen Hz. Musa, Davud ve Isa gelir (Abdulk?hir el-Ba?dadi, s. 164-166; Fahreddin er-Razi, VI, 195; Re?id Rıza, III, 144). Bazı hadislerde Resulullah’ın peygamberler arasında ustunluk tartı?masına girmeyi yasakladı?ının bildirilmesi (Bedreddin el-Ayni, XVI, 4), farklı peygamberlere inanan insanların ayrı?masını ve peygamberlerin insanlara onderlik yapma konumuna zarar gelmesini engellemeye yonelik bir yakla?ım olarak de?erlendirilmi?tir (Re?id Rıza, XII, 222).

Peygamberlerin Gorevleri. a) Allah’tan ba?ka ilah bulunmadı?ı gerce?ini tebli? edip muhataplarını sadece O’na ibadet etmeye davet etmek. b) Hak ve batıl inancları tanıtıp hak olanların benimsenmesini, batıl olanların terkedilmesini istemek. c) Ahiret hayatının mutlaka gelece?ini vurgulayıp cennete girmeye vesile olanlar yanında cehenneme girmeyi gerektiren inanc ve davranı?ları tanıtmak. d) ?lahi emirleri tebli? edip acıkladıktan sonra bunları bizzat uygulayarak insanlara ornek olmak. e) ?nsanları var olu?un ve hayatın anlamını du?unmeye ca?ırıp bunun yollarını gostermek. f) Nefsani arzuların baskısını azaltıp erdemli bir hayat ?ekli kurmak ( a.g.e. , II, 203-206; XII, 206-213; Muhammed Abduh, s. 109-112).

