한국   대만   중국   일본 
? AZAP - TDV ?slam Ansiklopedisi

AZAP

??????
AZAP
Muellif: YUSUF ?EVK? YAVUZ
Web Sitesi: TDV ?slam Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV ?slam Ara?tırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1991
Eri?im Tarihi: 12.06.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/azap
YUSUF ?EVK? YAVUZ, "AZAP", TDV ?slam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/azap (12.06.2024).
Kopyalama metni

Arapca’da azab “terketmek, vazgecmek, vazgecirmek” gibi manalara gelen azb kokunden isim olup “i?kence, eziyet ve elem” anlamında kullanılır. Elem ve ıstırapların bir kısmı beden, bir kısmı da ruh uzerinde etkili oldu?una gore azap hem maddi hem de manevi bir elem ve ceza niteli?i ta?ır.

Kur’an ve Hadiste Azap. Kur’an’da turevleriyle birlikte 490 defa gecen azap, genellikle ilahi emirlere kar?ı gelenlere verilen cezanın adı olarak kullanılır. Kur’an-ı Kerim’de azap manasında gecen ba?ka kelimeler de vardır. Bunlardan en cok tekrarlananlar nar , cehennem , ricz , be’s ve ik?b dır (Ebu’l-Bek?, s. 191). ?lgili ayetlerin incelenmesinden anla?ıldı?ına gore ilahi azap dunyada, kabir hayatında ve ahirette olmak uzere uc safhada gercekle?ir. Kainatın yegane yaratıcısı, yoneticisi ve dolayısıyla sahibi olan Allah kullarından diledi?ine azap etmeye muktedir olmakla birlikte (el-Maide 5/40; el-Ankebut 29/21) O azabının inkara ve isyana kar?ılık oldu?unu bildirmi?tir (el-A‘raf 7/96; et-Tevbe 9/95; Yunus 10/8, 70). ?lahi buyrukları tanımayanlara, peygamberlerini alaya alıp yalanlayanlara, kafirlere, fasıklara, zulum ve haksızlık yapanlara, hak dine girdikten sonra donenlere, i?ledikleri gunahlar sebebiyle bir ceza ve azap olmak uzere ce?itli felaketler gonderilerek dunyada helak edildikleri muhtelif ayetlerde beyan edilmi?tir. Bilhassa Nuh, Hud, Salih, Lut ve ?uayb peygamberlerin inkarcı kavimleri ce?itli ?ekillerdeki felaketlerle azaba u?ratılmı?, kimi yerin dibine gecirilerek, kimine gokten ta? ya?dırılarak (el-Ankebut 29/40), kimi suda bo?ularak (el-?sra 17/103), kimine ya?mur felaketi verilerek (el-A‘raf 7/84) bunlar maddi cezaya carptırılmı?; Kur’an’a inanmayan Ehl-i kitap ile munafıklarda oldu?u gibi kimine de zillet damgası vurularak kıyamete kadar manevi azaba maruz bırakılmı?tır. Yine Kur’an-ı Kerim kafirlerin sahip oldu?u gelip gecici dunya nimetlerinin aslında kendileri icin bir azap oldu?unu (et-Tevbe 9/85) haber vermi?, bu ?ekilde maddi imkanların insan bedenine haz vermesine kar?ılık ruhu icin ıstırap kayna?ı olabilece?i, manevi mutlulu?un madde ile de?il Allah’a ba?lanmakla gercekle?ece?i ve Allah yolunda harcanmayan servetin sahibini azaba surukleyece?i anlatılmak istenmi?tir (et-Tevbe 9/35).

?nkarcı ve isyankarların dunyada ilahi azapla cezalandırılmalarını, pi?manlık duyup girdikleri sapık yoldan donmelerini ve rablerine yonelmelerini sa?lamak gibi gaye ve hikmetlere ba?layan Kur’an-ı Kerim (el-En‘am 6/64; en-Nahl 16/53; es-Secde 32/21), acık bir ifade ile olmasa bile, olumle ba?layıp tekrar dirili?e kadar surecek olan kabir hayatında da sozu edilen ki?iler icin azabın devam edece?ine i?aret eder, ancak ayrıntılı bilgi vermez (bk. el-Mu’minun 23/100; el-Mu’min 40/46; Nuh 71/25).

?man edip ilahi buyruklara uyanların dı?ında kalan insanlarla cinler, inkarlarının derecesi ve gunahlarının buyuklu?une ba?lı olarak asıl azabı ahiret aleminde goreceklerdir (en-Nisa 4/145; en-Nahl 16/88). Bu azap tekrar dirili?le ba?layacak ve cehenneme giri?le son ?eklini alıp devam edecektir. Yine Kur’an’da belirtildi?ine gore peygamber gonderilmeyen topluluklara azap edilmeyecek (el-?sra 17/15); buna kar?ılık Allah’ın huzuruna cıkacaklarına inanmayıp ayetlerini inkar eden kafirler, Kur’an’a sırt ceviren yahudiler, hıristiyanlar, munafıklar, mu?rikler, peygamberlerin bir kısmına inanıp di?erlerini inkar edenler ?iddetli azaba u?ratılacaklar (el-Kehf 18/105-106; en-Nisa 4/138, 145, 161, 172; el-Maide 5/72-73; Al-i ?mran 3/151; el-Ahzab 33/73); bunların yanında yetimlerin mallarını haksız yere yiyen, mumini kasten olduren, iffetli kadınlara iftira eden ve Kur’an’da belirtilen sınırları (hududullah) a?ıp peygamberlerin bildirdiklerine aykırı davranan -buyuk gunah sahibi- muminler de azaptan kurtulamayacaklardır (en-Nisa 4/10, 14, 93, 97; el-Maide 5/94-95; en-Nur 24/23, 63). Sozu edilen bu zumreler, kısaca kafirler ve asi muminler, azaplarını Allah’ın diledi?i surece kalacakları cehennemde cekeceklerdir (Hud 11/106-107; en-Nebe’ 78/23). Kur’an’daki cehennem tasvirlerinden anla?ıldı?ına gore fizyolojik ve psikolojik nitelikli olmak uzere iki turlu uygulanacak olan azabın ilki yakıcı ate?ler, dondurucu so?uklar, demir topuzlar ve zincirler, ate?ten yatak, ortu ve elbiseler, kaynar sular, zakkumdan ve dikenli a?aclardan yiyecekler, katranlar, dar hucreler gibi vasıtalarla gercekle?tirilecek (en-Nisa 4/55; ?brahim 14/1617, 49; el-Kehf 18/29; el-Hac 22/19-21; el-Furk?n 25/13; es-Saffat 37/62; el-Mu’min 40/71-72; el-?nsan 76/4, 13); azabın ruhlara en ?iddetli ıstırabı verecek olan ikinci turu ise bu azaba mustahak olanların Allah’ı gormekten ve O’nunla konu?maktan mahrum bırakılarak ilahi lanete u?ratılmaları ?eklinde vuku bulacaktır (el-Bakara 2/161-162; Al-i ?mran 3/77). “Acıklı, buyuk, ?iddetli, a?a?ılayıcı, surekli, uzun sureli” gibi nitelikler ta?ıyan cehennem azabının kafirler icin “ahk?b” adı verilen uzun devirler surece?i, bunun kainatın omru kadar surekli olaca?ı, fakat ilahi iradeye ba?lı olarak surenin uzatılıp kısaltılabilece?i (el-En‘am 6/128; Hud 11/107; en-Nebe’ 78/23), Kur’an’da verilen bilgiler arasında yer alır.

