한국   대만   중국   일본 
? OMER - TDV ?slam Ansiklopedisi

OMER

???
Bolumler ?cin Onizleme
  • 1/2 Muellif: MUSTAFA FAYDA Bolume Git
    Fil Vak‘ası’ndan on uc yıl kadar sonra, di?er bir rivayete gore ise Buyuk (Dorduncu) Ficar sava?ından dort yıl kadar once Mekke’de do?du (Halife b. Ha...
  • 2/2 Muellif: MUHS?N KOCAK Bolume Git
    FIKIH. Hz. Omer, Hz. Ebu Bekir ile birlikte Resul-i Ekrem’in en yakın iki dostu ve yardımcısından biri olması yanında onun fıkhi konulardaki soz ve da...
1/2
Muellif:
OMER
Muellif: MUSTAFA FAYDA
Web Sitesi: TDV ?slam Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV ?slam Ara?tırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Eri?im Tarihi: 17.06.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/omer#1
MUSTAFA FAYDA, "OMER", TDV ?slam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/omer#1 (17.06.2024).
Kopyalama metni

Fil Vak‘ası’ndan on uc yıl kadar sonra, di?er bir rivayete gore ise Buyuk (Dorduncu) Ficar sava?ından dort yıl kadar once Mekke’de do?du (Halife b. Hayyat, I, 151). Baba tarafından soyu Cahiliye doneminde Kurey? kabilesinin sefaret i?lerine bakan Adi b. Ka‘b kabilesine ula?ır ve Ka‘b b. Luey’de Hz. Peygamber’in nesebiyle birle?ir. Annesi Mahzum kabilesinden Hanteme bint Ha?im’dir. Musluman olmadan onceki hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Babasının develerini guttu?u, ickiye ve kadına cok du?kun oldu?u, iyi ata bindi?i, iyi silah kullandı?ı ve pehlivan yapılı oldu?u belirtilmektedir. ?iire meraklı oldu?u, guzel konu?tu?u, okuma yazma bildi?i, ensab bilgisini o?rendi?i, ticaret yaptı?ı, bu maksatla Suriye, Irak ve Mısır’a gitti?i, Kurey? kabilesi adına elcilik gorevinde bulundu?u rivayet edilir.

Kurey?’in bazı ileri gelenleri gibi putperestli?e ba?lı kalarak onceleri Hz. Peygamber’e ve ?slamiyet’e kar?ı du?manlık gosteren, bilhassa kabilesinden musluman olanlara i?kence yapan Omer bi‘setin 6. yılında (616) musluman oldu (?bn Sa‘d, III, 269). Onun musluman olu?una dair kaynaklarda iki rivayet bulunmaktadır. Hemen hemen butun kaynaklarda yer alan me?hur rivayete gore Hamza’nın ?slam’ı kabulunden sonra Omer Hz. Peygamber’i oldurmek uzere yola cıkmı?, yolda kar?ıla?tı?ı Nuaym b. Abdullah’tan kız karde?i Fatıma ile kocası Said b. Zeyd’in musluman oldu?unu o?renince onların evine gitmi?tir. Onları Taha suresini okurken bulmu?, okuduklarını kendisine vermelerini istemi?, ancak bu iste?i reddedilince kız karde?ini ve eni?tesini dovmu?, karde?i kendilerine Kur’an o?reten ve Omer’den saklanan Habbab b. Eret’i de ca?ırarak musluman olduklarını Omer’in yuzune kar?ı soylemi?tir. Bunun uzerine yumu?ayan Omer musluman olmaya karar vermi?, Habbab’dan Resulullah’ın Erkam b. Ebu’l-Erkam’ın evinde oldu?unu o?renip oraya gitmi? ve kendisine biat ederek musluman olmu?tur (?bn ?shak, s. 160-163; ?bn Hi?am, I, 343-346; ?bn Sa‘d, III, 267-269). Di?er rivayete gore bir gece ?arap icmek icin icki arkada?larını aramı?, kimseyi bulamayınca Kabe’ye gitmi?. Orada Kabe’yi onune alan Hz. Peygamber’in Beytulmakdis’e do?ru namaz kıldı?ını gorunce Kabe’nin ortusu altına saklanarak ona yakla?mı?, Resul-i Ekrem’in okudu?u, Kurey?liler’in Kur’an icin soyledikleri, “?airlerin, kahinlerin veya Muhammed’in uydurmasıdır” ?eklindeki sozlere cevaplar veren Hakka suresinin 41-46. ayetlerini duyunca musluman olmaya karar vererek Hz. Peygamber’i takip etmi?, Hz. Peygamber’in, evine girmeden once onu farkedip “Ne var ya Omer?” diye sorması uzerine, “Allah’a, resulune ve onun Allah katından getirdi?i ?eylere iman etmeye geldim” deyince Resulullah, “Ey Omer! Allah sana hidayet nasip etti” diyerek go?sunu sıvazlamı? ve imanda sebat etmesi icin ona dua etmi?tir ( , I, 17; ?bn Hi?am, I, 346-348). Bu rivayetlerden ikincisi tercihe de?er gorulmektedir. Hz. Omer’in musluman olu?unun Resul-i Ekrem’in, “Ya rabbi! ?slamiyet’i Omer b. Hattab veya Amr b. Hi?am (Ebu Cehil) ile teyit et” duasının bir tezahuru oldu?u belirtilmektedir ( , I, 456; ?bn Hi?am, I, 345; ?bn Sa‘d, III, 269). Hz. Omer musluman oldu?u gece Ebu Cehil’in evine giderek ?slam’ı kabul etti?ini bildirdi; ayrıca ertesi gun Cemil b. Ma‘mer el-Cumahi’ye musluman oldu?unu butun Kurey?liler’e ilan ettirdi. Onun ?slamiyet’e girmesinden sonra muslumanlar ilk defa Kabe’de toplu olarak namaz kıldılar (Buhari, “Fe?a?ilu a??abi’n-nebi”, 3, 6; “Mena?ıbu’l-en?ar”, 35; ?bn Hi?am, I, 342, 345, 348-350; ?bn Sa‘d, III, 269-270).

Hz. Omer’in musluman olmasından Medine’ye hicretine kadar gecen altı yıllık sure hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Muslumanlar Medine’ye hicret etmeye ba?layınca Omer de yanında a?abeyi Zeyd, karısı ve o?lu Abdullah ba?ta olmak uzere akraba ve arkada?larından olu?an yirmi ki?ilik bir kafileyle Mekke’den ayrılıp Kuba’ya gitti ve Rifaa b. Abdulmunzir’in evine misafir oldu. Resulullah bir evde toplanan ensarın erkeklerinden biat alırken kadınların ba?ka bir evde toplanmasını ve onlardan kendisi adına Hz. Omer’in biat almasını emretti (?bn Sa‘d, VIII, 7). Resul-i Ekrem, Omer’i Mekke’de Ebu Bekir’le, Medine’de Beni Salim kabilesinden ?tban b. Malik ile (bazı rivayetlerde Uveym b. Saide, Muaz b. Afra veya Evs b. Havli) karde? ilan etti. Hz. Peygamber’in Medine’ye gitmesinden sonra di?er bircok muhacir gibi Kuba’da oturmaya devam eden Omer, gun a?ırı Medine’ye giderek Resulullah ile goru?ur, gitmedi?i gunlerde ?tban gider ve ak?amları yeni nazil olan ayetlerle Hz. Peygamber’den o?rendiklerini birbirlerine anlatırlardı (Buhari, “??lim”, 27; ?bn Hi?am, I, 474-477, 505).

Katıldı?ı seriyyeler dı?ında Resul-i Ekrem’in yanından hic ayrılmayan Hz. Omer kumandanlı?ını Resulullah’ın yaptı?ı butun sava?larda, Hudeybiye Antla?ması, Umretu’l-kaza ile Veda haccında bulundu. Hz. Peygamber, Hudeybiye’de Kurey?liler’le goru?mek uzere Omer’i Mekke’ye gondermek istedi. Ancak o Kurey?liler’in kendisine kar?ı buyuk bir du?manlık besledi?ini ve orada kabilesinden kendisini koruyacak kimsenin bulunmadı?ını soyleyerek Hz. Osman’ın gonderilmesini teklif etti. Hudeybiye Antla?ması’nda yer alan, Resul-i Ekrem’in ve muslumanların o yıl umre yapamayacakları, musluman olup Hz. Peygamber’e sı?ınanların Kurey?liler’e iade edilece?i gibi ?artları icine sindiremedi. Bu antla?manın Feth suresinde “feth-i mubin” olarak nitelendirilmesini de anlamakta gucluk cekti ve Medine’ye donme kararını bir turlu kabul edemedi. Kendisini Hz. Ebu Bekir ikna etti; daha sonra antla?manın sonuclarını gorunce bu tavrından dolayı pi?manlık duydu. Resulullah, Hayber’in fethinden sonra 7. yılın ?aban ayında (Aralık 628) Hevazinliler’e kar?ı gonderdi?i otuz ki?ilik mufrezenin ba?ına Hz. Omer’i kumandan tayin etti (?bn Sa‘d, II, 117; bk. TUREBE SER?YYES? ). Mekke’nin fethinde ?slam ordusu henuz ?ehre girmeden Hz. Peygamber’in cadırına gelen Kurey? reisi Ebu Sufyan’ın putları ovdu?unu duyunca kar?ı cıktı ve onun musluman olmasında rol oynadı. Fetihten sonra erkeklerden biat alan Resul-i Ekrem kendisi adına Kurey?li kadınlardan biat almasını ona emretti. Ayrıca Kabe’deki resimleri imha vazifesini de yerine getirdi ( a.g.e. , II, 142). 9 (630) yılında Tebuk Gazvesi oncesinde ordunun techizi icin malının yarısını ba?ı?ladı.

Hz. Peygamber rahatsızlı?ı sırasında olu?turdu?u orduya Usame b. Zeyd’i kumandan tayin etti ve Omer’i onun emrinde gorevlendirdi. 11. yılın Safer ayının son haftasında (Mayıs 632) namaza cıkamayacak kadar rahatsızlı?ı artınca namazı Hz. Ebu Bekir’in kıldırmasını emretti. Bir rivayete gore Hz. Ai?e, babasının zayıf sesli ve cok hassas olup Kur’an okurken a?ladı?ını soyleyerek namazı Hz. Omer’in kıldırmasını istemi?, hatta bunu Omer’e soylemi?, o da namaz kıldırmaya ba?lamı?, ancak Resul-i Ekrem buna engel olmu?tur (?bn Hi?am, II, 652; ?bn Sa‘d, II, 217-226; III, 178-180). Hz. Peygamber, hastalı?ının ?iddetlendi?i bir sırada ka?ıt ve kalem getirilip soyleyeceklerinin kaydedilmesini istemi?ti. Hz. Omer’in de aralarında bulundu?u bazı sahabiler buna gerek olmadı?ını, Resulullah’ın rahatsızlı?ının ?iddetlenmesi yuzunden boyle bir talepte bulundu?unu, Allah’ın kitabı ve Hz. Peygamber’in sunnetinin yeterli oldu?unu soylemi?, bazıları ise aksi kanaat belirtmi?, bunun uzerine Resul-i Ekrem, yanında tartı?mamalarını soyleyerek kendisini yalnız bırakmalarını bildirmi?tir. Tarihe “Vasiyetname” veya “Kırtas Vak‘ası” diye gecen bu olay ( , I, 108-111; XI, 412-417) bilhassa ?iiler tarafından Hz. Omer aleyhine kullanılmı?tır (Fı?lalı, s. 18-22). Resul-i Ekrem’in vefatı sahabiler arasında buyuk bir uzuntu ve ?a?kınlık meydana getirmi?, Hz. Omer Mescid-i Nebevi’de, “Resulullah olmemi?tir! Allah onu muhakkak ki tekrar gonderecek ve boyle soyleyen kimselerin ellerini ve ayaklarını kestirecektir!” sozleriyle duygularını ifade etmi?, onu ve di?er sahabileri Hz. Ebu Bekir ikna etmi?tir (Buhari, “Fe?a?ilu a??abi’n-nebi”, 5; ?bn Hi?am, II, 655-656; ?bn Sa‘d, II, 266-272; , XI, 26-28). Hz. Peygamber’in vefatı uzerine ensarın Sak?fetu Beni Saide’de toplanarak halife secimi konusunu goru?tu?unu o?renen Omer yanına Ebu Bekir ile Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı da alıp oraya gitti. Hz. Ebu Bekir onlara Omer’i veya Ebu Ubeyde’yi halife secmelerini teklif etti. Ancak Omer ve Ebu Ubeyde, o varken bu gorevi ustlenemeyeceklerini belirterek Ebu Bekir’e biat ettiler. Hz. Omer ertesi gun Mescid-i Nebevi’de bir konu?ma yaparak muslumanlardan Kur’an-ı Kerim’e sarılmalarını ve Ebu Bekir’e biat etmelerini istedi (?bn Hi?am, II, 660).