Literatur. Peygamberlerin ozellikleri meselesi kelam literaturunun nubuvvet bolumunde incelenmi?, ayrıca konuyu ce?itli yonleriyle ele alan mustakil kitaplar yazılmı?tır. Bunlardan bazıları ?unlardır: Ebu ?shak et-Tirmizi, Ev?afu’n-nebi (Beyrut 1985); Ahmed b. Huseyin el-Beyhak?, ?ayatu’l-enbiya? fi ?uburihim (Mansure 1993); Muhammed b. Abdullah el-Kisai, Bed?u ?al?i’d-dunya ve ?ı?a?u’l-enbiya? (TSMK, III. Ahmed, nr. 2861); K?di ?yaz, Minhacu’?-?avab fi fa?li’n-nebi ve’l-a??ab (Suleymaniye Ktp., ?ehid Ali Pa?a, nr. 583); Fahreddin er-Razi, Esma?u’l-enbiya? (Kahire 1986); ?zzeddin ?bn Abdusselam, Bidayetu’s-sul fi taf?ili’r-Resul (Beyrut 1986); Ebu ?shak ?brahim b. Muhammed, el-Mu?cizat li-cemi?i’l-enbiya? (?stanbul 1340); (Beyrut 1982); ?bn Receb, Cemi?u’r-rusul kane dinuhum el-?slam (Tanta 1991); ?bnu’l-Mulakkın, ?ı?a?u’l-enbiya? ve mena?ıbu’l-?aba?il (Mekke 1998); Suyuti, el-??lam bi-?ukmi ?Isa ?ala nebiyyina ve ?aleyhi’s-selam (Suleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 260) ve Tenzihu’l-enbiya? ?an tesfihi’l-a?biya? (Beyrut 1997); Abdulbasıt el-Malati, Tari?u’l-enbiya?i’l-ekabir ve beyanu uli’l-?a?m minhum (Beyrut 1992); Fazlurrahman, Prophecy in Islam (London 1958); Abbas Mahmud el-Akk?d, ?brahim ebu’l-enbiya? (baskı yeri yok, 1964 [Daru’r-re?adi’l-hadise]); Ahmed Behcet, Enbiya?ull?h (Beyrut 1973); Muhammed Ebu’n-Nur el-Hadidi, ???metu’l-enbiya? ve’r-red ?ale’?-?ubehi’l-muveccehe ileyhim (Kahire 1979); Ahmed Abdullatif, ???metu’l-enbiya? fi’l-?ur?an ve’s-sunne (Mekke 1403); Muhammed Tayyib en-Neccar, Tari?u’l-enbiya? fi ?av?i’l-?ur?ani’l-Kerim ve’s-sunneti’n-nebeviyye (Riyad 1983); Ebu’l-Fazl ?bnu’s-Sıddik, ?t?afu’l-e?kiya? bi-cevazi’t-tevessul bi’l-enbiya? ve’l-evliya? (Beyrut 1984); Seyyid Ni‘metullah el-Cezairi, en-Nuru’l-mubin fi ?ı?a?i’l-enbiya? ve’l-murselin (Beyrut, ts. [Daru’l-Endelus]); Nadiye ?erif el-Omeri, ?ctihadu’r-Resul (Beyrut 1405/1985); M. S. Siggal, ?avle tari?i’l-enbiya? ?inde Beni ?sra?il (trc. Hasan Zaza, Beyrut, ts. [Camiatu Beyrut]); Abdusselam Altunci, el-Iman bi’l-enbiya? ve’r-rusul (Trablus 1986); Ebu Abdullah el-?sfahani, Sinnu muluki’l-ar? ve’l-enbiya? (Beyrut, ts. [Daru’l-mektebeti’l-hayat]); Muhammed Abdulaziz Havli, el-Edebu’n-nebevi (Beyrut 1988); Abdulhamid Dervi?, ?s?batu’r-risale ve ?ıfatu’r-rusul (Kahire 1990); Muhammed Ali Bar, Allah ve’l-enbiya? fi’t-Tevrat ve’l-?Ahdi’l-?adim (Dıma?k 1990); Adil Talha Yunus, ?ayatu’l-enbiya? beyne ?a???ati’t-tari? ve’l-mukte?efat el-es?eriyye (Kahire 1990); ?brahim Muhammed Ali, el-E?adis?u’?-?a?i?a min a?bar ve ?ı?a?i’l-enbiya? (Dıma?k 1995); Muhammed Vasfi, el-?rtibatu’z-zemani ve’l-?a???idi beyne’l-enbiya? (Limasol 1997); Ferah Musa, el-Enbiya? ve’l-mutrefun fi’l-?ur?an (Beyrut 1997); Seyyid Kumni, en-Nebi Musa (baskı yeri yok, 1999); Muhammed Muhammed Amir, Enbiya?ull?h (Kahire 1999); Tihame Abdeli, en-Nebi ?brahim (Dıma?k 2001); Abdulfettah Halidi, ??tabu’r-resul fi’l-?ur?an (Dıma?k 2004). Turkce eserler: Ahmed Cevdet Pa?a, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa (?stanbul 1895); Abdurrahman Azzam, Ebedi Risalet (trc. Hasan Husnu Erdem, Ankara 1948); Abdurrahim Zapsu, Enbiya Tarihi (?stanbul 1948); Mustafa Sinano?lu, Kur’an-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes’te Peygamberlerin Ismeti (yuksek lisans tezi, 1989, UU Sosyal Bilimler Enstitusu); Abdullah Aydemir, ?slami Kaynaklara Gore Peygamberler (Ankara 1992); Hulya Alper, Kur’an-ı Kerim’e Gore Hz. Peygamberin Dindeki Konumu (yuksek lisans tezi, 1993, MU Sosyal Bilimler Enstitusu); ?shak Halis, Peygamberlik ?cin Gerekli Sıfatlar Acısından Hz. Peygamber’in Fetaneti (doktora tezi, 1997, Dokuz Eylul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu); ?brahim Canan, Peygamberimizin Yanılması Meselesi (?stanbul 1999); ?brahim Celik, Kur’an’da Peygamberlere Kar?ıt Gucler (Bursa 2001); Salih Karacabey, Hz. Peygamberde Nebevi ve Be?eri Bilgi (Bursa 2002); Dilaver Gurer, Fususu’l-hikem ve Mesnevi’de Peygamber Oykuleri (?stanbul 2002); Omer Faruk Demire?ik, ‘?tab Ayetleri I?ı?ında Hz. Peygamber’in Dindeki Yeri ve ?smeti (yuksek lisans tezi, 2003, MU Sosyal Bilimler Enstitusu); Sema Ozdemir, Tasavvuf Kulturunde Peygamberler (yuksek lisans tezi, 2004, UU Sosyal Bilimler Enstitusu); Suleyman Ate?, Kuran’da Peygamberler Tarihi (?stanbul 2005); Murat Gokalp, Kadı Iyaz ve e?-?ifa Adlı Eserinde Peygamber Tasavvuru (doktora tezi, 2005, AU Sosyal Bilimler Enstitusu).


B?BL?YOGRAFYA

, I, 860; II, 1681-1682.

, II, 341, 461-462; III, 267; IV, 129; V, 135, 158, 187, 266, 421.

, I, 53-55.

Cahiz, el-?Os?maniyye (n?r. Abdusselam M. Harun), Kahire 1374/1955, s. 89.

?bn Kuteybe, Te?vilu mu?kili’l-?ur?an (n?r. Seyyid Ahmed Sakr), Kahire 1393/1973, s. 404-408.

, I, 541.

Maturidi, Te?vilatu’l-?ur?an (n?r. Ahmet Vanlıo?lu v.d?r.), ?stanbul 2005-2006, II, 79; V, 55, 73, 208, 337; VIII, 43.