Azaptan korunmak icin sık sık dua etmelerini muminlere tavsiye eden (Muslim, “Mesacid”, 128, 132) ve azabı ilahi iradeye ba?layan (Buhari, “Tev?id”, 31; Tirmizi, “?ıfatu’l-?ıyame”, 3) hadislerde de dunyada, kabir hayatında ve ahiret hayatının muhtelif safhalarında uygulanan azap ce?itlerinden soz edilir ( , II, 134; III, 288; Muslim, “Cennet”, 67). Hadislerde ahiret azabına nisbetle daha hafif olarak nitelenen ( , I, 238) dunya azabı, Hz. Peygamber’in maruz kalmaktan endi?e etti?i bir azap turu olarak gosterilmi?tir ( , VI, 66). ?lahi rahmete nail olan ummetinin ahiretten cok dunyada azaba u?ratılaca?ını belirten ( , IV, 410) Hz. Peygamber, kaza, cinayet ve sava?larda vuku bulan olumleri, veba gibi bula?ıcı hastalıkları, deprem ve sel felaketlerini, ic anla?mazlıkları dunyevi azaplar arasında saymı?tır ( , IV, 418; VI, 64; Tirmizi, “Cena?iz”, 66). Genellikle kabirde gecti?i icin kabir azabı olarak da bilinen berzah alemindeki azap hakkında ayetlere nazaran hadislerde daha ayrıntılı bilgiler mevcuttur. Konuyla ilgili hadislerde belirtildi?ine gore asi muminlerle kafirler kabir sıkması, meleklerce dovulerek i?kenceye u?ratılmaları ve cehennemdeki yerlerinin devamlı surette kendilerine gosterilmesi ?eklinde ce?itli azaplara carptırılacaklardır (Buhari, “Cena?iz”, 82, 87-91; Muslim, “Cennet”, 68, 70; Tirmizi, “Cena?iz”, 67). Hadislerde, iman ve iyi amelleri sayesinde ahiret azabı gormeden cennete girecek olan muslumanlar yanında, gunahından tovbe edenlerin, Allah’ı devamlı olarak ananların, Mescid-i Nebevi’de arka arkaya kırk vakit namaz kılanların da azaptan kurtulacakları haber verilir ( , I, 271; III, 155; IV, 217; Tirmizi, “Da?avat”, 6, “?ıfatu’l-?ıyame”, 12). Ayrıca bazı hadislerde inceden inceye hesaba cekilenlerin ve kotulukleri a?ır basanların mutlaka azaba u?ratılacakları (Muslim, “Cennet”, 79) bildirilir. Yine hadislerde belirtildi?ine gore cehenneme girenlere farklı derecelerde azap edilecektir. Peygamberleri oldurenler, sapıklı?a onderlik yapıp topluma bu ?ekilde yon verenler ve zalim devlet ba?kanları en ?iddetli azaba maruz bırakılacaklardır ( , I, 375, 407; II, 55). Musluman olmamakla birlikte Hz. Peygamber’i himaye eden ve dolayısıyla ?slamiyet’in yayılı?ını destekleyen Ebu Talib’e ise hafif bir azap uygulanacaktır ( , I, 290). Cehennemdekilerin kimi ayak bileklerine, kimi dizlerine, kimi de beline ve go?sune kadar ate?e gomulecek ( , III, 13; Muslim, “Cennet”, 33), kafirlerin bedenleri buyultulerek farklı ?ekillere sokulacaktır (Muslim, “Cennet”, 44, 45; Tirmizi, “?ıfatu cehennem”, 3).

Azap konusu ?slam literaturunde dunyada, kabirde, ahiret hayatının ce?itli safhalarında ve cehennemde olmak uzere dort acıdan ele alınarak i?lenmi?, ayrıca azabın sureklili?i uzerinde de durulmu?tur. Dunya azabını uyarı ve helak mahiyetinde olmak uzere iki ?ekilde mutalaa etmek mumkundur. Uyarı azabı, Yunus peygamberin kavminde oldu?u gibi ilahi buyruklara uymayan toplulukların gerce?i gorup kabul etmelerini sa?lamak maksadıyla maruz bırakıldıkları felaketler turundendir. Ki?ilerin kar?ıla?tı?ı hastalık vb. bazı afetleri de bu grup icinde ele almak mumkundur. Helak azabı ise Nuh, Hud, Salih ve Lut peygamberlerin kavimlerinde goruldu?u uzere inkarcılık ve isyankarlıkta direnen milletleri mahvedip geride kalan insanlara muessir bir ibret vermek gayesini ta?ıyan azaptır (Alusi, XV, 36). Dunyevi azabın bir kısmı Allah tarafından konulan ictimai kanunlara uymamanın tabii bir sonucu, bir kısmı da ilahi gazabın neticesi olarak meydana gelir ki helak azabı bu ikinci turdendir (M. Re?id Rıza, IV, 294).

Ahiret Azabının Mevcudiyeti. ?slam bilginlerinin buyuk co?unlu?u kafirlerle asi muminler icin kabir ve ahiret azabının vuku bulaca?ı goru?unde birle?mi?lerdir. Bazı Murcie mensuplarıyla bir kısım filozoflar (Ebu Bekir er-Razi, s. 96; ?bnu’l-Vezir, s. 366), daha cok akli gerekcelere dayanarak yaratıcının kullarına azap etmemesi gerekti?ini ve ahiret aleminde bunun fiilen gercekle?meyece?ini iddia etmi?lerdir. Bunların ilahi adalet ve hikmete uygun olmadı?ı temel du?uncesinden hareketle ahiret azabının gereksizli?ini ispat etmek icin getirdikleri delilleri ?u noktalarda toplamak mumkundur: 1. ?nkarcı ve isyankarlar azabı hak etse bile ilahi lutuf ve ma?firet onların affedilmesini gerektirir. Nitekim azap bir vaiddir (tehdit). Vaidden donmek ise bir lutuf ve kerem orne?idir (E?‘ari, Ma??lat , s. 146-148). 2. Azap, uygulayana fayda sa?lamayan, uygulanana ise zarar veren kotu bir fiildir ve hakim olan Allah’ın boyle bir fiili i?lemesi abestir. 3. Allah hem kafirlerin iman etmeyeceklerini haber vermi? (el-Bakara 2/6-7), hem de onları iman ve itaat etmekle mukellef tutmu?tur. Ayrıca ?eytanı yaratmak suretiyle gunah i?lenmesine elveri?li bir ortam hazırlamı?, boylece kullarının inkar ve isyanına sebep olmu?tur. Buna gore kendi iradesiyle hazırlayıp meydana getirdi?i bir neticeden cebir altındaki kullarını sorumlu tutup azap etmesi kotu bir fiildir ve boyle bir fiili i?lemek Allah’a yara?maz. 4. ?nsanlar aynı kabiliyette yaratılmamı?lardır. Akıl ve zeka seviyesi ileri derecede olanlar kendilerini bir tehlikenin bekleyebilece?ini du?unerek iman ve itaat etseler bile bu seviyenin altında bulundukları icin kendilerini azaptan kurtaracak itaati gosteremeyen insanların buyuk co?unlu?u kotu akıbete u?rayacaktır. Halbuki bu duruma du?melerinin sebebi kendileri de?il Allah’ın onları boyle yaratmasıdır. ?u halde Allah hikmete uygun olmadı?ı icin kullarına azap etmeyecektir (Fahreddin er-Razi, II, 54-56; Musa Bigiyef, s. 14, 35, 59).