Hz. Ebu Bekir’in hilafeti doneminde Omer ona mu?avirlik ve kadılık yaptı. Halife olunca Usame b. Zeyd kumandasındaki orduya hareket emri veren Ebu Bekir, Omer’in Medine’de kalmasını istedi ve bunun icin Usame’den izin aldı (?bn Sa‘d, II, 190). Peygamberlik iddiasında bulunanlarla sava?ma konusunda bir ihtilaf olmamasına ra?men zekat vermek istemeyen kabileler hakkında ashap arasında farklı goru?ler ortaya cıktı. “La ilahe illallah” diyenlerle sava?manın do?ru olup olmayaca?ı hususunda Hz. Omer’in ba?lattı?ı tartı?ma Hz. Ebu Bekir’in namaz kılmayı kabul edip zekat vermek istemeyenlerle sava?manın ?art oldu?u konusunda farklı du?unenleri ikna etmesiyle son buldu. Hz. Omer Medine’ye saldırmak isteyen asilerin da?ıtılmasını sa?layanlar arasında yer aldı. Peygamberlik iddia eden Tuleyha b. Huveylid uzerine bizzat yurumeye hazırlanan halifeyi Hz. Ali ile birlikte bu kararından vazgecirdi ve ordunun ba?ına Halid b. Velid’in getirilmesini sa?ladı. Ticaret yapmayı surdurmek isteyen Hz. Ebu Bekir’e mudahale edip beytulmale bakan Ebu Ubeyde’den ona maa? ba?lattı ( a.g.e. , III, 184-185; Abdulhay el-Kettani, I, 134, 425). Ebu Bekir’in muellefe-i kulubdan iki ki?iye tahsisat ayırmasına kar?ı cıkarak artık onlara ihtiyac kalmadı?ını soyledi. Museylimetulkezzab ile yapılan Akraba sava?ında (11/632) hafız sahabilerden bir kısmının ?ehid du?mesi uzerine Kur’an’ın toplanması konusunu Hz. Ebu Bekir’e actı. Resul-i Ekrem’in yapmadı?ı bir i?i yapma hususunda tereddut gosteren halifeyi ikna edip vahiy katiplerinin yazdı?ı da?ınık haldeki ayet ve surelerin Zeyd b. Sabit ba?kanlı?ında bir heyet tarafından bir araya getirilmesini sa?ladı (Buhari, “Fe?a?ilu’l-?ur?an”, 3). Hz. Ebu Bekir Medine’den ayrıldı?ında veya hastalı?ında kendisine vekalet etti (?bn Sa‘d, III, 186; Halife b. Hayyat, I, 102); 11 (633) yılı hac mevsiminde emir-i hac olarak gorevlendirildi (?bn Sa‘d, III, 177). Hz. Ebu Bekir namaza cıkamayacak derecede hastalanınca imamlık gorevini Omer’e bıraktı ve onu yerine halef tayin etmek uzere Abdurrahman b. Avf, Said b. Zeyd, Osman b. Affan, Useyd b. Hudayr gibi sahabilerle isti?areye ba?ladı. Bunlardan bazıları Hz. Omer’in sert mizacını ileri surerek cekincelerini dile getirdiler. Halife goru?melerini tamamladıktan sonra Hz. Osman’ı ca?ırarak bu hususta bir ahidname yazdırıp muhurledi; yanına Omer ile Osman’ı alıp Mescid-i Nebevi’ye gitti ve halka ?oyle dedi: “Sizin icin halife secti?im ki?iye razı olur musunuz? Bir yakınımı tayin etmedim. Allah’a andolsun ki butun gucumle du?unup ta?ındım ve Omer b. Hattab’ı uygun buldum; onu dinleyin ve ona uyun” orada bulunanların hepsi olumlu cevap verdi.

Hz. Ebu Bekir’in vefat etti?i gun (22 Cemaziyelahir 13 / 23 A?ustos 634) Hz. Omer Mescid-i Nebevi’de biat aldı. ?lk i? olarak, kaybettikleri bolgeleri geri almak icin harekete gecen Sasaniler’e kar?ı halkı Irak cephesindeki mucahidlere yardıma ca?ırdı ve Ebu Ubeyd es-Sekafi’yi 1000 ki?ilik bir birli?in ba?ında Irak’a gonderdi. Ebu Ubeyd’in Kopru Sava?ı’nda ?ehid olması uzerine Sa‘d b. Ebu Vakk?s’ı kumandan tayin etti. K?disiye Sava?ı’nı kazanan Sa‘d (15/636) Sasani ordusunu takip ederek Medain’i ele gecirdi (Safer 16 / Mart 637). Sasani kuvvetleri Celula Sava?ı’nda da yenilgiye u?ratıldı (16/637). Fetihlerin bu a?amasında Hz. Omer, Sa‘d b. Ebu Vakk?s’a Hire yakınlarında Kufe’yi, Utbe b. Gazvan’a da Basra’yı ordugah ?ehir olarak kurmalarını emretti. Utbe b. Gazvan, ?ran’ın Ahvaz bolgesini fethetti (17/638); ancak bolge bir yıl sonra tekrar Sasani ordusunun eline gecti. Nu‘man b. Mukarrin’e yardım icin gelen ordu cetin bir mucadeleden sonra Tuster’i fethetti (20/641). Celula ve Hulvan’ın ardından Sus, Huzistan ve Musul’u ele geciren muslumanlar Nihavend zaferiyle Irak’ın fethini tamamladı (21/642).

Hz. Omer, Bizans ?mparatorlu?u’na kar?ı Suriye cephesindeki sava?lara da ara verilmeden devam edilmesini emretti. Hz. Ebu Bekir doneminde kazanılan Ecnadeyn zaferinden (13/634) sonra Hz. Omer devrinde yapılan Fihl Sava?ı’nda muslumanlar Bizans kuvvetlerine buyuk zayiat verdirdiler (28 Zilkade 13 / 23 Ocak 635). Mercussuffer’de yenilip Dıma?k’a sı?ınan Bizans askerlerini takip ederek ?ehri ku?atıp fethettiler (Receb 14 / Eylul 635). Aynı yıl Mercurrum Sava?ı’nı da kazandılar. Bu sırada Ba‘lebek, Humus ve Hama ?ehirleri de ele gecirildi. Muslumanların bu ba?arıları uzerine Bizans ?mparatoru Herakleios hıristiyan Araplar’ın ve Ermeniler’in katıldı?ı buyuk bir ordu hazırladı. Ancak Bizans ordusu Yermuk Muharebesi’nde a?ır bir yenilgiye u?radı (12 Receb 15 / 20 A?ustos 636) ve bolgedeki butun ?ehirler muslumanların eline gecti. 16 (637) yılında ?eyzer, Kınnesrin, Halep, ardından Antakya, Urfa, Rakka ve Nusaybin kısa aralıklarla muslumanlara teslim oldu. Ote yandan Filistin’in fethine devam edildi ve Kudus ku?atıldı. Patrik Sophronios ?ehrin anahtarlarını o sırada inceleme ve goru?melerde bulunmak icin Suriye’ye gelen ve Cabiye’de bulunan Hz. Omer’e teslim etmek istedi?ini belirtti. Halife bizzat Kudus’e giderek halka eman verip kendileriyle bir antla?ma yaptı (17/638). Daha sonra Filistin’in sahil ?ehirleri ba?ta olmak uzere di?er yerle?im yerleri fethedildi. Hz. Omer sahillere yakınlı?ı dolayısıyla tehlike olu?turan Kıbrıs’ın fethine deniz seferinin zorlu?unu du?unerek izin vermedi. Ancak Suriye ve Filistin’de ma?lup olan bir kısım Bizanslı kumandan ve askerlerin Mısır’a kactı?ını ve Mısır’ın fethinin gerekli oldu?unu soyleyen Amr b. As’ın goru?unu benimseyerek Mısır’ın fethini emretti. Mısır’ın fethi uc yılda tamamlandı (19-21/640-642). Bu arada Hz. Omer di?er deniz seferlerine ve bunun icin bir donanma kurulmasına musaade etmedi. Onun bu kararında gemilerin batmasıyla sonuclanan iki te?ebbusun etkisi bulunmaktadır ( a.g.e. , III, 284-285; Belazuri, Futu? , s. 181, 476; Abdulhay el-Kettani, I, 547-549). Sonucta ?slam orduları onun zamanında Sasani ?mparatorlu?u’na tabi Irak, ?ran ve Azerbaycan ile Bizans ?mparatorlu?u’na tabi Suriye, el-Cezire, Filistin ve Mısır’ı ?slam ulkesine kattılar.

Gercekle?tirilen fetihler sonucu ele gecirilen ganimetlerde buyuk bir artı? oldu. Hz. Omer, muslumanlarla gayri muslimlere ait yeni ortaya cıkan ce?itli problemleri ve ihtiyacları gorerek bunların halledilmesi yolunda duzenlemelere te?ebbus etti. Bu duzenlemelere, kazanılan ganimetlerle ?slam’ın eline gecen bu cok buyuk co?rafyada ya?ayan ba?ka dinden insanlar ve onların sahip oldukları toprakları ele alarak ba?ladı. Ganimet ve toprak meseleleri yanında muslumanların Suriye’de yerle?imi hususunu goru?mek uzere Safer 16 (Mart 637) tarihinde bazı sahabilerle birlikte Cabiye ?ehrine gitti. Suriye’deki butun valilerin katıldı?ı toplantıda gelirlerin taksiminde goz onunde bulundurulacak esasları ortaya koydu ve muslumanların gayri muslimlerle munasebetlerinde dikkat edecekleri hususlara i?aret etti. Bu sırada Kudus’u teslim alan Hz. Omer butun kumandan-valilerle isti?arelerde bulundu. Bizans’tan gelecek saldırıların onlenmesi icin Cabiye’deki ordugahın da?ıtılarak iki ayrı cephede savunma hatlarının kurulmasını kararla?tırdı ve mevcut ?ehirlere yerle?ilmesini istedi. 17 (638) veya 18 (639) yılında Amvas’ta cıkan veba salgını buradan Suriye’nin ce?itli yerlerine yayıldı. Bu salgında ba?ta Ebu Ubeyde b. Cerrah olmak uzere bircok sahabi ile 25.000’e yakın ki?i oldu.

20 (641) yılında Hayber ve cevresindeki yahudileri Arap yarımadası dı?ına cıkaran Hz. Omer (?bn Sa‘d, II, 114; Belazuri, Futu? , s. 25, 28) daha sonra Hayber’e giderek bu bolgedeki toprakların durumunu inceledi. Barı? veya sava? yoluyla alınmalarına ve Hz. Peygamber’in yaptı?ı taksimata gore bu toprakların sahiplerine verilmesini istedi. Topraklardan beytulmal hissesi olarak Resul-i Ekrem’in hanımlarına du?en paylar hususunda kendilerini serbest bıraktı; bir kısmı topra?ı, bir kısmı gelirini almaya karar verdi. Fedek toprakları yarısı Hz. Peygamber’e ait olmak uzere barı? yoluyla ele gecirilmi?ti. Hz. Omer bu toprakların fiyatını tesbit ettirdi. Yarısının kar?ılı?ını Fedekliler’e odedikten sonra onları da di?erleriyle birlikte Suriye tarafına surdu. Aynı tarihte Necranlı hıristiyanları da Kufe taraflarındaki Necraniye’ye gonderdi. Mallarını satın alarak ma?dur olmalarını onledi. Ayrıca gittikleri yerde kendilerine geni? topraklar verilmesini, bu topraklardan bir sure vergi alınmamasını, daha sonra Hz. Peygamber ile yaptıkları anla?maya uygun bicimde cizye vermeye devam edilmesini valilerinden istedi.