Ebu’l-Leys es-Semerkandi, ?er?u’l-Fı?hi’l-ebsa? li-Ebi ?anife: The Islamic Concept of Belief in the 4 th /10 th Century: Ab?’l-Lait as-Samarkand?’s Commentary on Ab? ?an?fa al-Fiqh al-absat (n?r. H. Daiber), Tokyo 1995, s. 111, 171-180.

Bakıllani, el-Beyan (n?r. R. J. McCarthy), Beyrut 1958, s. 38-44.

, s. 174-176.

, XV, 279-281, 291, 293, 300-315.

Abdulk?hir el-Ba?dadi, U?ulu’d-din , ?stanbul 1346, s. 154-183.

, II, 691-692, 718-735.

, IV, 6; V, 119-121.

Ahmed b. Huseyin el-Beyhak?, ?ayatu’l-enbiya? fi ?uburihim (n?r. Ebu Sehl Necah ?vaz Sıyam), Mansure 1993, s. 23-32.

, I, 529-534; II, 836.

Nureddin es-Sabuni, el-Bidaye fi u?uli’d-din (n?r. Bekir Topalo?lu), Dıma?k 1399/1979, s. 46.

Ahmed b. Muhammed el-Gaznevi, U?ulu’d-din (n?r. E?ref Tando?an, yuksek lisans tezi, 2006), MU Sosyal Bilimler Enstitusu, s. 17.

, III, 176; IV, 67; VI, 195; IX, 78-79; XI, 108; XXIII, 48-54.

Seyfeddin el-Amidi, ??yetu’l-meram (n?r. Hasan Mahmud Abdullatif), Kahire 1391/1971, s. 317, 327, 329, 333-334, 342-343.

, IV, 260-261.

Teftazani, ?er?u’l-Mak??ıd , ?stanbul 1305, II, 173, 193-198.

Bedreddin el-Ayni, ?Umdetu’l-??ri , Beyrut, ts. (Daru ihyai’t-turasi’l-Arabi), IV, 44, 48, 51; XV, 220, 221, 247-248, 309; XVI, 4, 32, 36, 183-184.

Hayali, ?er?u’l-?a?ideti’n-nuniyye , ?stanbul 1318, s. 89-92.

Kemaleddin ?bn Ebu ?erif, el-Musamere bi-?er?i’l-Musayere , Kahire 1307, s. 194-202.

Suyuti, ?nba?u’l-e?kiya? bi-?ayati’l-enbiya? (n?r. Ebu Sehl Necah ?vaz Sıyam, Ahmed b. Huseyin el-Beyhak?, ?ayatu’l-enbiya? fi ?uburihim icinde), Mansure 1993, s. 45-57.

Ali el-K?ri, ?er?u’l-Fı?hi’l-ekber , Kahire 1323, s. 11, 50-51, 52-54.

M. Abdurrauf el-Munavi, et-Tev??f ?ala muhimmati’t-te?arif (n?r. M. Rıdvan ed-Daye), Dıma?k 1410/1990, s. 364, 691.

Beyazizade Ahmed Efendi, ??aratu’l-meram min ?ibarati’l-?mam (n?r. Yusuf Abdurrezzak), Kahire 1368/1949, s. 60, 61, 322.

?smail Hakkı Bursevi, Ru?u’l-beyan , ?stanbul 1389, III, 253; VI, 323.

Davud-i Karsi, ?er?u’l-?a?ideti’n-nuniyye , ?stanbul 1318, s. 89-91.

, III, 131-132; XVII, 172-173.

Arapkirli Huseyin Avni, ?lm-i Kelam , ?stanbul 1331, s. 115-150.

Abdullatif Harputi, Ten???u’l-kelam , ?stanbul 1330, s. 268-269, 283-287.

, I, 220; II, 14, 203-206, 283-286, 291-296; III, 144, 255, 288; VII, 587-588, 597-598, 603-609, 624; VIII, 39-40, 105-107, 241, 354; IX, 109-110, 467-468; XII, 206-213, 222.

Muhammed Abduh, Risaletu’t-Tev?id , Beyrut 1985, s. 109-112.

Ca‘fer es-Subhani, el-?lahiyyat (n?r. Hasan M. Mekki el-Amili), Beyrut 1410/1990, II, 155-203.

Yusuf ?evki Yavuz v.d?r., ?slam’da ?nanc Esasları , ?stanbul 1998, s. 162-164, 181-189.

M. Revvas Kal‘aci, el-Mevsu?atu’l-fı?hiyyetu’l-muyessere , Beyrut 1421/2000, I, 952.

Bu madde TDV ?slam Ansiklopedisi’nin 2007 yılında ?stanbul’da basılan 34. cildinde, 257-262 numaralı sayfalarda yer almı?tır. Matbu nushayı pdf dosyası olarak indirmek icin tıklayınız.
TDV ?slam Ansiklopedisi 'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BA?KA B?R MADDE GOSTER