Azabın varlı?ı ve uygulanmasıyla ilgili olarak one surulen bu tur itirazlara ?slam alimleri muhtelif cevaplar vermi?lerdir. Allah’ın lutuf, kerem ve ma?firet sahibi oldu?unda ?uphe yoksa da butun semavi kitaplarda yer alan hakim telakkiye gore inananla inanmayanın, Allah’a itaat edenle O’na isyan edenin e?it tutulmaması ilahi adalet ve hikmetin gere?idir. Kur’an-ı Kerim’in ce?itli ayetlerinde, Allah’ın lutuf ve keremine guvenerek inkar ve isyana du?ulmemesi konusunda butun insanlar uyarılmakta (Lokman 31/33; Fatır 35/5; el-Hadid 57/14; el-?nfitar 82/6), iyilerle kotulerin hem dunya hayatında hem de ahirette farklı muamelelere tabi tutulacakları ısrarla belirtilmektedir. Be?eri adalet ve hukuk sistemlerinde de aynı ayırımın gozetildi?i bilinmektedir. Di?er semavi kitaplara paralel olarak Kur’an-ı Kerim de cehennemin insanlar ve cinlerle dolaca?ını (Hud 11/119; es-Secde 32/13), yetmi? defa af dilenseler bile kafirlerin affedilmeyece?ini (et-Tevbe 9/80), Allah’ın ba?ı?layıcı olması yanında azabının da ?iddetli oldu?unu (el-Hicr 15/50) haber vermektedir. Ahiret azabını kabul etmeyenlerin bu azabı cezalandıran icin faydasız gormeleri de isabetli de?ildir. ?slam literaturunde bir adı da azap olan ceza, her ?eyden once adaletin yerine getirilmesine ve suclunun ıslah edilmesine yoneliktir. Ki?inin yaratana ve yaratılmı?lara kar?ı olan gorevini yerine getirmeyi?i Kur’an’da manevi bir hastalık olarak nitelendirilmi? (el-Bakara 2/10), boylelerinin azabı gorunceye kadar inkarlarından vazgecmeyecekleri belirtilmi? (Yunus 10/96-97) ve azabın bu hastalı?ı iyile?tiren yegane ilac oldu?una i?aret edilmek istenmi?tir. Buna gore insandaki inkarcı ruh halini gidermesi azap icin yeterli bir fayda olarak mutalaa edilmelidir. Soz konusu azap dunya hayatında uygulanmı?sa bir uyarı fonksiyonunu icra eder. Ahiret aleminde asi muminlere uygulanmı?sa onların cennete kabul edilmelerini sa?lar. Kafirlere uygulanmı?sa adaletin tecellisine ve belki arınıp bir gun bu cezadan kurtulmalarına vesile olur (a?.bk.). ?lahi gazabın tecellisi bir yana, bazı ?slam du?unurleri de inkar ve isyanın ruhta tabii bir tesir meydana getirdi?i goru?undedir (M. Re?id Rıza, XI, 301). Cahiz, M. Re?id Rıza gibi bazı ilk ve son devir bilginlerinin savundu?u bu goru?e gore selim fıtratlarına ve Allah’ın koydu?u kanunlara aykırı davranarak gunah i?leyenlerin ruhlarında meydana gelen kir kendilerini tabii bir yolla cehenneme iter, cehennem de onları adeta cezbeder. Bundan dolayı inkarcı ve isyankar kullara azap etmek hem bir adalet hem de rahmet olarak du?unulebilir. Nitekim gunahkarlardan ilahi azabın geri cevrilmeyece?i anlatılırken Allah’ın geni? bir rahmet sahibi olu?una temas edilmesinde de (el-En‘am 6/147) boyle bir hikmet aramak mumkundur.

?nsanların inkar ve isyana du?ebilecekleri bir ortamda yaratılmaları ve farklı zihni kabiliyetler ta?ımaları esasına dayanan itirazlar da son derece sathi ve temelsizdir. Zira insanların tamamına yakını bazı ferdi farklılıklara ra?men iyi ile kotuyu birbirinden ayırabilecek sa?duyuya, yukumluluk ve sorumluluk ?uuruna, irade ve yapma gucune, ayrıca peygamberlerin ir?adına mazhar olmu?tur. Bazı kotumser du?unurlerin aksi yondeki kanaatlerine ra?men insanlı?ın ortak telakkisi de aynı yondedir. Genel ?slami anlayı?a gore ki?i e?er peygamberlerin ir?adına mazhar olmamı?sa azaba da maruz kalmayacaktır (Alusi, XV, 39-41). Bazı ?ii fırkalarla Hariciler’in dı?ında kalan ?slam alimlerinin co?unlu?una gore akıldan yoksun olanlarla cocuklar sorumlu tutulmayacak ve azap gormeyeceklerdir (E?‘ari, Ma??lat , s. 55, 110-111).

Hariciler’in tamamı ile bir kısım Mu‘tezile ve ?ia bilgini istisna edilirse kelamcıların buyuk co?unlu?u kabir hayatında azabın vuku bulaca?ı hususunda birle?irler ( , s. 247; Nesefi, vr. 243 b ; ?bn Teymiyye, IV, 284). Her ne kadar Ebu’l-Hasan el-E?‘ari ve Ebu Ya‘la Mu‘tezile’nin kabir azabını inkar etti?ini naklederlerse de ( Ma??lat , s. 430; el-Mu?temed , s. 178) Mu‘tezile kaynakları bu iddiayı ?bnu’r-Ravendi’nin kendilerine yoneltti?i bir itham olarak de?erlendirip reddeder (K?di Abdulcebbar, s. 730-734). ?nkarcılara ve gıybet etmek, ko?uculuk yapmak, ibadetlerin gerektirdi?i maddi temizli?e uymamak, mazlumlara yardımdan kacınmak gibi gunahlar i?leyen muminlere uygulanacak olan (Buhari, “Cena?iz”, 82, 89; ?bn Receb, s. 46-50) kabir azabının kafirler ve asi muminler icin devamlı, kucuk gunah i?leyen muminler icin ise gecici oldu?u goru?unu benimseyenler oldu?u gibi (Lek?ni, s. 222), kıyametin kopmasından itibaren dirili?e kadar gececek sure icinde bunun butun insanlardan kaldırılaca?ını soyleyenler de vardır (?bn Receb, s. 46-49, 50-58). Bazı Mu‘tezile alimlerinin bu azabın sadece ruhi olaca?ını ileri surmelerine kar?ılık kelamcıların co?unlu?una gore hem ruhi hem bedeni olacaktır (E?‘ari, Ma??lat , s. 430). Bu, ya ruhla beden arasında bir ili?ki kurularak veya bedenin parcalarında, azabın hissedilmesini sa?layacak kadar bir hayat yaratılarak gercekle?ecektir (Ebu Ya‘la, s. 178; Ramazan Efendi, s. 225; kabir azabı hakkında daha geni? bilgi icin bk. KAB?R ).

Ahirette insanlara uygulanacak olan asıl azap cehennemde vuku bulmakla birlikte yeniden dirili?le ba?layıp cehenneme girinceye kadar gececek olan her safha kafirler ile asi muminler icin bir nevi azap halini alacak ve bunlar yakla?an kotu akıbetlerini ıstırap icinde bekleyeceklerdir (?bn Kesir, II, 4-14).

Bazı alimler, ate?ten yaratılan ?eytanın ve cinlerin ate?le cezalandırılmalarının bir azap te?kil etmeyece?ini goz onunde bulundurarak bu yaratılı?taki kafir ve asilerin dondurucu so?ukla (zemherir, bk. el-?nsan 76/13), insanların ise ate?le azap edileceklerini kabul etmi?ler (?bnu’l-Arabi, II, 289; IV, 385); bununla birlikte en buyuk saadet olan cemal-i ilahiyi mu?ahede etmekten ve Allah’a yakın olmaktan mahrum bulunmayı da en ıstıraplı azap olarak telakki etmi?lerdir (?bn Receb, s. 153; M. Re?id Rıza, X, 536).