Hz. Omer, 23 (644) yılı haccını eda edip Medine’ye dondu?u gunlerde, Mug?re b. ?u‘be’nin Basra valisi iken edindi?i kolesi Ebu Lu’lue Firuz en-Nihavendi efendisinin kendisinden fazla ucret aldı?ını soyleyerek bunun azaltılmasını istedi. Halife onun demircilik, marangozluk ve nakka?lık yaptı?ını o?renince Mug?re’nin kendisinden aldı?ı ucretin fazla olmadı?ını bildirdi. Bunun uzerine Ebu Lu’lue ertesi gun sabah namazında hancerle Hz. Omer’i yaraladı ve muslumanların elinden kurtulamayaca?ını anlayınca kendini oldurdu. Halife olum do?e?inde iken kendisine yerine birini bırakması teklif edilince a?ere-i mube??ereden altı ki?ilik ?uranın toplanarak uc gun icerisinde aralarından birini halife secmelerini istedi; o?lu Abdullah’ı da halife secilmemek ?artıyla bu heyete dahil etti. Namazı kıldırmak uzere Suheyb b. Sinan’ı, ?ura uyelerini toplamak uzere Mikdad b. Esved’i, secim gercekle?inceye kadar heyetin rahatsız edilmemesini sa?lamakla da Ebu Talha el-Ensari’yi gorevlendirdi. O?lu Abdullah’ı Hz. Ai?e’ye yollayarak Resul-i Ekrem’in hucresine onun aya?ının dibine defnedilmek icin izin istedi. Hz. Ai?e kendisi icin du?undu?u bu yeri ona vermeyi kabul etti. Hz. Omer uc gun sonra vefat etti (26 Zilhicce 23 / 3 Kasım 644). Cenaze namazını Suheyb b. Sinan kıldırdı (?bn Sa‘d, III, 367).

Hz. Omer kaynaklarda uzun boylu, gur sesli ve heybetli bir ki?i olarak tasvir edilir. Bircok kadınla evlenen Hz. Omer ilk evlili?ini Zeyneb bint Maz‘un el-Cumahiyye ile yaptı. Abdullah ve Hafsa bu evlilikten do?an cocuklarıdır. Cahiliye doneminde evlendi?i Muleyke bint Amr ve Kureybe bint Ebu Umeyye’yi ?slamiyet’i kabul etmedikleri icin mu?rik kadınlarla evlenmeyi yasaklayan ayet (el-Mumtehine 60/10) do?rultusunda bo?adı. Ba?ka evlilikler de yapan Hz. Omer son evlili?ini 17 (638) yılında Hz. Ali ve Fatıma’nın kızları Ummu Kulsum ile yaptı. Hz. Omer’in bu evlili?iyle Resul-i Ekrem’le akrabalık kurma amacı ta?ıdı?ı bilinmektedir.

A?ere-i mube??ereden olan Hz. Omer aynı zamanda vahiy katiplerinden ve Resulullah’ın en yakın sahabilerdendir. Kızı Hafsa ile Hz. Peygamber’in evlenmesi (3/625) onların bu dostlu?unu daha da peki?tirmi?ti. Resul-i Ekrem kendisiyle bircok konuda isti?are ederdi. Onun bazı goru?lerinin nazil olan ayetlerle teyit edildi?i gorulmektedir. “Muvafak?t-ı Omer” denilen bu ayetler arasında ?arabın kesin bicimde haram kılınması (el-Bakara 2/219), Hz. Peygamber’in evine gelen kimselerle hanımlarının perde arkasından konu?masının daha uygun olaca?ı (el-Ahzab 33/53), Kabe’deki Mak?m-ı ?brahim’in namazgah ittihaz edilmesi (el-Bakara 2/125) ve munafıkların reisi Abdullah b. Ubey b. Selul’un cenaze namazının kılınmaması gerekti?i (et-Tevbe 9/84) gibi hususlar ornek olarak zikredilebilir (Muvafak?t-ı Omer icin bk. , II, 346-353; XI, 46-50; ?madi, s. 19 vd.). Hz. Ebu Bekir ile birlikte “?eyhayn” diye anılmı? ve bazı fakih sahabiler onların ittifak ettikleri hususları di?er sahabilerin goru?lerine tercih etmi?tir. Hz. Ebu Bekir Medine’de kaza i?lerinin ba?ına onu getirmi?ti. Resul-i Ekrem onun hakkında, “Allah, gerce?i Omer’in lisanı ve kalbi uzere yarattı” (Tirmizi, “Mena?ıb”, 18); “Allah’ın emirleri konusunda ummetimin en kuvvetlisi Omer’dir”; “Muhakkak ki ?eytan senden korkar, ya Omer!” demi?, “Ey Allahım! Omer’in kalbinden haset ve hastalıkları cıkar ve onu imana tebdil et” ?eklinde dua etmi?tir ( , IV, 336; ayrıca bk. Muslim, “Iman”, 69). Hz. Omer, “Sana vaiz olarak olum yeter ey Omer!” ifadesini muhrune kazıtmı?, kendisini malıyla ve canıyla Hz. Peygamber’in yoluna adamı?tır.

Hz. Omer’in en me?hur lakabı “Faruk”tur. “Hak ile batılı birbirinden ayıran” anlamındaki bu lakabı kendisine Hz. Peygamber’in, muslumanların veya Ehl-i kitabın vermi? oldu?una dair rivayetler bulunmaktadır (?bn Sa‘d, III, 270-271; Abdusselam b. Muhsin Al-i Isa, I, 78-80; ayrıca bk. FARUK ). ?slam tarihinde “emiru’l-mu’minin” tabiri ilk defa Hz. Omer icin kullanılmı?tır. Sunni uleması, onun Hz. Ebu Bekir’den sonra muslumanların en faziletlisi ve hilafet makamına en uygun sahabi oldu?unda ittifak etmi?tir. ?ii uleması ise Hz. Ali’nin hilafetiyle ilgili ilahi emir bulundu?unu, Hz. Omer’in Ebu Bekir ve Ebu Ubeyde ile birlikte bu emre muhalefet etti?ini ve Resulullah’ın cenazesi henuz ortada iken hilafeti Hz. Ali’den gasbetti?ini ileri surmu?, Hz. Ebu Bekir’in Omer’i halife tayin etmesini de ele?tirmi?tir. Sunni kaynaklarında Hz. Ebu Bekir’in yaptı?ı isti?arelerden sonra Omer’i yerine bırakmayı kararla?tırdı?ı, Hz. Omer’in ba?arılı yonetiminin bu tayinin ne kadar isabetli oldu?unu gosterdi?i belirtilir. Hz. Ali, Ebu Bekir’in Omer’i halife olarak bırakmasına kar?ı cıkmamı?, ona ilk gun biat edenler arasında yer almı?, onu desteklemi? ve onun yardımcısı olmu?tur. Hz. Omer de, “Ali olmasaydı Omer helak olurdu” diyerek bir gerce?i ifade etmi?tir.

Hz. Omer sert mizaclıydı. Onun bu ozelli?ini Resul-i Ekrem, “Ummetimin icinde ummetime en merhametlisi Ebu Bekir, Allah’ın emri konusunda en ?iddetlisi Omer’dir” sozuyle dile getirmi?tir (Abdulhay el-Kettani, II, 295). Hz. Omer kadınlara kar?ı da cok sertti. Ancak rabbinden korkması ve ahirette yaptıklarından hesap verece?ine dair olan kesin inancı ?ahsi ozellikleri arasında mesuliyet duygusunu on plana cıkarmı?, mesuliyet duygusu onu sert ve ha?in davranı?lardan uzak tutmu?tur. Ayrıca Hz. Ebu Bekir doneminde Medine’deki kaza i?lerinin ba?ında bulunarak tecrube kazanmı?, adalet sahasında gercekle?tirdi?i icraatıyla insanlık tarihine gecmi?tir. Onun hakkında Hz. Ai?e’nin, “Omer anılınca adalet anılmı? olur, adalet anılınca Allah anılmı? olur, Allah anılınca da rahmet iner” dedi?i nakledilir. Halifeli?i suresince beytulmalden ihtiyacı dı?ında hicbir ?ey almamaya dikkat etmi?, sıradan bir Kurey?li gibi ya?amı? ve Hz. Ali’nin bu konudaki tavsiyelerine uymu?tur (Ebu Yusuf, I, 125-126). Kaynaklarda zahidane bir hayat surdu?u uzun uzun anlatılmaktadır. Hz. Omer kul hakkına riayet hususunda cok hassas davranmı?tır. Onun bu hassasiyeti kendisinden sonra i? ba?ına gelecek halifeye zimmilerin hukukuna riayet edilmesi ve onlara verilen taahhutlere uyulmasına dair vasiyetinde gorulur. Sava?larda muslumanların zarara u?ramaması icin gerekli tedbirleri alır, valilere de bu do?rultuda emirler verirdi. Onun sava?ları Medine’den takip etti?i ve geli?melere odaklanmı? oldu?u gorulmektedir. Medine’de hutbe okurken ?ran cephesinde sava?makta olan kumandanı Sariye’ye, “Ey Sariye! Da?a cekil, da?a!” diye hitap etti?i ve kumandanının bunu duyarak emri yerine getirip ordusunu kurtardı?ı rivayet edilir (Taberi, I, 2700-2703). Resulullah onun hakkında, “Sizden onceki toplumlarda Allah’ın kalplerine ilham verdi?i kimseler vardı. E?er benim ummetimde de boyle kimseler varsa -ki ?uphesiz vardır- muhakkak Omer de onlardandır” demi?tir (Buhari, “Fe?a?ilu a??abi’n-nebi”, 6). Hz. Omer toplumu ilgilendiren bir konu ortaya cıkınca halkı Mescid-i Nebevi’ye ca?ırır, iki rek‘at namaz kılındıktan sonra minbere cıkıp konuyu halka acardı (Taberi, I, 2574). Halkın soru sormasına ve haklarını aramasına imkan tanır, kendisinin ele?tirilmesini isterdi. Emir bi’l-ma‘ruf nehiy ani’l-munker esasına ba?lı kalarak halifelik vazifesini yerine getirmekte cok buyuk hassasiyet gosteren Hz. Omer butun emir ve yasakları once kendi ?ahsında uygular, halka verdi?i emirleri aile mensuplarına da soyleyerek bunlara riayet edilmesini isterdi. Hz. Omer namaz kıldırmak, hutbe okumak, fey ve zekatları toplamak, mabedlerin yapımı ve bakımıyla me?gul olmak, ramazan ayının ba?ını ve sonunu ilan etmek, hac farizasının yerine getirilmesi icin tedbir almak ve haccın idaresini ustlenmek gibi gorevleri de yerine getirirdi. Abdurrahman b. Avf’ı emir-i hac tayin etti?i hilafetinin ilk yılı haric hac farizasını bizzat kendisi idare etmi?, son haccında Resul-i Ekrem’in hanımlarını da beraberinde goturmu?, halifeli?i doneminde ayrıca uc defa umre yapmı?tır (?bn Sa‘d, III, 177, 279, 283-284). Hz. Omer, divan defterlerini yanına alarak Medine cevresindeki insanların atıyyelerini evlerine gidip bizzat kendisi da?ıtırdı. Gunduzleri car?ı pazarda, geceleri de Medine sokaklarında dola?ıp asayi?i kontrol eder, ihtiyac sahiplerini gordu?unde kendisi beytulmalden yiyecek ta?ırdı. Her cumartesi gunu Medine’nin dı?ında Aliye yoresine gider, guc yetiremeyecekleri i?lerde calı?tırılan kolelerin yukunun hafifletilmesini sa?lardı. Aynı ?ekilde hayvanlara fazla yuk yukletilmesine mudahale ederdi (Abdulhay el-Kettani, I, 428-429). Valilerine yazdı?ı mektup ve emirnamelerden birer nushanın saklanmasını istedi?inden Divanu’l-in?a’nın kurucusu kabul edilmi?tir. 18 (639) yılındaki kıtlıkta ihtiyac sahipleri Zeyd b. Sabit tarafından belirlenmi? ve beytulmalde bulunan butun hububat ve yiyecekler kendilerine da?ıtılmı?tır. Kendisi de her gun yirmi deve kestirerek ihtiyac sahiplerine da?ıtmı?, kıtlık yılında ihtiyac dolayısıyla hırsızlık yapmak zorunda kalanlara ceza uygulamamı?tır.

Zuheyr, Nabiga ve Abde gibi tanınmı? ?airlerin ?iirlerini gencli?inden beri dikkatle dinledi?i rivayet edilen Hz. Omer’in bunları okudu?u, birco?unu ezberledi?i, halifeli?i doneminde kabilelere ait divanların derlenmesini istedi?i bilinmektedir. Onun bu ?iirlerden bestelenmi? ?arkıları dinlemeyi sevdi?i ve “?arkı yolcunun azı?ı cumlesindendir” dedi?i nakledilmektedir (Abdulhay el-Kettani, II, 202, 204). Babasından ensab bilgisini o?renen Hz. Omer guzel yazı yazar ve guzel konu?urdu. Onun Hz. Ebu Bekir ile birlikte Kurey?’in en fasih konu?anları arasında yer aldı?ı, Kur’an’ın kıraat ve imlasına itina gosterilmesini, Arap dilinin iyi o?renilmesini ve do?ru konu?ulmasını istedi?i kaydedilmektedir.

Kur’an-ı Kerim’in mushaf haline getirilmesi hususunda Hz. Ebu Bekir’i ikna eden Hz. Omer, butun ?slam beldelerinde valilere cami ve mekteplerde e?itim ve o?retime Kur’an’la ba?lanmasını emretmi?, bu maksatla ce?itli vilayetlere Medine’den bazı sahabileri gondermi?, onlara maa? ba?lamı?tır. Kur’an’ın inanc esaslarına ait ayetlerinin do?ru anla?ılması icin caba gostermi?, mute?abih ayetlerle ilgilenenleri bundan menetmi?, kaza ve kader konusundaki yanlı? yorumları engellemi?tir. ?brahim b. Hasan, Hz. Omer’in Kur’an-ı Kerim’in anla?ılması hususundaki goru?lerini Taberi, ?bn Kesir ve Suyuti’nin tefsirlerinde yer alan rivayetlerden hareketle bir araya getirerek et-Tefsiru’l-me?sur adıyla yayımlamı?tır (Kahire 1983).

Hz. Omer hadislerin rivayetine cok dikkat eder, Resul-i Ekrem’den bizzat duymadı?ı bir hadisi rivayet eden sahabilerden bunu Resulullah’ın soyledi?ine dair ?ahit getirmelerini isterdi. Bununla birlikte onun Sa‘d b. Ebu Vakk?s gibi seckin sahabilerden do?rudan hadis aldı?ı da bilinmektedir. Hadisleri de bir araya getirmeyi du?unen Hz. Omer’in konu etrafında cok du?undu?u ve sahabilerle isti?are ettikten sonra, “Size bir sunen kitabı yazmaktan bahsetmi?tim. Fakat sonradan du?undum ki sizden once Ehl-i kitap Allah’ın kitabından ba?ka kitaplar yazmı? ve o kitaplar uzerine du?erek Allah’ın kitabını terketmi?lerdi. Yemin ederim ki Allah’ın kitabını hicbir ?eyle golgelemem” diyerek bundan vazgecti?i rivayet edilir. Di?er taraftan onun Irak yoresinde gorevlendirdi?i Karaza b. Ka‘b’a, gitti?i yerde az hadis rivayet etmesini ve insanları Kur’an okumaktan alıkoymamasını soyledi?i ve cok hadis rivayet eden birkac sahabinin Medine dı?ına cıkmasını yasakladı?ı kaydedilir (?bn Sa‘d, III, 287). Bu rivayetlerin mursel oldu?unu tesbit eden Muhammed Mustafa el-A‘zami, Kur’an nushalarının henuz co?altılmadı?ı donemde Hz. Omer’in hadislerin yazılmasına oncelik tanımı? olaca?ına inanmanın mumkun gorunmedi?ini soyler ( ?lk Devir Hadis Edebiyatı , s. 55-57; Hz. Omer’in hadis ve sunnet anlayı?ı icin ayrıca bk. Erul, s. 126-130, 385-416; Ali Celik, sy. 2 [1995], s. 253-275). Hz. Omer’in, ictihadlarının haber-i vahide muhalif oldu?unu gordu?unde bundan vazgecip Resulullah’ın goru?unu yansıtan haber-i vahidi benimsedi?i bilinmektedir. Ayrıca bazı kimselerin rivayette gev?eklik gostermesi yuzunden yanlı? anlaması muhtemel ki?ilerden hadis alınmasına kar?ı cıkmı?tır. Kutub-i Sitte ’de rivayet etti?i 539 hadis bulunmaktadır; bunların co?u fıkha dairdir. Buhari ve Muslim’in eserlerinde toplam seksen bir rivayeti yer alır. Buhari ve Muslim bunların yirmi altısında ittifak etmi?, Buhari otuz dort, Muslim yirmi bir hadisi ayrıca eserine almı?tır. Di?er hadis kitaplarında da rivayetlerine yer verilmi?tir. Bazı muhaddisler Hz. Omer’in rivayet etti?i hadisleri bazı musnedlerde toplamı?lardır: ?bn ?eybe, Musnedu emiri’l-mu?minin ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Kemal Yusuf el-Hut, Beyrut 1405/1985); ?bn Cerir et-Taberi, Teh?ibu’l-as?ar ve taf?ilu’s?-s?abit ?an Resulillahi ?allall?hu ?aleyhi ve sellem mine’l-a?bar: Musnedu ?Omer b. el-?a??ab (I-III, n?r. Mahmud Muhammed ?akir, Kahire, ts. [Matbaatu’l-Medeni]); Ebu Bekir Ahmed b. Selman b. Hasan en-Neccad el-Ba?dadi, Musnedu ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Mahfuzurrahman Zeynullah, Medine 1415/1995); Ebu’l-Fida ?bn Kesir, Musnedu’l-Faru? emiri’l-mu?minin Ebi ?af? ?Omer b. el-?a??ab ve a?valuhu ?ala ebvabi’l-?ilm (n?r. Abdulmu‘ti Emin Kal‘aci, Mansure 1412/1992).

Hz. Omer fetihleri yonetip yonlendirmesi, ortaya cıkan problemlerin cozumu, esirler ve gayri muslimler hakkındaki kararları, yeni ?ehirlerin kurulması ve fatih askerlerin ?slam’a acılmı? cok geni? co?rafyaya yerle?tirilmesi, ?slamiyet’in tebli? ve o?retilmesi gibi bircok konuda ilk uygulamaları (evail) gercekle?tirmi?tir. Hz. Ali’nin teklifi uzerine 16 yılı Rebiulevvelinde (Nisan 637) hicri takvimin kullanılmaya ba?lanması kararla?tırılmı? ve muharrem ayı hicri takvimin ilk ayı olarak kabul edilmi?tir. Onun devlet idaresindeki dirayetini gosteren bu uygulamalara kaynaklarda geni? yer verilmi? ve bunlar bazı teliflere konu olmu?tur (mesela bk. G?lib b. Abdulkafi el-Kure?i, Evveliyyatu’l-Faru?i’s-siyasiyye ; Evveliyyatu’l-Faru? fi’l-idare ve’l-?a?a? ).

Beytulmal gelirlerinden olan zekatı Tevbe suresinin 60., humusu da Enfal suresinin 41. ayetine gore muslumanlara da?ıtmı?, ?slam devleti hakimiyetine giren gayri muslimlerin barı? zamanında verdikleri, fey ismi altında toplanan vergiler (cizye, harac ve o?ur) sayesinde artan beytulmal gelirlerini muslumanlara da?ıtmak uzere bir duzenlemeye gitmeyi kararla?tırmı?tır. Fey gelirlerinden cizyenin alınmasını emreden ayette (et-Tevbe 9/29) bu verginin sarf yeri belirtilmemi?tir. Hz. Omer, hilafetinin ilk yıllarında Resul-i Ekrem’in ve Hz. Ebu Bekir’in yaptı?ı gibi cizyeyi Medine’deki muslumanlara da?ıtmı?tır (Ebu Yusuf, I, 307-310; Ebu Ubeyd K?sım b. Sellam, s. 353-355). Harac ve ticaret malları vergilerini ise kendisi koymu?, ganimet topraklarının da?ıtılmamasına ve bu topraklardan alınan harac vergisinin vakıf olarak kalmasına karar verirken bunlardan elde edilecek fey gelirlerinin Ha?r suresinin 7-10. ayetleri gere?i butun muslumanlara da?ıtılması icin 15 (636) veya 20 (641) yılında divan te?kilatını kurmu?tur. Medine’den ba?lanarak Kufe, Basra, Suriye ve Mısır’da ya?ayan butun muslumanlar, Araplar’ın nesebini cok iyi bilen uc ki?ilik bir heyet tarafından Hz. Peygamber’in mensup oldu?u Kurey? kabilesinin Beni Ha?im kolundan hareketle divan defterlerine kaydedilmi?, beytulmal gelirlerinin ve sarf yerlerinin bir duzene ba?lanması sa?lanmı?tır. Hz. Omer, feyden hisse alacak Medine halkını divan defterlerine kaydettirirken bunlara Arap asıllı olmayan bir kısım mevaliyi de dahil etmi?tir. Divan defterlerine koleler haric ?ahıs isimleriyle birlikte yılda bir defa verilecek atıyye (ata) miktarları ile koleler dahil herkese ayda bir verilmesi kararla?tırılan iki cerib (burada hacim olcusu 132 litre) erzak kaydedilmi?tir. Yıllık atıyye miktarları tesbit edilirken ?slam’a giri? onceli?i, ?slamiyet’e yapılan hizmetler ve Resul-i Ekrem’e yakınlık goz onune alınmı?tır. Muslumanlarla butunle?meyen ve cihada katılmayanlara fey ve ganimetten pay verilmemi?tir. Hz. Omer fey gelirlerini muslumanlara vermek icin kurdu?u divan te?kilatını Medine’de bizzat kendisi yonetmi?, ta?rada ise da?ıtım i?i valiler veya onların gorevlendirdi?i amiller tarafından yapılmı?tır. Halife, sava?arak ele gecirilen yerlerde ya?ayan halkın da barı? yoluyla ele gecirilenler gibi zimmi statusune dahil edilmesine, kendi dinlerinde kalmak istedikleri takdirde cizye odemelerine, ayrıca ziraata elveri?li topraklarının odeyecekleri harac vergisi kar?ılı?ında kendilerine bırakılmasına karar vermi?tir. Ha?r suresinin 6-10. ayetlerine dayanarak, ganimet statusune gore (el-Enfal 8/41) gaziler arasında da?ıtılan veya Medine’ye gonderilen be?te bir nisbetindeki beytulmal hissesi esirleri de serbest bırakmı? ve toprakları eski sahiplerine iade etmi?tir. Ba?ta insan unsuru olmak uzere ganimet ve toprak meselelerini icine alan bu cok yonlu konuda Suriye Valisi Ebu Ubeyde b. Cerrah’a gonderdi?i talimatın son kısmında, bu arazilerin sahipleriyle birlikte muslumanlara payla?tırılması halinde geriden gelecek muslumanların ve zimmilerin konu?acak bir insan bulamayacaklarını, emeklerinin urunu kazanclarından faydalanamayacaklarını, arazileriyle birlikte taksim edilen insanların muslumanlar sa? kaldı?ı surece somuruleceklerini, sonraki nesillerin de onların cocuklarını somurmeye ve kole olarak kullanmaya devam edeceklerini, boylece bu insanların ?slam dini hukum surdukce muslumanların kolesi kalaca?ını soyleyip buna asla razı olmadı?ını ifade etmi?tir (Ebu Yusuf, I, 208-213, 265-267; II, 197-203; Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , s. 15-46). Fetihle ele gecirilen toprakları eski sahiplerine bırakan Hz. Omer bu topraklarda tarıma devam edilmesini, arazilerin ekilip verimli hale getirilmesini, uc yıl ust uste ekilmeyen toprakların geri alınmasını istemi?, ziraatın geli?mesi icin tedbirler almı?, olu topra?ı ekip ihya eden kimsenin bu topra?a sahip olaca?ını belirtmi?tir.