?slam alimleri, ahiret azabının ki?inin cismani veya ruhani varlı?ının hangisine uygulanaca?ı konusunda farklı goru?ler ileri surmu?lerdir. Ha?viyye’ye mensup bazı alimler azabın sadece bedene uygulanaca?ını savunurken Selefiyye’nin onde gelen alimleriyle Ehl-i sunnet, ?ia ve Mu‘tezile kelamcılarının co?unlu?u azabın hem bedeni hem de ruhi olaca?ını kabul etmi?lerdir (?bn Teymiyye, IV, 282-283; Muhammed Ahmed Abdulk?dir, s. 347, 358). ?bnu’l-Arabi de bu goru?e katılır ( el-Futu?at , IV, 385, 450, 451). ?slam Me??ai filozofları ise ahiret hayatını sırf ruhani bir hayat kabul ettiklerinden azabın da yalnız ruhi olaca?ını ileri surmu?lerdir (bk. ?bn Sina, s. 291-295). Azabın sadece bedeni olaca?ını soylemek, hem bazı naslar hem de ruhsuz bir bedenin idrakten yoksun olaca?ı realitesi kar?ısında isabetsiz gorundu?u gibi onun sadece ruhi olaca?ını ileri surmek de Kur’an’da tereddude yer bırakmayacak acıklıkta yapılan maddi cehennem tasvirlerine aykırı du?mektedir. Akli ve nakli hicbir zaruret bulunmadı?ı halde bunca nassı te’vil ederek cismani azabı inkar etmek de isabetli kabul edilemez. ?nsan kavramı ruhla bedenden meydana gelen bir varlı?ı ifade etti?ine ve ilahi emirlere bu ?ekliyle muhatap oldu?una gore azabın hem ruhi hem de bedeni olması akla daha uygun gorunmektedir (Kazvini, s. 77).

Azabın Ebedili?i. Cehennem azabının ebediyeti hakkında ?slam oncesi dinlerden beri ce?itli goru?ler ileri surulmu?tur. Sabiiler’le Brahmanizm’e mensup olanların cehennem azabının 7000 devir (asır) surece?ine ve bir gun mutlaka sona erece?ine inandıkları nakledilir (Makdisi, I, 197-198). Kur’an-ı Kerim, yahudilerin azabın sayılı gunler devam ettikten sonra sona erece?ine inandıklarını haber vermi?tir (Al-i ?mran 3/24). Ancak bu akide Ahd-i Atik’te bulunmayıp Hz. Musa’dan yedi asır sonra vuku bulan Babil esareti sırasında ve sonraki devirlerde ?ran kulturu, Hıristiyanlık ve ?slamiyet’in etkisiyle te?ekkul eden ahiret inancının bir sonucudur. Ahiret inancının kesin olarak yer aldı?ı Hıristiyanlık’ta ise azabın ebedi olaca?ı kabul edilir. Nitekim Ahd-i Cedid’de, “Fani olan yiyecek icin de?il, ebedi hayatta baki olan yiyecek icin calı?ın” denilmektedir (Yuhanna, 6/27; ayrıca bk. Matta, 25/31-34).

Asi muminler ve kafirler icin azabın ebedili?i konusunda ?slam alimlerinin goru?leri birbirinden farklıdır. Ehl-i sunnet’e ve bazı ?ia fırkalarına gore cehenneme giren muminler, ister kucuk ister buyuk gunah i?lemi? olsunlar, eninde sonunda oradan cıkacaklardır (E?‘ari, Ma??lat , s. 294; ?bn Babeveyh, s. 90-91). Bazı E?‘ari alimleri ise Ehl-i sunnet’in dı?ındaki mezhep liderlerinin ebediyen azap goreceklerini iddia etmi?lerdir (Ba?dadi, s. 242). Hariciler, Mu‘tezile ve bunların goru?une uyan bir kısım ?ia’ya gore de kendi mezheplerinden buyuk gunah i?leyen muminlerle muhalif mezheplere mensup olanların tamamı icin azap ebedidir (E?‘ari, Ma??lat , s. 54-55, 274, 474; K?di Abdulcebbar, s. 674 vd.). Bunların mezhep taassubundan kaynaklanan subjektif iddialar oldu?u acıktır.

Kafirlere uygulanacak azabın ebedili?ine gelince, her ne kadar Cehm b. Safvan ile Ebu’l-Huzeyl el-Allaf dı?ındaki butun ?slam alimlerinin bu azabın ebedili?i uzerinde ittifak etti?i nakledilirse de (E?‘ari, Ma??lat , s. 474; ?bn Hazm, el-U?ul , s. 43) aslında konu ile ilgili olarak bir ittifak veya icmadan soz etmek oldukca guctur. Cunku ?slamiyet’in ilk devirlerinden gunumuze kadar farklı goru?ler benimseyen alimler var olagelmi?tir (Taberi, XII, 71; ?bn Kayyim, s. 286; Robson, s. 386). Bu goru?leri iki noktada toplamak mumkundur. 1. Ahirette kafirlere uygulanacak olan azap ebedidir. Ehl-i sunnet’in co?unlu?u ile Mu‘tezile, ?ia ve Hariciler bu goru?u benimsemi?tir (E?‘ari, Ma??lat , s. 474; Tabatabai, XI, 24). 2. Soz konusu azap uzun asırlar devam ettikten sonra bir gun sona erecektir. Ashaptan Hz. Omer, Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes‘ud, Abdullah b. Amr, Ebu Hureyre, Cabir b. Abdullah ve Ebu Said el-Hudri; tabiinden Abd b. Humeyd, ?a‘bi ve ?shak b. Rahuye’nin dahil oldu?u (?brahim b. Hasan, s. 473) selef alimlerinden ba?ka Cehm b. Safvan, Ebu’l-Huzeyl el-Allaf ve bazı ?ii fırkalarla Mevlana Celaleddin-i Rumi (Musa Bigiyef, s. 17), ?bn Teymiyye, ?bn Kayyim el-Cevziyye, ?bnu’l-Vezir ve ?smail Hakkı ?zmirli gibi onemli bir grup alim bu goru?un savunucuları arasında yer almaktadır (Taberi, XII, 71; E?‘ari, Ma??lat , s. 475; ?bn Hazm, el-U?ul , s. 45; a.mlf., el-Fa?l , IV, 145; ?bn Kayyim, s. 286). Bunlardan Cehm b. Safvan ile Ebu’l-Huzeyl el-Allaf di?er alimlerden farklı olarak ahiret hayatını sonlu kabul ettiklerinden cennet nimetleri yanında cehennem azabının da sona erece?i goru?unu savunurlar. Cunku onlara gore hadis olan hicbir nesne ve olay sonsuz olarak devam edemez. Cehm ile Allaf’ın ahiret alemini sonlu kabul ederken ileri surdukleri delillerin kuvvetli olmadı?ına i?aret etmek gerekir. Zira hadis nesnelerin meydana geli?i kendiliklerinden de?il Allah’ın yaratmasıyla gercekle?ti?ine gore onların varlıklarının surdurulmesi de Allah’ın kudret ve iradesiyle olacaktır; bu ise hicbir ?ekilde muhal de?ildir. Mu‘tezile’den Cahiz ile Sumame b. E?res’in, Ehl-i kitap co?unlu?unu cennete girecekler arasında gordukleri do?ru ise (Ebu Ya‘la, s. 277), bunların da bir bakıma azabı ebedi kabul etmediklerini soylemek mumkundur. Bittihıyye adı verilen fırka mensupları da cehennemin ebedi olarak devam edece?ini, fakat burada bulunanların zamanla icinde bulundukları ortama intibak edeceklerini ve bu ?ekilde cehennemin bir azap yeri olmaktan cıkarak icinde bulunanların nimet gorece?i ebedi bir yurda donu?ece?ini kabul etmi?lerdir (E?‘ari, Ma??lat , s. 475). Daha sonra Muhyiddin ?bnu’l-Arabi de bu goru?u benimsemi? ve geli?tirmeye calı?mı?tır ( el-Futu?at , III, 98, 99; IV, 327-328). Abdulkerim el-Cili’nin de bu kanaati payla?tı?ı nakledilir (M. Re?id Rıza, VIII, 70). Azabın ebedili?iyle ilgili olarak ?bnu’l-Arabi’ye nisbet edilen goru?ler, bu goru?leri nisbet edenlerin ?ahsi yorumları sebebiyle olacaktır ki farklılıklar arzetmektedir. Onun el-Futu?atu’l-Mekkiyye ’sinde yer alan kanaati ?oyledir: Cehennem ebedidir, icinde bulunan kafirler de ebediyen orada kalacaklardır. Ancak belli bir sure azap edildikten sonra a?ırı elemin tesiriyle bir nevi bayılma ve uyku haline girecekler, belli bir sure sonra uyanacak, tekrar azap edilecek ve yine bayılacaklardır. Baygınlık sırasında elem hissetmeyeceklerdir. Bu durum birkac defa tekrarlandıktan sonra bir daha bayılmayacak, fakat Allah’ın, gazabından cok fazla olan rahmeti sayesinde elem de hissetmeyeceklerdir. Bu onlar icin bir nevi unutulma ve terkedilme halidir. Artık onlara maddi bir azap uygulanmayacaktır. Bu onlar icin bir nimet yerine gececek; zaman zaman da azaba maruz kalma korkusu kendilerini saracak, bu da onlar icin azap yerine gececektir. Bu durum sonsuz olarak devam edecektir (III, 96-99; IV, 174-175; kr?. ?a‘rani, II, 183).