9 (630) yılında nazil olan cizye ayeti (et-Tevbe 9/29) bu cok geni? co?rafyada ya?ayan yahudi, hıristiyan ve Mecusi gibi gayri muslim halka uygulanmaya ba?lanmı?, odedikleri vergi kar?ılı?ında kendilerine Allah ve resulunun zimmeti (himayesi) verilmi?; cocuklardan, kadınlardan, fakirlerden, mabed gelirleriyle gecinen din adamlarından ve sonradan musluman olanlardan bu vergi alınmamı?tır. Bu verginin gere?inin yerine getirilememesi soz konusu oldu?unda iade edilmesi cihetine de gidilmi?tir. Nitekim Suriye Valisi Ebu Ubeyde b. Cerrah, cizye aldı?ı Humus halkını Bizans’a kar?ı koruyamayaca?ını anlayıp ?ehri terketmek zorunda kalınca onlardan topladı?ı vergiyi geri vermi?tir. Aynı uygulamanın Suriye’nin di?er ?ehirlerinde de yapıldı?ı bilinmektedir. Humus halkı, muslumanların bu guzel davranı?ını gordukten sonra muslumanların lehine casusluk yapmı? ve topladıkları Bizans ordusuyla ilgili bilgileri kendilerine vermi?tir (Ebu Yusuf, II, 191-197). Hz. Omer, cizye icin belirlenmi? sabit bir miktar soz konusu olmadı?ından mesela Sevad bolgesinde uc ayrı seviyede (12, 24 ve 48 dirhem), Suriye ve Mısır’da onceleri 2 dinar, sonraları 4 dinar (40 dirheme e?it) para ile bir miktar yiyece?i ki?i ba?ı yıllık vergi miktarı olarak kararla?tırmı?tır. Hz. Peygamber ve Ebu Bekir donemlerinde oldu?u gibi bazı yerlerde mu?terek cizye diye isimlendirilen toptan yıllık vergi alındı?ı da olmu?tur. Cizye odemek istemediklerini soyleyen hıristiyan Beni Ta?lib kabilesinden bu vergi yerine iki kat zekat vermeleri istenmi?tir. Cizye miktarlarının belirlenmesinde her bolgede tedavulde olan para birimi esas kabul edilmi?, zaman zaman nakdi vergi yanında ayni vergiler de alınmı?tır ( a.g.e. , II, 134). Hz. Omer, Suriye’ye seyahati esnasında cizye odeyebilmek icin dilenen ya?lı bir yahudiyi cizyeden muaf tutmu?, “Sadakalar ancak fakirler ve miskinler icindir...” (et-Tevbe 9/60) ayetindeki “miskinler”in Ehl-i kitap’tan olan fakirler oldu?una hukmederek beytulmaldeki zekat gelirlerinden kendisine pay verilmesini emretmi?tir. Cabiye’ye giderken gordu?u cuzzamlı hıristiyanlara da zekat verilmesini istemi?tir ( a.g.e. , II, 120-122; Hz. Omer devri cizye vergisi icin bk. Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , s. 123-201).

Hz. Omer, fethedilen toprakları harac vergisi kar?ılı?ında ziraatı iyi bilen eski sahiplerine bırakmı?tır. Ekilebilir arazilerin alanına ve yeti?en urunun cinsine gore ister ekilsin ister ekilmesin yılda bir defa alınan bu vergi (harac-ı vazife) ilk defa Sevad (Irak), Suriye ve Mısır topraklarında uygulanmı?tır. Bu uygulamayla hem tecrubesiz kimselerin mulkiyeti altında ortaya cıkabilecek verim du?u?u engellenmi?, hem toplanan harac vergisi muslumanlara di?er fey gelirleriyle birlikte da?ıtılmak suretiyle adil bir gelir da?ılımı sa?lanmı?tır. Bazı eski kaynaklarda sava?la ele gecirilen topraklardan alınan bu vergiye “task” adı verildi?i gorulmektedir (Ebu Ubeyd K?sım b. Sellam, s. 81; Belazuri, Futu? , s. 329). Ziraata elveri?li olmayan topraklardan ve mesken alanlarından harac alınmamı?tır. Halife, harac miktarlarının ve hangi topraklardan vergi alınaca?ının tesbitinden once Sevad arazilerinin tahriri, olculmesi ve vergi miktarlarının belirlenmesi icin Osman b. Huneyf ile Huzeyfe b. Yeman’ı gorevlendirmi?tir. Ekime elveri?li olmayan yerlerin hesaba katılmadı?ı tahrir i?lemleri sonucunda Sevad’ın 36.000.000 cerib (bir cerib 1366 m 2 ’dir) oldu?u belirlenmi?tir. Sasani vergi sistemi hakkında bilgi toplayan Hz. Omer haraca esas birim alan olcusu olarak Irak ve Suriye’de ceribi kullanmı?, Mısır’da feddanı esas almı?, vergi miktarlarının belirlenmesinde toprakların verimlili?i, sulanabilirli?i, tuketim merkezlerine ve pazarlara olan yakınlı?ı, urunun cinsi gibi unsurları goz onune alarak farklı miktarlarda vergi alınmasına karar vermi?tir. Once bu?day, arpa ve hurma, Vali Mug?re b. ?u‘be’nin bu?day ve arpadan daha kıymetli urunlerin bulundu?unu bildirmesi uzerine uzum, zeytin, mercimek, susam, pamuk, yonca ve ?eker kamı?ı yeti?tirilen topraklara harac koymu?tur (Belazuri, Futu? , s. 331). Mısır’da da ekime elveri?li alanlarla bunların verimlilik derecelerinin tesbit edildi?i belirtilmektedir (?bn Abdulhakem, s. 152-153). Ebu Yusuf, Hz. Omer’in vefatından bir yıl once Sevad’dan toplam 100 milyon dirhem harac vergisi alındı?ını zikreder ( Kitabu’l-?arac , I, 206).

Vergileri tesbit eden Osman b. Huneyf ile Huzeyfe b. Yeman’a araziyi i?leyenlere guclerinin ustunde vergi yuklememelerini tembih eden Hz. Omer bu vergileri toplamak uzere Kufeliler, Basralılar ve Suriyeliler’den en guvendikleri birer ki?i gondermelerini istemi?, ayrıca her yıl bu bolgelerden Medine’ye ca?ırdı?ı onar ki?iye toplanan vergilerin haksız yere alınmadı?ına ?ahitlik etmelerini istemi?tir ( a.g.e. , I, 278-282, 337-338, 567-568; II, 43-44, 45; Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , s. 51-121).

Hz. Omer, fetihlerden sonraki bazı geli?meler uzerine zimmilerden ve ?slam toprakları dı?ında ya?ayanlardan (harbiler) ticaret malları vergisi (o?ur) alınmasını kararla?tırmı?tır. Basra Valisi Ebu Musa el-E?‘ari’ye yazdı?ı mektupta harbilerin tuccarlarından onların muslumanlardan aldıkları onda bir nisbetinde vergi almasını, aynı vergiyi yirmide bir nisbetinde zimmilerden, kırkta bir nisbetinde muslumanlardan almasını emretmi?, muslumanlardan tahsil edilen o?run zekat gelirlerine, harbi ve zimmilerden alınan o?run ise fey gelirlerine dahil edilmesini istemi?tir (Ebu Yusuf, II, 171-176; Ebu Ubeyd K?sım b. Sellam, s. 712-713; ayrıca bk. Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , s. 203-219).

Medine’de merkezi bir idare kuran Hz. Omer, sınırları cok geni? bir co?rafyaya yayılan devleti “emiru’l-cey?” (emiru’l-cund) adı verilen kumandan-valiler veya “emir” (amil) denilen valiler eliyle yonetmi?tir. Valiler, sava?ları sevk ve idare etmeleri yanında gayri muslimlerle ilgili yukarıda anlatılan duzenlemeleri uygulamaya koymu?lar, musluman askerlerini ?slam’a acılan bu yeni merkezlere yerle?tirmi?ler, boylece onların buralardaki gayri muslimlerle birlikte ya?amasını ve bu yerlerin ?slamla?ma’sını sa?lamı?lardır. Hz. Omer ele gecirilen yerle?im merkezlerinde oncelikle cami yaptırılmasını emretmi?, bunun yanında bazan, fethedilen ?ehirlerdeki eski mabedler tamamen veya kısmen camiye cevrilmi?tir. Nitekim Dıma?k ?ehrinin ortasında bulunan Yuhanna Kilisesi’nin yarısı hıristiyanlara bırakılmı?, yarısı camiye donu?turulmu?tur. Kudus’te oldu?u gibi barı? yoluyla ele gecirilen yerlerde ise eski mabedlere dokunulmamı?tır. Mescid-i Aksa’nın yeri tesbit edilmi? ve buraya buyuk bir cami yaptırılmı?tır. Genellikle camilerin yanına emir evi ve car?ı in?a edilmi?tir. Bu ?ehirlere Arabistan’ın ce?itli yerlerinden gelerek futuhata katılmı? olan askerler yerle?tirilmi?, daha sonra aileleri getirilip mahalleler kurulmu?, bu mahallelerde mescidler acılmı?, boylece iki ayrı ?ehir profili ortaya cıkmı?tır. Kudus, Dıma?k, Antakya, Medain ve ?skenderiye gibi gayri muslimlerin de ya?adı?ı ?ehirler dinlere gore mahallelere bolunurken Basra, Kufe ve Fustat gibi yeni kurulan ?ehirlerde Arap yarımadasından futuhat icin gelen musluman Araplar kabilelerine gore yerle?tirilmi?tir.

Hz. Omer gorev yerlerine gitmeden once valilerin butun servetlerini kaydettirir, servetlerinde a?ırı miktarda artı? olanların durumlarını ara?tırır, gerekirse servetlerinin bir kısmına el koyardı. Valilerinin ve di?er gorevlilerinin tefti?ine cok onem veren Hz. Omer, hakkında ?ikayet bulunanlar icin soru?turma acmı?, bu i? icin genellikle ensardan Muhammed b. Mesleme’yi gorevlendirmi?tir. Her yıl hac mevsiminde valileri Medine’ye ca?ırır, halktan bazı kimseleri de yanlarında getirmelerini ister, onlardan vilayetlerinin durumuna, halkın ?ikayetine, fiyatlara, zayıf ve gucsuzlerin valilerin yanına girip giremediklerine, valilerin hastaları ziyaret edip etmedi?ine dair sorular sorardı. Ayrıca tefti? maksadıyla tanınmayan kimseleri gizlice vilayetlere gonderirdi.

Sava?ta nasıl davranılaca?ıyla ilgili prensipler ortaya koyan Hz. Omer sava?tan once kar?ı tarafla temasa gecilmesini, onlara elcilik heyeti gonderilmesini, bu heyetin onları ?slam’a davet etmesini, kabul etmedikleri takdirde cizye odemelerinin teklif edilmesini, bunu da kabul etmezlerse sava?ılaca?ının kendilerine bildirilmesini istemi?, insanlık dı?ı tecavuzlerde bulunulmamasını, tenkil yapılmamasını, kadın ve cocukların oldurulmemesini tembih etmi?tir (Ebu Yusuf, II, 441-443). Orduların durumunu yakından takip edebilmek ve merkezle ta?ra arasındaki irtibatı sa?layabilmek icin haberle?meye buyuk onem vermi?, bu maksatla yollara menziller yaptırmı?, valilerinden devamlı raporlar istemi?tir.

Hicaz, Yemen, Bahreyn, Ecnadu??am (Suriye garnizonları), Kufe, Basra (Irak) ve Fars ile Mısır Hz. Omer zamanındaki buyuk vilayetlerdi. Bunlara ba?lı bircok ?ehir veya bolgenin merkezlerin valilerine ba?lı yahut bizzat halife tarafından tayin edilen kumandan-valileri veya amilleri bulunuyordu. Halife ordunun asker, levazım ve hayvan ihtiyacını kendisi Medine’de kar?ılıyordu. Bu donemde askerlerin adları divan defterlerine yazılmak suretiyle adeta zorunlu askerlik ve duzenli orduların kurulmasına adım atılmı?, ziraata elveri?li toprakların sulanması icin bent-kanal sistemleri kurulmu?, su ihtiyacının kar?ılanması icin yerle?im merkezlerine kanallar acılmı?tır.