Azabın ebedi olaca?ını savunan ?slam alimleri co?unlu?unun dayandı?ı delilleri ?oylece ozetlemek mumkundur: 1. Kur’an’da kafirlerin ebedi olarak cehennemde kalacakları ozellikle “hulud” ve “ebed” kelimeleriyle ifade edilmi?, azaplarının hafifletilmeyece?i, aksine arttırılaca?ı, azabı tatmaları icin tenlerinin veya vucutlarının devamlı surette yenilenece?i ve hicbir ?ekilde cennete giremeyecekleri belirtilmi?tir. Hadislerde de aynı bilgiler mevcuttur. ?u halde azap ebedidir (?bn Kayyim, s. 292-293; , s. 425-426). 2. Kur’an’da belirtildi?ine gore (Hud 11/107) Allah’ın dilemesi mustesna olmak uzere gokler ve yer devam etti?i muddetce azap da surecektir. Ahiret hayatı ebedi oldu?una gore orada goklerin ve yerin varlı?ı da ebedi olacaktır. Ayette gecen “gokler” ve “yer” anlamındaki kelimelerle dunyadaki de?il ahiretteki gokler ve yer kastedilmi? olmalıdır. Aynı ayette her ne kadar azabın devamı istisna kaydıyla ilahi iradeye ba?lanmı?sa da yuce Allah azabı sona erdirece?ini beyan etmemi?, hatta aksini bildirmi?tir. Ahiret hayatının ebedi olu?u dikkate alınırsa soz konusu istisna, “gokler ve yer var oldu?u muddetce” ?eklindeki ifadenin hissettirebilece?i zaman sınırlandırmasını ortadan kaldırmaya yonelik olmalıdır. Aksi takdirde bir sonraki ayette aynı kayıtlarla zikredilen cennet nimetlerinin de sona erece?ini kabul etmek gerekir ki bu hem nimetlerin kesintisiz olaca?ına dair bilgi ile celi?ir, hem de ahiretin ebedili?i fikrine ters du?er. ?u halde ilahi iradeye ba?lanan istisna kaydı ebediyeti teyit edici olarak kabul edilmelidir (Taberi, XII, 71; Halimi, I, 461; Fahreddin er-Razi, XVIII, 64-65). 3. Azabın uzun devirler boyunca devam edece?ini “ahk?b” kelimesiyle ifade eden ayet (en-Nebe’ 78/23) ya ehl-i kıble ile ehl-i tevhid hakkındadır veya bu kelime “ardı arkası kesilmeyecek, sonsuza kadar pe? pe?e surup gidecek olan sonsuz devirler” anlamına gelmektedir. Soz konusu ayetteki “ahk?b”, sonlu uzun asırlar anlamında olsa bile ebediyet ifade eden ayetler daha cok ve daha sarihtir; binaenaleyh tercihe ?ayan olan onların ifade etti?i hukumdur (Taberi, XII, 70-71; XXX, 89; Elmalılı, VIII, 5542). 4. Hadislerde sadece asi muminlere ?efaat edilece?i ve cehennemden yalnız bunların cıkaca?ı haber verilmi?tir. Kafirler de cıkacak olsa ?efaatin muminlere tahsis edilmesinin bir manası kalmazdı. Bunun yanlı?lı?ı ise ortadadır (Kurtubi, s. 511-512; ?bn Kayyim, s. 293; , s. 425-426). 5. Allah kafirleri affetmeyece?ini acıkca belirtmi?, ahirette azabı gordukten sonra tovbe etseler bile bunun kabul edilmeyece?ini acıklamı?tır. Bu husus azabın sona erece?i du?uncesiyle celi?ir durumdadır (Alusi, I, 141, 143). 6. ?lahi rahmet dunyada herkese ?amil oldu?u halde ahirette sadece muminlere tahsis edilmi?tir, kafirlerin nasibinin ise sadece ate?ten ibaret oldu?u ifade edilmi?tir (Elmalılı, IV, 2825). ?lahi rahmetin gazaptan geni? olması ise azabın mutlaka sona erece?i manasına gelmez. Bunu azabın hafifletilmesi, nimet gibi telakki edilmesi veya azap gorenlerin rahmete nail olanlara nisbetle daha az sayıda olması tarzında yorumlamak mumkundur (Alusi, I, 140). 7. Kafirler icin azabın ebedi olaca?ı hususunda ashap, tabiin ve Ehl-i sunnet alimleri ittifak etmi?lerdir. Bu konuda ihtilaf cıkaranlar ise bid‘at ehlidir. ?cmaa aykırı olan goru? ise yanlı?tır (?bn Kayyim, s. 292; Mustafa Sabri, s. 112). 8. Kesin nakli deliller varken akli veya zayıf bazı nakli delillere dayanarak azabın sona erece?ini ileri surmenin dini bir de?eri yoktur. Bu sebeple de Allah’ın kullarını azaba u?ratmasında mutlaka bir hikmet aramak isabetli de?ildir. E?er hikmet aranır ve ebedi azabın hikmete aykırı oldu?u kabul edilirse uzun asırlar surecek azabın da hikmete aykırı olması gerekir. Zira ebedi azaba dayanamayan aciz kullar uzun devirler surecek olan azaba da dayanamaz (Alusi, I, 141; Mustafa Sabri, s. 22, 23, 50, 108). 9. Allah kafirleri ebedi olarak azapta bırakaca?ını haber vermi?tir (vaid). Azabı sona erdirecek olursa sozunden donmu? ve gercek dı?ı beyanda bulunmu? olur ki bu Allah hakkında muhaldir (Musa Bigiyef, s. 36). 10. Allah’ı inkar edip ona e? tanımanın cezası ancak ebedi olarak surecek bir azap olabilir. Daha hafif bir ceza i?lenen suca denk du?mez. Kur’an-ı Kerim’de de i?aret edildi?i gibi (el-En‘am 6/28) kafirler dunyada ebedi olarak kalsalar bile kufur ve inkarlarına devam eder, durumlarında bir de?i?iklik meydana gelmezdi. Bu onların ebedi bir inkar psikolojisi icinde olduklarını gosterir. Ebedi inkara ebedi azap cezasının verilmesi de makul ve mantıklıdır (Makdisi, I, 201-202; ?bn Kayyim, s. 294).

Kafirlere uygulanacak azabın sona erece?ini kabul eden alimlerin dayandı?ı deliller de ?oylece ozetlenebilir: 1. Kur’an-ı Kerim’in uc ayetinde cehennemde kalı?ın ebedi olmadı?ı acıkca belirtilmi?tir. Bunlardan biri, ?akilerin (kafirlerin) goklerle yerin devam etti?i muddet kadar cehennem ate?inde kalacaklarını, fakat Allah’ın dilemesi halinde bu surenin kısaltılabilece?ini haber veren ayettir (Hud 11/107). En‘am suresinde (6/128) yer alan di?er bir ayet de aynı mahiyettedir. Ucuncu ayet ise azgınların cehennemde “ahk?b” suresince bekleyeceklerini bildiren ayettir (en-Nebe’ 78/23). Birinci ayette yer alan “gokler ve yer” kelimelerinden kastedilen, dunya hayatındaki gokler ve yerdir. Cunku ayetin devamında belirtilen Allah’ın dilemesine ba?lı istisna kaydı bunu gostermektedir. E?er kar?ı grubun iddia etti?i gibi ahiretteki gokler ve yer kastedilmi? olsaydı bu istisna aynı zamanda ahiret hayatının da sona erece?ini ifade etmi? olurdu. Halbuki ahiret yurdunun ebedi oldu?unda, Cehm b. Safvan ve Ebu’l-Huzeyl el-Allaf gibi isimler dı?ında, butun ?slam alimleri ittifak etmi?tir. Gerek bu ayette gerekse konuyla ilgili ucuncu ayette soz konusu edilen ?akiler ve azgınlardan (et-tag?n) maksat, asi muminler de?il kafirlerdir. Cunku ucuncu ayetin devamında azgınların azaba carptırılmalarının sebebi acıklanmı?, onların ahirette hesaba cekileceklerine inanmayan ve Allah’ın ayetlerini yalanlayan kimseler oldukları bildirilmi?tir (en-Nebe’ 78/26-28). Hud suresindeki (11/107) ?akilerden maksat da kafirlerdir (bk. Taha 20/123; el-A‘la 87/11-12). Zira ?aki tevhid ehli statusu icinde mutalaa edilemez. Bunlar gibi cehennemde kalı?ları Allah’ın dilemesine ba?lı kılınan ki?ilerin de kafir olduklarını bizzat kendilerinin itiraf etti?i belirtilmi?tir (el-En‘am 6/128-130). Son ayette yer alan “ahk?b” kelimesi ise “pe? pe?e gelen sonsuz devirler” manasına alınamaz. Cunku bu, azlık bildiren co?ul (cem?u’l-kılle) kelimelerden olup sonlu yılları ifade eder (?bnu’l-Arabi, IV, 391). Hud suresinde (11/107) ?akilere verilecek azabın goklerle yer var oldu?u surece devam edece?i belirtildikten sonra, “ancak rabbinin diledi?i harictir” buyurulmu?sa da bu istisna ile Allah’ın azap suresini uzatmayı mı yoksa kısaltmayı mı irade edece?ine dair bilgi verilmemi?tir. Bununla birlikte aynı istisna ardından gelen ayette cennet ehli hakkında da yapıldıktan sonra ayetin devamında, “Bu bitmez tukenmez bir lutuftur” denilerek cennet hayatının sonsuzlu?u kesin olarak tasrih edilmi?tir ki cehennem azabı hakkında boyle bir beyan yoktur. Buna gore 107. ayette yer alan ?akilerin azap suresi ile ilgili istisna, ilahi iradenin gunun birinde bu azabı sona erdirece?i, 108. ayette gecen cennet ehli hakkındaki istisna ve bunun devamındaki acıklama ise ilahi iradenin cennet hayatını ebediyen surdurme yonunde tecelli edece?i fikrini vermektedir. Bu yorum Allah’ın rahmetinin her ?eyi ku?atmı? oldu?u mujdesine daha uygundur. Nitekim ashaptan Hz. Omer, Abdullah b. Mes‘ud, Abdullah b. Amr, Ebu Said el-Hudri de soz konusu ayetteki istisna kaydını bu ?ekilde yorumlamı? ve cehennemin bir gun sona erece?ini kabul etmi?lerdir. Adı gecen sahabilerle bunların goru?une uyan bir kısım tabiin, yukarıdaki iki muhkem ayetin cehennemde kalı?ı “ebed” ve “hulud” kelimeleriyle mutlak olarak ifade eden butun vaid ayetlerini tahsis etti?ini kabul etmi?lerdir (Taberi, XII, 71; Fahreddin er-Razi, XVIII, 63; ?bn Kayyim, s. 288-292). Kafirlerin cehennemden cıkmayacaklarını ve azaplarının hafifletilmeyece?ini bildiren ayetler ise cehennemin yok olmayaca?ını de?il cehennem var oldukca azabın devam edece?ini gosterir (?bn Kayyim, s. 95). Cehennem yok olunca azabın devam etmesi mumkun de?ildir. Binaenaleyh mutlak olan bu nevi ayetleri dikkate alarak azabın hicbir zaman sona ermeyece?ine hukmetmek isabetli sayılmaz. Yorumları uzerinde durulan yukarıdaki uc ayetin dı?ında, azabı konu edinen di?er ayetlerde de azap Allah’ın dilemesine ba?lı kılınarak kayıtlandırılmı?tır (mesela bk. el-A‘raf 7/156). Azabın kendisi ilahi irade ile kayıtlı olunca devam suresinin de kayıtlı olması tabiidir (?bnu’l-Vezir, s. 353; Musa Bigiyef, s. 34, 42-43). 2. Hadislerde hicbir hayır i?lemeyen ve azaptan kurtulmak dile?inde bulunan cehennemliklerin buradan cıkarılacakları belirtilmi?tir (Buhari, Tev?id”, 24; Tirmizi, “?ıfatu cehennem”, 10; ?bn Kayyim, s. 297, 309). Bunu butun azap gorenlere te?mil etmek mumkundur (?bn Kayyim, s. 303-310). 3. Azaptan soz eden bazı ayetler onu “bir gun”un azabı olarak niteler. “Bir gun”un suresi hakkında ce?itli goru?ler ileri surmek mumkun olsa da “gun”un belirli bir zaman parcası oldu?u ?uphesizdir. Buna kar?ılık naslar cennet nimetleri icin “bir gunun nimeti” tarzında bir ifade kullanmamaktadır. Bu da azabın gecici, nimetinse devamlı oldu?unu gosteren delillerden biridir (?bn Kayyim, s. 307). 4. Rahmeti butun yaratıkları ku?atmı? olan Allah, yaratıklarına rahmet sıfatıyla muamele edece?ini vaad etmi? (el-En‘am 6/12; el-Mu’min 40/7), rahmetinin dunyada oldu?u gibi ahirette de gazabını gecece?ini haber vermi? (Buhari, “Tev?id”, 55), yuce zatını guzel isim ve sıfatlarıyla tanıtırken kullarına kar?ı ?efkatli oldu?unu ısrarlı bir ?ekilde vurgulayan isim ve sıfatları bulundu?una dikkat cekmi?tir. Esma-i husnadan, inkarcılarla isyankarları cezalandıraca?ına i?aret eden “muntakım” ile bir anlamda “kahhar” ismi dı?ında kalanlar yuce Allah’ın affedicili?ini, mu?fik, rahman ve rahim olu?unu tekit eden isimlerdir (bk. ESMA-i HUSNA ). Esma-i husna icinde gafur, gaffar, rahman ve rahim isimleri bulunmasına kar?ılık muakıb (ceza veren), gazban (gazap eden) ve muazzib (azap eden) isimlerinin yer almayı?ı, azabın ebedi olmayaca?ını gosteren bir delil olarak kabul edilmelidir. Zira rahmet O’nun zatından ayrılmayan kadim ve ezeli bir sıfattır. Azap ise O’nun sıfat ve isimlerinden olmayıp kulların yaptıkları kotuluklere kar?ılı?ını veren adl sıfatına ba?lı fiilinin bir sonucudur. Ezeli ve ebedi olan ilahi isim ve sıfatların devamlılı?ı esastır. Azap “?er” olması itibariyle de Allah’a atfedilemez. Cenab-ı Hakk’ın zatı ve sıfatları mutlak kemal ozelli?ine sahiptir, fiilleri ise sırf hayırdır. Azabın dayana?ı olan ilahi gazap Allah’tan ayrılması imkansız olan zati bir sıfat olmadı?ına gore azabın devamlılık arzetmesi gerekli de?ildir. Oyleyse gazap da onun neticesi olan azap da arızidir, rahmet ise zati bir sıfat oldu?u icin devamlıdır (?bn Kayyim, s. 301, 304). Nitekim ilahi rahmet dunyada gazabını a?mı?tır. Yuce Allah rahmet sıfatıyla tecelli ederek kullarını hayat sahnesine cıkarmı?, kendilerine turlu nimetler vermi?, gunah i?lemelerine ra?men lutfunu esirgememi?tir. E?er gunahlarından dolayı kullarını cezalandıracak olsaydı dunyada canlı bir varlık bırakmazdı (en-Nahl 16/61; Fatır 35/45). Dunyada her yaratı?a ?amil olan bu ilahi rahmet ahiretteki rahmetin yuzde biri oldu?una (Buhari, “Ri???”, 19) ve gazabını a?tı?ına gore ahiretteki rahmetinin gazabını a?maması nasıl mumkun olur (?bn Kayyim, s. 313). Azap ebedi olursa ve ilahi rahmet kafirleri kapsamına almazsa bu rahmetin her ?eyi ku?attı?ı ve gazabı a?tı?ı nasıl soylenebilir (Musa Bigiyef, s. 47; ?zmirli, s. 9, 30). 5. Bazı hadislerde belirtildi?ine gore ( , II, 451, 482; III, 362; Buhari, “Ri???”, 18; Muslim, “Munafi??n”, 71), cennete girecek olanlar i?ledikleri ameller sebebiyle de?il Allah’ın rahmet ve ihsanı sayesinde bu nimete nail olacaklardır. Buna gore cehennem ehlinin de ilahi bir lutfa mazhar olmaları gerekir. 6. Azabın ebedi olaca?ı konusunda ummetin ihtilafı vardır. Zira ashap, tabiin, tebeu’t-tabiin ve her asrın ulemasından az da olsa bir grup azabın ebedi olmadı?ı goru?unu savunmu?tur (Makdisi, I, 201; ?bn Kayyim, s. 286-288; Musa Bigiyef, s. 76-77). ?u halde bu goru? bid‘at kabul edilemez. 7. Azap inkar ve isyan edenlere yonelik bir vaiddir. Ehl-i sunnet alimlerinin de kabul etti?i gibi Allah’ın vaidinden donmesi mumkun olup bu, lutufkarlı?ına ve affedicili?ine daha uygundur. Cenab-ı Hak Kur’an’da va‘dinden donmeyece?ini acıkladı?ı halde vaidinden donmeyece?ini bildirmemi?tir. ?u halde vaidini yerine getirip getirmemesi ilahi iradesine ba?lıdır. Va‘d kulun Allah’tan talep edece?i hakkı ise vaid de Allah’ın kuldan talep edece?i hakkıdır, dilerse ba?ı?layarak hakkından vazgecebilir. Vaidinden donen ovguye layık olur. Allah ise her turlu ovguye en cok layık olandır. Yerine getirilmesiyle getirilmemesi acıkca belirtilmeyen bir vaidde bulunması ise insanları kotulukten alıkoyup iyili?e yonelmelerini sa?lama gayesine yonelik olmalıdır (Fahreddin er-Razi, II, 57-58; ?bn Kayyim, s. 311-313). Vaidden donmeyi yalanla aynı ?ey kabul etmek (Mustafa Sabri, s. 19), Allah’ın affedici olmadı?ını soylemenin bir ba?ka ifadesidir. Cunku affetmek, i?lenen bir suca verilece?i beyan edilen cezadan vazgecmek demektir. Vaidde de durum aynıdır. 8. ?nsanları gunahları sebebiyle cezalandırmak yerine affetmek, adalet yerine lutufla muamele etmek Allah’a daha cok yara?ır (?bn Kayyim, s. 302, 310). Nitekim o butun gunahları affedece?ini mujdelemi?tir. ?irki ba?ı?lamayaca?ını beyan etmesi ise affetme tarzının de?i?ik olmasıyla ilgili bir husustur. Yani bazı gunahları azap etmeden affeder, ?irki de azap ettikten sonra affeder (Musa Bigiyef, s. 54). Zira Allah’ı inkar edip ona ortak ko?manın kul uzerindeki menfi tesirlerini gidermek azap etmeyi gerektirebilir. Uzun devirler boyunca uygulanan azap sonunda hastalı?ın iyile?mesi ve gunah kirlerinin temizlenmesiyle azabın da sona ermesi gerekir. Zira azap boyle bir gaye ta?ıyorsa maksat hasıl olmu?tur, kahrının tecellisi gibi bir sebepten oturu ise o da gercekle?mi?tir. Buna gore ebedi olarak devam edecek elim bir azapta hicbir hikmet ve fayda yoktur. Allah ise hikmetsiz ve abes i? yapmaktan munezzehtir (Fahreddin er-Razi, XVIII, 63; ?bn Kayyim, s. 300-306, 308). Kur’an-ı Kerim’de inkarcıların yeniden dunyaya gonderilmeleri halinde bile kufur ve isyanlarına devam edeceklerinin belirtilmesi, uzun devirler boyunca azap gormelerinden onceki durumlarıyla ilgilidir. Asırlarca azap gordukten sonra kafirlerin inkara devam etmeleri muhtemel de?ildir, cunku ate? onların inkarcı halini yok edecektir. Aksi takdirde inkarın insana ait zati bir vasıf kabul edilmesi ve bu sebeple insanın ondan sorumlu tutulmaması gerekir. 9. Ebedi olarak surecek azap ilahi adalete aykırıdır. Cunku kısa bir omur icinde i?lenen sonlu gunahlara verilecek olan cezanın da sonlu olması gerekir. Allah verecekleri cezaların suclara denk olmasını kullarına emretmi? ve cezalandırmada a?ırı gitmelerini yasaklamı?ken kendisinin, ebediyete nisbetle cok kısa bir sureyi kapsayan dunya hayatında suc i?leyenleri sonu gelmeyen bir azapla cezalandırması makul de?ildir (Makdisi, I, 200; Fahreddin er-Razi, II, 56; XVIII, 63).