Hz. Omer devletin ba??ehri Medine’ye vali tayin etmemi?, idaresini bizzat kendisi ustlenmi?tir. Devlet idaresinde adil olunması (el-Maide 5/8), i?lerin ehline havale edilmesi (en-Nisa 4/58) gibi Kur’an esaslarına ve bilhassa isti?areye (Al-i ?mran 3/159; e?-?ura 42/38) buyuk onem vermi?tir. Adalet i?lerine onceleri valiler bakarken Hz. Omer Kufe, Basra, Dıma?k, Filistin, Humus, Urdun, Mısır ve Bahreyn’e kendisine ba?lı kadılar tayin etmi?tir. Ebu Musa el-E?‘ari’ye gonderdi?i, ?slam hukuk tarihinde onemli bir yeri olan mektubunda kadının tarafsızlı?ı, tarafların delil getirme yukumlulu?u, anla?ıp barı?ma ve kadının hatalı kararından donmesi gibi yargılama usulunun temel meselelerine temas ederken Kitap ve Sunnet’te bulunmayan hususlarda kıyas yapılması, aksi sabit oluncaya kadar butun muslumanların durust birer ?ahit olarak kabul edilmesi, tarafsızlı?a, do?ru ve kanuni delillere onem verilmesi, keyfi delillerin reddedilmesi, delilin bulunmadı?ı durumlarda yemine ba?vurulması gibi esaslara yer vermi?tir. Kaynaklarda onun benzer esasları ihtiva eden ba?ka mektupları da yer almaktadır. ?slam tarihinde ilk hapishane Hz. Omer zamanında kurulmu? ve bunun ardından cezalarda bazı de?i?ikliklere gidilmi?tir.

Kara yoluyla Medine’ye erzak sevki zor oldu?u icin Mısır Valisi Amr b. As, Hz. Omer’den izin alarak Nil nehri kenarındaki Babilon ?ehriyle Kızıldeniz sahilindeki Kulzum (Suvey?) Limanı’nı birbirine ba?layan, firavunlar doneminde yaptırılmı? ve zamanla kapanmı? olan kanalı actırmı?, “Halicu emiri’l-mu’minin” adını verdi?i su vasıtasıyla Kızıldeniz uzerinden Medine’ye erzak gonderilmesini ve Mısır, Haremeyn ile Yemen ve Hindistan arasında deniz ticareti yapılmasını sa?lamı?tır. Kızıldeniz’i Akdeniz’e ba?lamak uzere bir kanal acılabilece?ini halifeye bildiren Amr, hacca gelenlerin gemilerini Rumlar’ın ya?malayaca?ı endi?esini ifade eden Hz. Omer’den izin alamadı?ı icin bu tasavvurundan vazgecmi?tir (Abdulhay el-Kettani, II, 118-120). Hz. Omer, Medine nufusunun giderek artması uzerine Mescid-i Nebevi’yi geni?letmi? (17/638), Hz. Peygamber’in hucre-i saadetleriyle mescidin arasına duvar yaptırmı?, kuzey duvarını biraz geriye cektirmi? ve on duvar mevcut sutunların aralı?ı kadar ileri alınarak yanlara ucer, batı tarafından on duvara dik iki?er sutun ilave ettirmi?tir. Cevre duvarını ve tavanı yukseltip kapı sayısını altıya cıkartmı?, zemini Ak?k vadisinden getirilen kucuk cakıl ta?larıyla kaplatmı?tır.

14 (635) yılında Mescid-i Nebevi’de ilk defa cemaatle teravih namazı kılınmasını emretmi?, kadın ve erkeklere iki ayrı imam tayin etmi?tir. Mescid-i Haram’ı da cevredeki bazı evleri istimlak ederek geni?letmi?, etrafını go?us hizasında bir duvarla cevirtmi? ve me?alelerle aydınlatmı?, bazı rivayetlere gore sel sularının Kabe’nin duvarına kadar surukledi?i Mak?m-ı ?brahim’i eski yerine koydurmu?tur. Di?er bazı rivayetlerde, aslında Kabe’ye biti?ik olan bu makamın etrafında namaz kılanların tavafı engelledi?ini gorerek yerini de?i?tirdi?i kaydedilmektedir. Seli onlemek icin iki bent yaptırmı?, Harem bolgesinin sınırlarını ta? direkler (ensab) koydurarak yeniden belirlemi?tir. 17 (638) yılındaki umresi esnasında Mekke-Medine arasındaki su kaynaklarında misafirhane yapmak, yeni kuyular acmak ve mevcutları temizlemek isteyen kabilelere hac ve umre yolcularının oncelikle faydalanmaları ?artıyla izin vermi?, ?am-Hicaz arasında da benzer tedbirleri almı?tır. Medine’de bir misafirhane yaptırmı?, Kufe-Hire arasındaki bir kona?ın misafirhane olarak kullanılmasını istemi?tir (?bn Sa‘d, III, 220, 306; Abdulhay el-Kettani, II, 25, 31).

Medine’de cocukların e?itimi icin gorevliler tayin eden Hz. Omer cocuklara Kur’an-ı Kerim, okuma yazma ve Arap dili kaidelerinin yanında ensab bilgisi, ?iir, darbımesel, yuzme, binicilik ve atıcılı?ın o?retilmesini istemi?, bu konuda valilere emirler gondermi?tir. Kur’an-ı Kerim o?renen cocuklara beytulmalden maa? ba?lamı?tır. Bu o?retim faaliyetlerinden hur veya kole butun cocuklar faydalanıyordu.

Bu donemde hemen her yerdeki fetihleri kitleler halinde ?slam’a gonullu katılmalar takip etmi?, hic kimse ?slamiyet’i kabule zorlanmamı?tır. Hz. Omer gayri muslimlerle yapılan antla?malara gerekli hassasiyetin gosterilmesini sa?lamı?, din farkı gozetmeksizin insanlara iyi davranılmasına dikkat edilmesini istemi?tir. Bundan son derecede memnun olan Suriye bolgesindeki gayri muslim Curcume (Ceracime), Samiriler, Duluk ve Ra‘ban kabileleri casuslar vasıtasıyla Bizans’ın durumunu o?renip muslumanlara haber vermi?, buna kar?ılık kendilerinden cizye alınmamı?tır. Ote yandan bu zumrelerin kadın ve cocuklarının her turlu tehlikeye kar?ı korunması, oldurulmemeleri, surulmemeleri ve esir edilmemeleri devlet tarafından garanti altına alınmı?, devlet aynı garantiyi onların malları icin de vermi?tir. Gayri muslimlere tam bir inanc hurriyeti sa?lanmı?, ate?kedeleri, kilise ve havraları korunmu?tur. Hz. Omer’in Kudus’un fethi esnasında kilisede namaz kılmaması yanında bu din anlayı?ının bir ba?ka delili Mısır fethine ?ahit olan Nikou Piskoposu Jean’ın ifadelerinde gorulur. Jean, Amr b. As’ın kiliselerden bir ?ey almadı?ını, onları ya?ma etmedi?ini, emlakine el koymadı?ını ve muslumanların hıristiyanların i?lerine karı?madı?ını acıkca dile getirmi?tir. Di?er taraftan Hz. Omer gayri muslimlerin uyacakları bazı esasları da belirlemi?tir (Ebu Yusuf, II, 125-128, 202-203). Ebu Yusuf’un eserinde Hz. Omer’in gayri muslimlerin bellerine zunnar takmaları, ba?larına cizgili kalensuve giymeleri gibi kıyafetle ilgili bazı hususları da emretti?i, maksadının muslumanlarla zimmilerin ayırt edilmesi oldu?u ?eklindeki bilgiler yer almaktadır ( a.g.e. , II, 124-128, 132-134). Ancak gayri muslimlerle yapılan antla?ma metinlerinde gorulmeyen bu ?artların Hz. Omer’e nisbeti tartı?malı bir konudur (Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , s. 192-195). Gayri muslimlerin devlet hizmetinde calı?ıp calı?amayacakları hususunda da antla?malarda bir hukum bulunmamaktadır. Ancak onun zamanında ve daha sonraki donemlerde zimmilerin devlet hizmetinde calı?tıkları bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim’de musluman erkeklerin zimmi kadınlarla evlenmelerine izin verilmesine kar?ılık (el-Maide 5/5) Hz. Omer, Medain Valisi Huzeyfe b. Yeman’dan yahudi asıllı karısını bo?amasını istemi?, o da halifeye bir mektup yazarak Ehl-i kitap kadınlarla evlenmenin hukmunu sormu?tur. Hz. Omer cevabi mektubunda bu evlili?in helal oldu?unu, ancak ecnebi kadınların tatlı dilleriyle musluman hanımlara ustun geleceklerine dair endi?esini bildirmi?tir. Bunun uzerine Huzeyfe’nin hanımını bo?adı?ı kaydedilir (Taberi, I, 2374-2375). Hz. Omer bu uygulamasıyla fetihlerden sonra yaygınla?an bu ce?it evliliklerin onune gecmek istemi? olmalıdır. Bu sebeple onun bu kararının zimmilere cephe almak ?eklinde de?il gecici bir tedbir olarak anla?ılması gerekir (Muhammed Biltaci, s. 301-306). Hz. Omer donemi tatbikatına ait hususları da icine alan “e?-?urutu’l-Omeriyye” adlı belge co?u zimmilerin aleyhine olan de?i?iklik ve ilaveleri ihtiva etmektedir. Bu belgedeki ?artlarla antla?ma metinlerinde yer alan ?artlar kar?ıla?tırıldı?ında bu metnin uydurma oldu?u anla?ılmaktadır. “Ahidname-i Omer” diye de isimlendirilen bu belge, Abdurrahman b. Ganm tarafından rivayet edilen ve Suriye hıristiyanları tarafından Hz. Omer’e yazılan bir mektuptan ibarettir. Bu metnin Hz. Omer’e ve onun valilerine nisbet edilmesi do?ru de?ildir. Hz. Omer’e izafe edilen ba?ka metinlerin de bulundu?u, bunların bir kısmının yahudi ve hıristiyanlar tarafından muhafaza edildi?i bilinmektedir (bk. e?-?URUTU’l-OMER?YYE ).


B?BL?YOGRAFYA

, s. 7-9, 110-111, 124-125, 160-165, 232-233, ayrıca bk. ?ndeks.

Ebu Yusuf, Kitabu’l-?arac (Abdulaziz b. Muhammed er-Rahbi, Fı?hu’l-muluk icinde, n?r. Ahmed Abid el-Kubeysi), Ba?dad 1973-75, I, 109-110, 121, 125-126, 143-150, 165-174, 199, 206-213, 265-267, 278-282, 307-310, 337-339, 567-568, 660; II, 43-45, 115, 120-128, 132-134, 171-176, 189-203, 441-443, ayrıca bk. ?ndeks.

, bk. ?ndeks.

, I, 342-350, 474-477, 505; II, 652, 655-656, 660, ayrıca bk. ?ndeks.

Ebu Ubeyd K?sım b. Sellam, Kitabu’l-Emval (n?r. M. Halil Herras), Kahire 1388/1968, s. 25 vd., 81, 137-138, 353-355, 371-372, 462-467, 712-713.

, I, 238; II, 114, 117, 143, 190, 217-226, 243-245, 262-272; III, 174-175, 177-180, 184-186, 220, 265-376, 550; IV, 28-29, 109-110; V, 26-27; VI, 132; VII, 10, 14, 91; VIII, 7, ayrıca bk. ?ndeks.

, I-II, 6-8, 102, 151.

?bn Zencuye, Kitabu’l-Emval (n?r. ?akir Zib Feyyaz), Riyad 1406/1986, I, 83-86, 111-114, 132-135, 153-162, 198-202, 214-217, 222-237, 258-264, 415-418; II, 551-558, 795-805, ayrıca bk. ?ndeks.

, s. 152-153.

, II, 654-782; III, 785-949.

, s. 25, 28, 139-150, 181, 329, 331, 476.

a.mlf., Ensab (Zekkar), X, 88, 286-446.

, I, 2080, 2137-2798.

, III, 1144-1159.

?bn Asakir, Tari?u medineti Dıma??: ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Sekine e?-?ihabi), Beyrut 1414/1994, s. 1-414.

Ebu’l-Ferec ?bnu’l-Cevzi, Tari?u ?Omer b. el-?a??ab (n?r. M. Emin el-Hanci), Kahire 1342/1924.

, IV, 52-78.

Bedreddin ez-Zerke?i, Hz. Ai?e’nin Sahabeye Yoneltti?i Ele?tiriler (trc. Bunyamin Erul), Ankara 2002, s. 74-76, 105-107, 133-136.

, IV, 588-591.

, Mukaddime, I, 108-111; II, 346-353; XI, 26-28, 46-50, 412-417.

?bnu’l-Mibred, Ma??u’?-?avab fi fe?a?ili Emiri’l-mu?minin ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Abdulaziz b. Muhammed el-Fureyh), Beyrut 1420/2000, I-III.

Suyuti, el-?urer fi fe?a?ili ?Omer (n?r. Amir Ahmed Haydar), Beyrut 1991.

?madi, ed-Durru’l-muste?ab fi muvafa??ti ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Mustafa Osman Sumeyde), Beyrut 1417/1996, s. 19 vd.