Azabın ebedi olmadı?ını benimseyen alimlerden ?bn Kayyim ile Musa Bigiyef gibi bazı muellifler, cehennemin eninde sonunda yok olaca?ını ve kafirlerin de cennete girece?ini kabul ederler (?bn Kayyim, s. 297-298, 305, 308-309; Musa Bigiyef, s. 8-9). Bunlardan ?bn Kayyim, kafirlere uygulanacak olan azabın ebedi olaca?ını savunanlarla sona erece?ini kabul edenlerin goru?lerini tartı?ırken, acıkca belirtmemekle birlikte, inkar ve isyan sucunun gerektirdi?i kadar azap gordukten sonra kafirlerin de cennete girebileceklerine i?aret eder. O bu konuda iki onemli delile dayanır: 1. Hz. Peygamber, kalplerinde zerre kadar hayır bulunanların ?efaatcilerin ?efaatiyle cehennemden cıkarılmasından sonra, hicbir hayır i?lemeyen bazı cehennemliklerin (kafirlerin) Allah’ın rahmetiyle buradan cıkarılıp cennete gireceklerini haber vermi?tir (Buhari, “Tev?id”, 24). Yine Hz. Peygamber, cehennemin durulmesinden sonra cennet icin yeni bazı insanlar yaratılaca?ını bildirmi?tir (Muslim, “Cennet”, 38, 39) ki bunlar hicbir hayır i?lemedikleri halde cehennemden cıkarılanlar olmalıdır. 2. Cennete sadece temiz ruhluların girece?i, inkar ve isyanın kirletti?i kirli ruhluların (kafirlerin) buraya giremeyece?i do?rudur. Ancak inkar ve isyanın kotu tesirleri azap sayesinde temizlendikten sonra kafirlerin de Allah’ın rahmetiyle cennete girmelerine izin verilebilir. Kotulu?u ve kirlili?i hicbir ?ekilde yok olmayacak olan varlıkları yaratıp sorumlu tutmak hikmetle ba?da?mayaca?ına gore, kafirlerin yaratılmasıyla gozetilen hikmet gercekle?ince Allah’ın bunları yeniden yaratarak ruhlarındaki inkarı imana, isyanı da itaate cevirmesi, boylece cennete girebilecek hale donu?turmesi mumkundur (?bn Kayyim, s. 308-309). Musa Bigiyef ise iman-kufur arasındaki sınırı kaldırarak ve bazı nasların zahiri manalarını indi yorumlara tabi tutarak azabın dahi vuku bulmayaca?ını ileri suren bir tutarsızlıkla herkesin cennete girebilece?ini soyler ( Rahmet-i ?lahiyye Burhanları , s. 8-9 ve tur.yer.).