?ibli Nu‘mani, ?slam Tarihi: Sadru’l-?slam II: Hz. Omer (trc. Omer Rıza [Do?rul]), ?stanbul 1345/1927.

Ali-Naci et-Tantavi, A?baru ?Omer , Dıma?k 1379/1959.

Muhammed Huseyin Heykel, el-Faru? ?Omer , Kahire 1963, I-II.

Abbas Mahmud el-Akk?d, el-?Ab?ariyyatu’l-?slamiyye , Beyrut 1968, s. 361-537.

Suleyman Muhammed et-Tammavi, ?Omer b. el-?a??ab , Kahire 1969.

Muhammed Biltaci, Menhecu ?Omer b. el-?a??ab fi’t-te?ri? , Kahire 1390/1970.

Ruvey‘i b. Racih er-Ruhayli, Fı?hu ?Omer b. el-?a??ab muvazenen bi-fı?hi e?heri’l-muctehidin , Beyrut 1403, I-III.

G?lib b. Abdulkafi el-Kure?i, Evveliyyatu’l-Faru?i’s-siyasiyye , Beyrut 1403.

a.mlf., Evveliyyatu’l-Faru? fi’l-idare ve’l-?a?a? , Beyrut 1410/1990, I-II.

Ethem Ruhi Fı?lalı, ?mamiyye ?iası , ?stanbul 1984, s. 18-22.

Ali Ahmed el-Hatib, ?Omer b. el-?a??ab , Kahire 1406/1986.

Abdulaziz ed-Duri, “Tan?imatu ?Omer b. el-?a??ab: e?-?ara?ib fi Biladi’?-?am”, Biladu’?-?am fi ?adri’l-?slam: el-Mu?temeru’d-devliyyu’r-rabi? li-tari?i Biladi’?-?am (n?r. M. Adnan el-Bahit ? ?hsan Abbas), Amman 1987, II, 457-467.

Mustafa Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , ?stanbul 1989.

a.mlf., Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid , ?stanbul 1990, s. 11, 22, 32, 40, 44, 91, 241-251, 427-447.

Mustafa Zeki Terzi, Hz. Peygamber ve Hulefa-i Ra?idin Doneminde Askeri Te?kilat , Samsun 1990, s. 22-23, 28-36, 41-44, 51-57, 71-80, 97-100, 116-121.

Faruk Said Mecdelavi, el-?daretu’l-?slamiyye fi ?ahdi ?Omer b. el-?a??ab , Beyrut 1411/1991.

M. Mustafa el-A‘zami, ?lk Devir Hadis Edebiyatı (trc. Hulusi Yavuz), ?stanbul 1993, s. 55-57.

Mahmut Ba?koylu, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer Doneminde Devlet-Halk Munasebetleri (doktora tezi, 1995), Ondokuz Mayıs Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu.

Sadık Eraslan, Sosyo Politik Acıdan Asr-ı Saadet Fetihleri (Hz. Omer Donemi), Ankara 1999.

Muhammed Rıza, el-Faru? ?Omer b. el-?a??ab (n?r. M. Emin Dannavi), Beyrut 1422/2002.

Mehmet Salih Arı, ?mamiyye ?iası Kaynaklarına Gore ?lk Uc Halife (doktora tezi, 2002), MU Sosyal Bilimler Enstitusu.

Abdusselam b. Muhsin Al-i Isa, Dirasatu’n-na?diyye fi’l-merviyyati’l-varide fi ?a??iyyeti ?Omer b. el-?a??ab , Medine 1423/2002, I-III.

Casim Avcı, ?slam-Bizans ?li?kileri , ?stanbul 2003, s. 59-60, 63-66, 84-85, 168-171, 208-209.

Mustafa S. Kucuka?cı, Cahiliye’den Emevilerin Sonuna Kadar Haremeyn , ?stanbul 2003, s. 55-59, 63-65, 74-76, 94-95, 102-103, 136-139, 173-175, 198-199, 267-270, 297-298.

M. Abdulhay el-Kettani, Hz. Peygamber’in Yonetimi: et-Teratibu’l-idariyye (trc. Ahmet Ozel), ?stanbul 2003, I, 134, 425-429, 505, 547-549; II, 25, 31, 113-114, 118-120, 155, 160, 191-197, 202-204, 295, 336-337, 350, 364, 400, 481, ayrıca bk. ?ndeks.

Unal Kılıc, Peygamber ve Dort Halife Gunlerinde ?ehir Yonetimi ve Valilik , Konya 2004.

Bunyamin Erul, Sahabenin Sunnet Anlayı?ı , Ankara 2005, s. 126-130, 385-416.

?srafil Balcı, Hz. Omer Doneminde Diplomasi , Ankara 2006.

Cemil Said, “?Omer b. el-?a??ab fi siretihi’l-edebiyye”, , XXVI (1395/1975), s. 3-32; XXVII (1396/1976), s. 9-29; XXX (1399/1979), s. 48-93.

R. B. Serjeant, “The Caliph ‘Umar’s Letters to Ab? M?s? al-Ash‘ar? and Mu‘?viya”, , XXIX/1 (1984), s. 65-79.

S. Bashear, “The Title ‘F?r?q’ and its Association With ‘Umar I”, , LXXII (1990), s. 47-70.

Ali Celik, “Hz. Omer’in Hadiscili?i”, Suleyman Demirel Universitesi ?lahiyat Fakultesi Dergisi , sy. 2, Isparta 1995, s. 253-275.

M. R. Cohen, “What Was the Pact of ?Umar? A Literary-Historical Study”, Jerusalem Studies in Arabic and Islam , XXIII, Jerusalem 1999, s. 100-157.

Mehmet Azimli, “Hz. Omer’in Musluman Olu?uyla ?lgili Rivayete Farklı Bir Yakla?ım”, ?slamiyat , VI/1, Ankara 2003, s. 173-183.

G. Levi Della Vida, “Omer”, , IX, 468-471.

a.mlf. ? [M. Bonner], “?Umar (I) b. al-K?h?a???b”, , X, 883-886.

Maddenin bu bolumu TDV ?slam Ansiklopedisi’nin 2007 yılında ?stanbul’da basılan 34. cildinde, 44-51 numaralı sayfalarda yer almı?tır. Matbu nushayı pdf dosyası olarak indirmek icin tıklayınız.
2/2
Muellif:
OMER
Muellif: MUHS?N KOCAK
Web Sitesi: TDV ?slam Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV ?slam Ara?tırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Eri?im Tarihi: 17.06.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/omer#2-fikih
MUHS?N KOCAK, "OMER", TDV ?slam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/omer#2-fikih (17.06.2024).
Kopyalama metni

FIKIH. Hz. Omer, Hz. Ebu Bekir ile birlikte Resul-i Ekrem’in en yakın iki dostu ve yardımcısından biri olması yanında onun fıkhi konulardaki soz ve davranı?larını dikkatle izleyip hukumlerin maksat ve hikmetlerini o?renme fırsatını elde etmesi sebebiyle fıkıh tarihinde onemli bir yere sahiptir. ?ura meclislerinde ileri surdu?u isabetli goru?leriyle dikkatleri uzerinde toplamı? ve Hz. Peygamber’in iltifatlarına mazhar olmu?tur (Buhari, “Fe?a?ilu’l-a??ab”, 6; Muslim, “Fe?a?ilu’?-?a?abe”, 14-25; Tirmizi, “Mena?ıb”, 18). Yirmiye yakın meselede (Kocak, Hz. Omer ve Fıkhı , s. 27-35) vahyin onun goru?lerine uygun bicimde geldi?ini belirtmek uzere kullanılan “muvafak?tu Omer” tabiri te?riin ruhunu kavrama hususundaki ozelli?ini vurgulama amacı ta?ır. Fıkhın geli?me ca?ı olan sahabe devrinde en cok fetva vermekle me?hur yedi sahabinin ba?ında bulundu?u, Hz. Ebu Bekir’in hilafet makamına gelince yargı i?lerini yurutmekle onu gorevlendirdi?i dikkate alındı?ında Hz. Omer’in fıkıh tarihindeki yeri daha iyi anla?ılır.

Hz. Omer hukum verirken once Kur’an’a, ardından sunnete, sonra da re’ye ba?vurmu?tur. Haber-i vahid ?eklinde rivayet edilmi? olsa da sunnete aykırı oldu?unu sonradan o?rendi?i konularda kendi goru?unu terkederek sunnetle amel etmi?tir. Hadisin sa?lamlı?ının tesbitine ozel itina gostermi?, bunu temin icin de?i?ik tedbirlere ba?vurmu?tur. Bu ba?lamda bazan raviden, rivayet etti?i hadisi Hz. Peygamber’den duydu?una dair ?ahit getirmesini istemi? (mesela bk. , “?sti??an”, 1), daha guclu buldu?u bir delile aykırı gordu?u, bu yuzden sıhhatine guvenmedi?i hadisleri kabul etmemi?tir (mesela bk. Muslim, “?ala?”, 46). Hz. Omer, sunneti ikinci te?ri‘ kayna?ı olarak kabul edip hukum istinbatında ona ba?vurmasına ra?men cok hadis rivayet edilmesine taraftar olmamı?, de?i?ik bolgelere gonderdi?i ir?ad heyetlerine Kur’an e?itimine oncelik verip cok hadis rivayet etmemelerini telkin etmi?, bu arada cok hadis rivayet eden bazı sahabileri uyarmı?tır. Hz. Omer’in bu telkin ve uygulamaları, sunneti hukum kayna?ı olarak kabul etmedi?i ?eklinde bazı a?ırı yorumlara dayanak yapılmaya calı?ılmı?sa da onun bu davranı?ının ravileri hadis rivayeti konusunda dikkatli olmaya sevketmek, kotu niyetli ki?ilerin hadis uydurma te?ebbuslerini onlemek, Kur’an e?itiminin yerle?mesini sa?lamak ve Kur’an ile Sunnet’in birbirine karı?tırılmasını onlemek gibi gerekcelere dayandı?ı acıktır. Hz. Omer co?u fıkhi meselelerle ilgili olmak uzere 500’un uzerinde hadis rivayet etmi?, kendisinden ba?ta Hz. Ali, Abdullah b. Mes‘ud, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Omer olmak uzere bircok sahabi yanında Said b. Museyyeb, K?di ?ureyh, Esved b. Yezid ve Kays b. Ebu Hazim gibi pek cok tabii rivayette bulunmu?tur. Hz. Omer’in rivayet etti?i hadisleri Ebu Bekir en-Neccad Musnedu ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Mahfuzurrahman Zeynullah, Medine 1415/1994) ve ?bn ?eybe Musnedu emiri’l-mu?minin ?Omer b. el-?a??ab (n?r. Kemal Yusuf el-Hut, Beyrut 1405/1985) adlarıyla bir araya getirmi?tir.

Kur’an ve Sunnet’te hukmu bulunmayan meseleleri re’ye ba?vurarak hukme ba?layan Hz. Omer, Ebu Musa el-E?‘ari’ye ve K?di ?ureyh’e gonderdi?i mektuplarda onları da re’y ile ictihada te?vik etmi?tir. O devirde re’y, “Kitap ve Sunnet’te hukmu acıklanmayan meselelerin naslardan cıkarılan prensipler ı?ı?ında cozume kavu?turulması” anlamında kullanılıyordu. Re’ye verdi?i onem sebebiyle Hz. Omer’in “ehl-i re’y” adıyla bilinen fıkıh ekolunun olu?masında cok etkili oldu?u kabul edilir. Irak’ta ortaya cıkan bu ekole Hz. Omer’in etkisi onun en yakın mu?avirlerinden Hz. Ali ve Abdullah b. Mes‘ud vasıtasıyla olmu?tur. Hz. Omer’in re’yi kotuledi?ine ve sunnete aykırı gordu?une dair rivayetler (?bn Abdulber en-Nemeri, s. 417 vd.) iyi incelendi?inde bunların Kur’an ve Sunnet’e ba?vurulmadan ortaya konmu? naslara aykırı goru?ler hakkında oldu?u gorulur. Hz. Omer, re’y ictihadına onem veren sahabilerin ba?ında yer almakla birlikte uzerinde icma bulunanlar haric re’y ile ula?ılan hukumlerin kesinlik ta?ıdı?ını kabul etmemi?, bunların nasla sabit hukumlerden ayrı mutalaa edilmesini istemi?, ehil olan herkesin ictihad yapabilece?ini ve herkesin istedi?i rey’e uyabilece?ini soylemi?tir ( a.g.e. , s. 318). Onun, hukmunu Kur’an ve Sunnet’te bulamadı?ı meselelerde Hz. Ebu Bekir’in goru?unu ara?tırdı?ı, bununla birlikte her zaman onunla aynı goru?u payla?madı?ı bilinmektedir. Nitekim Hz. Ebu Bekir, kendisinden sonra hilafet makamına gelecek ?ahsı veliaht tayin etmek suretiyle belirlemeyi uygun gordu?u halde Hz. Omer hilafet i?ini ?ura meclisine havale etmi?tir. Re’y ile ula?tı?ı ictihadlarından gerekti?inde donmekten cekinmeyen Hz. Omer bu hususu Ebu Musa el-E?‘ari’ye gonderdi?i mektupta ?u sozlerle teyit etmi?tir: “Bugun verdi?in, daha sonra tekrar du?unup yanlı? oldu?unu anladı?ın bir hukum seni hakka donmekten alıkoymasın” (Darekutni, IV, 206).

Hz. Omer de Ebu Bekir gibi ictihadlarını cok defa ?ura usuluyle yapmı?tır. Onun ba?ta Hz. Ali olmak uzere, Osman, Abdurrahman b. Avf, Muaz b. Cebel, Ubey b. Ka‘b ve Zeyd b. Sabit gibi sahabenin ileri gelenlerinden olu?an bir isti?are meclisi bulunmaktaydı (?bn Sa‘d, II, 350). ?ura ictihadı yoluyla ortaya cıkan ihtilafsız hukumler butun muslumanların uydu?u hukumler olarak kabul gormu?tur. Goru? ve uygulamalarından anla?ıldı?ına gore Hz. Omer’in re’y ictihadında kıyas metoduyla maslahat ve sedd-i zerai‘ ilkeleri a?ırlıklı bir yer tutmaktaydı. Onun Ebu Musa el-E?‘ari’ye yazdı?ı mektupta gecen ?u ifade kıyasın huccet oldu?unu savunanların en onemli dayanaklarından biri olmu?tur: “Kitap ve Sunnet’te bulunmadı?ı icin hakkında tereddude du?tu?un hukumleri dikkatli bir ?ekilde incele; sonra benzerlikleri bul, ona gore kıyas yap ve Allah’ın emrine en yakın olanı ve do?ruya en cok benzeyeni sec.” Hz. Omer’in ula?tı?ı bircok hukumde kıyas metodunu kullandı?ı goruldu?unden bazı alimler onu genellikle Hanefiler’e nisbet edilen kıyasa dayalı fıkıh ekolunun esas kurucusu kabul etmi?tir.

Genel olarak faydanın elde edilmesi ve zararın giderilmesini ifade eden maslahatla “kotulu?e goturen vasıtaların yasaklanması” anlamındaki sedd-i zerai‘ Hz. Omer’in ictihadlarında dikkat etti?i onemli prensiplerdendir. Onun muellefe-i kulubun zekat hissesiyle ilgili tutumu, fethedilen toprakları fethe katılanlar arasında bolu?turmeyip harac mukabili eski sahiplerine bırakması, bir kıtlık yılında aclık sebebiyle hırsızlık yapanlara ceza uygulamaması, Ehl-i kitap kadınlarla evlenmeyi tasvip etmemesi gibi ictihad ve uygulamaları oteden beri de?i?ik yorum ve acıklamalara konu olmu?tur. Gunumuzde “zamanın de?i?mesiyle hukumlerin de?i?ece?i” prensibi cercevesinde yapılan tartı?malarda, de?i?imin sınırlarını subutu ve delaleti kati olan nasların getirdi?i hukumleri kapsayacak derecede geni?leten ve bu hukumlerin donemin toplumsal ?artlarına ba?lı olarak geldi?i, bu ?artlar ve ortamın de?i?mesiyle hukumlerin de de?i?ece?i goru?unu savunanlar Hz. Omer’in yoruma musait gorunen bu ictihad ve uygulamalarına atıfta bulunurlar. Co?unlu?a gore ise konu derinlemesine incelendi?inde Hz. Omer’in bu uygulamalarının ba?ka naslara dayandı?ı veya hukmun uygulanması icin var olması gereken illet ve ?artların bulunmayı?ına ba?lı oldu?u ya da maslahat ve sedd-i zerai‘ prensipleri cercevesinde devlet ba?kanına tanınan yetki kullanımından ibaret oldu?u gorulmektedir. Hz. Omer’in bu ictihad ve uygulamalarının di?er sahabilerin bilgisi ve onayı dahilinde olması, fethedilen toprakların statusu meselesinde oldu?u gibi bazı konularda sahabenin icmaının meydana gelmesi de onun naslarla cizilen cercevenin dı?ına cıkmadı?ını gostermektedir.

Fıkıh tarihinde ehl-i re’y yanında ehl-i hadis adı verilen ekolun de sahabe nesli muctehidlerinin ba?ında Hz. Omer bulundu?u icin onun hem kendi doneminde hem de sonraki donemlerde ya?ayan farklı ekollere mensup muctehidler uzerindeki tesirleri derin olmu?tur. Bazı fakih sahabiler, Hz. Ebu Bekir ile Omer’in ittifak etti?i goru?leri di?er sahabilerin goru?lerine tercih etmi?tir. Fıkıh usulunde de Hz. Ebu Bekir ve Omer’in goru?lerinin huccet olup olmadı?ı uzerinde durulmu? ve farklı goru?ler ortaya konmu?tur. ?slam tarihinde siyasi ve idari bircok uygulamayı ilk defa hayata geciren Hz. Omer fıkhi goru? ve uygulamaları, Ebu Musa el-E?‘ari’ye gonderdi?i ?slam hukuku ve yargılama usuluyle ilgili mektubu (bu mektubun sıhhati ve muhtevasının tahlili icin bk. EBU MUSA el-E?‘ARI ) ve kendisine intikal eden davaları cozmede takip etti?i usulle hukukta bircok yeni prensibin ilk vazıı olmu?, yargılama usulunun temellerini atmı?tır.

Hz. Omer’in fıkıh, tefsir ve hadis kitaplarında da?ınık ?ekilde bulunan fıkhi goru?lerini Muhammed Revvas Kal‘aci Mevsu?atu fı?hi ?Omer b. el-?a??ab adlı eserinde toplamı?tır (baskı yeri yok, 1981). Ayrıca ibadetler, aile, ceza ve miras hukukuna dair goru?leri Muhsin Kocak tarafından Hz. Omer ve Fıkhı adlı doktora calı?masında bir araya getirilmi?, di?er muctehidlerin goru?leriyle kar?ıla?tırmalı olarak delilleriyle birlikte verilmi?tir. Ceza hukuku sahasındaki goru?leri Ruvey‘i b. Racih er-Ruhayli incelemi?, te?ri‘deki metodu da Muhammed Biltaci tarafından tahlil edilmi?tir (bk. bibl.). Hz. Omer’in sadece fıkhi yonunu konu alan cok sayıda tez ve makale bulunmaktadır (bir liste icin bk. Mevsu?atu me?adiri’n-ni?ami’l-?slami , II, 48-49; III, 143-144).


B?BL?YOGRAFYA

Ebu Yusuf, Kitabu’l-?arac (n?r. Muhibbuddin el-Hatib), Bulak 1302 → Kahire 1396, s. 25, 26-29, 45.

?afii, er-Risale (n?r. Ahmed M. ?akir), Kahire 1359/1940, s. 422-427, 435.

Abdurrezzak es-San‘ani, el-Mu?annef (n?r. Habiburrahman el-A‘zami), Beyrut 1390-92/1970-72, VI, 68-69; IX, 385, 397-398; X, 61, 325, 381; XI, 257-258.

Ebu Ubeyd K?sım b. Sellam, Kitabu’l-Emval (n?r. M. Halil Herras), Kahire 1395/1975, s. 74-75, 78-79.

?bn Sa‘d, e?-?aba??t , Beyrut, ts. (Daru Sadır), II, 350; III, 218, 283, 287, 296; IV, 21-22; VI, 7.

, s. 267-268, 276.

Veki‘, A?baru’l-?u?at (n?r. Abdulaziz el-Merag?), Kahire 1947, II, 180.

Taberi, Tari? , Beyrut, ts. (Daru’l-kalem), II, 252; IV, 188, 222; V, 22.

Cessas, A?kamu’l-?ur?an (M. Sadık Kamhavi), Kahire, ts. (Daru’l-mushaf), I, 166; V, 166, 357-358.

Darekutni, es-Sunen (n?r. Abdullah Ha?im Yemani el-Medeni), Kahire, ts. (Daru’l-mehasin), IV, 206.

Maverdi, el-A?kamu’s-sul?aniyye , Kahire 1393/1973, s. 201.

?bn Abdulber en-Nemeri, Cami?u beyani’l-?ilm , Kahire 1975, s. 318, 398-399, 417 vd.

Hatib el-Ba?dadi, ?erefu a??abi’l-?adis? (n?r. M. Said Hatibo?lu), Ankara 1971, s. 87-89.

, II, 179; V, 201; XII, 49; XVI, 63, 71.

a.mlf., el-U?ul (n?r. Ebu’l-Vefa el-Efg?ni), Kahire 1371, I, 350; II, 107, 121, 133.

, I, 6, 7, 8.

?bn Kayyim el-Cevziyye, ??lamu’l-muva??ı?in (n?r. Taha Abdurrauf Sa‘d), Beyrut 1973, I, 12, 54, 55, 62, 65, 67, 85-86, 130; II, 235-236.

?atıbi, el-Muvafa??t , Beyrut, ts. (Daru’l-ma‘rife), I, 139.

Muhammed Biltaci, Menhecu ?Omer b. el-?a??ab fi’t-te?ri? , Kahire 1390/1970.

M. Yusuf Musa, Fıkh-ı ?slam Tarihi (trc. Ahmed Meylani), ?stanbul 1973, s. 147, 148, 149, 151, 250-251.

Hayreddin Karaman, ?slam Hukukunda ?ctihad , ?stanbul 1996, s. 50-74, 96, 106, 125, 126.

Hava Lazarus-Yafeh, Some Religious Aspects of Islam , Leiden 1981, s. 1-16.

Nevzat A?ık, Sahabe ve Hadis Rivayeti , ?zmir 1981, s. 162-178.

Ruvey‘i b. Racih er-Ruhayli, Fı?hu ?Omer b. el-?a??ab muvazenen bi-fı?hi e?heri’l-muctehidin , Beyrut 1403, I-III.

Muhsin Kocak, Hz. Omer ve Fıkhı (doktora tezi, 1987), Dokuz Eylul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu.

a.mlf., ?slam Hukukunda Hukumlerin De?i?mesi Acısından Hz. Omer’in Bazı Uygulamaları , Samsun 1997.

Mustafa Fayda, Hz. Omer Zamanında Gayr-ı Muslimler , ?stanbul 1989, s. 30.

Abdulcebbar er-Rifai, Mevsu?atu me?adiri’n-ni?ami’l-?slami , Kum 1417, II, 48-49; III, 143-144.

Muhammed Muhammed el-Medeni, “Na?aratun fi fı?hi ?Omer”, , XXXI/1 (1959), s. 20-25.

R. B. Serjeant, “The Caliph ‘Umar’s Letters to Ab? M?s? al-Ash‘ar? and Mu‘?viya”, , XXIX/1 (1984), s. 65-79.

M. Yusuf Guraya, “Judicial System Under ‘Umar’ The Great”, , LVIII/2 (1984), s. 97-135.

Muhammed Hamidullah, “Halife Hz. Omer Devrinde Adli Te?kilat” (trc. Fahrettin Atar), ?lim ve Sanat , IV/23, ?stanbul 1989, s. 45-53.

Saffet Kose, “Hz. Omer’in Bazı Uygulamaları Ba?lamında Ahkamın De?i?mesi Tartı?malarına Bir Bakı?”, ?slam Hukuku Ara?tırmaları Dergisi , sy. 7, Konya 2006, s. 13-50.

Maddenin bu bolumu TDV ?slam Ansiklopedisi’nin 2007 yılında ?stanbul’da basılan 34. cildinde, 51-53 numaralı sayfalarda yer almı?tır. Matbu nushayı pdf dosyası olarak indirmek icin tıklayınız.
TDV ?slam Ansiklopedisi 'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BA?KA B?R MADDE GOSTER