Netice. Azabın ebediyeti konusunda her iki gruba mensup alimlerin dayandıkları nakli ve akli delillere kar?ı taraflarca ileri surulen bircok itiraz vardır. Bunların bir kısmı objektif olmadı?ı icin problemin cozulmesine yardım etmekten uzaktır. Oyle gorunuyor ki kafirler icin azabın ebediyeti problemi iki yonden onem kazanmaktadır. Kafirin ebediyen azapta kalaca?ını ve hicbir ?ekilde cennete giremeyece?ini savunanlar Kur’an’daki “hulud” ve “ebed” kelimelerine dayanmaktadır. Ancak sadece bu iki kelimeye dayanarak boyle bir hukme varmakta ce?itli zorluklar vardır. Cunku hulud sozlukte, “de?i?ikli?e u?ramadan bir yerde uzun muddet beklemek” anlamındadır. Ebed de “sonsuzluk” manasında de?il “uzun suren zaman” anlamında kullanılır ( , “?ld” ve “ebed” md.leri; M. Re?id Rıza, I, 234; VI, 78-79; VIII, 68, 99). Kelamcılar ise Kur’an’da yer alan bu kelimeleri terimle?tirerek bunlara sozluk anlamları dı?ında sonsuzluk ve ebediyet manası vermi?lerdir. Halbuki Kur’an’da bir mumini kasten oldurmek suretiyle buyuk gunah i?leyen veya Allah’a asi olan muminler icin de “hulud” kelimesi kullanılarak cehennemde kalacakları belirtilmi?tir (en-Nisa 4/14, 93). E?er hulud ebediyet manası ta?ısaydı buyuk gunah i?leyen muminlerin de Mu‘tezile’nin one surdu?u gibi cehennemde ebedi olarak kalacaklarını ve hicbir zaman buradan cıkamayacaklarını kabul etmek gerekirdi. Halbuki Ehl-i sunnet alimleri arasında muminlerin bir sure azap gordukten sonra cehennemden cıkacakları noktasında icma vardır. ?u halde “hulud” ebediyet de?il uzun sure anlamındadır. Esasen “hulud” kelimesine bu manayı vermek, Ehl-i sunnet ile Mu‘tezile kelamcıları arasında onemli bir munaka?a konusu olan buyuk gunah ile iman ve inkarın sınırı problemlerine cozum getiren bir kapı acar. Zira asi mumin i?ledi?i gunah kadar azapta kaldıktan sonra cehennemden cıkar, kafir ise daha ?iddetli ve uzun muddet azapta kalır, boylece iman ve inkar farklı cezalara carptırılmı? olur. “Ebed” kelimesi de aynı manada olup kafirler icin bu surenin daha uzun olaca?ını belirtmi? ve tekit etmi? olabilir. Cennetin devamlı olaca?ı ise acık bir ?ekilde “daim” kelimesiyle belirtilmi? (er-Ra‘d 13/35) ve kesintiye u?ramayaca?ı acıklanmı?tır. “Hulud” ile “ebed” kelimelerinin sonsuzluk manasında olmadı?ını gosteren bir ba?ka husus da kafirlerin cehennemde kalı?larının “mesva”, “lubs” ve “muks” kelimeleriyle ifade edilmi? olmasıdır. Bu uc kelimenin ilki “durak, konaklama yeri”, di?er ikisi ise “belli bir muddet beklemek ve gecikmek” anlamlarındadır. Malik adındaki cehennem muhafızının kafirlere “bekleyeceksiniz” demesi (ez-Zuhruf 43/77), cehennemden “konaklama yeri” diye bahsedilmesi (en-Nahl 16/29; el-Ankebut 29/68) ve olumden ha?re kadar insanların kabirde gecirdikleri surenin “lubs” kelimesiyle anlatılması (Yunus 10/45), ahiret azabının sonlu oldu?unu gostermektedir. Aynı kelimeler cennet ehli hakkında kullanılmamı?tır. “Lubs” ayrıca “ahk?b” ile bir arada kullanılarak cehennemin cennetten farklı bir devam surecine tabi oldu?una i?aret edilmi?tir. Kur’an’da cennet ehlinin buradan “cıkarılmayacakları” belirtilirken (el-Hicr 15/48) cehennem ehli icin aynı ifade kullanılmamı?, onların cehennemden cıkmak istedikleri zaman “cıkamayacakları” (el-Maide 5/37) ve cıkmalarına dair hukmu vermenin Allah’a ait oldu?u (el-Mu’min 40/11-12) bildirilmi?tir. ?ki ifade arasındaki fark acıktır. Azabın ebedi oldu?unu kabul etmek aklen de zaruri de?ildir. Nitekim azabın ebedi olarak devam edece?ini savunanlar bile bunu “akıllarına sı?dıramadıklarını” itiraf etmektedirler (Mustafa Sabri, s. 15). Problemin ikinci yonunu olu?turan kafirlerin cennete girip giremeyecekleri konusuna gelince, her ne kadar bununla ilgili naslarda acıkca “Kafirler cennete asla giremeyeceklerdir” denilmemekte, bunların “deve (veya halat) i?nenin deli?inden gecinceye kadar cennete giremeyecekleri” belirtilmekte (el-A‘raf 7/40) ve bunu da kafirler icin cennete giri?in cok zor gercekle?ece?i manasında anlamak mumkun gorulmekteyse de cennetin Allah’a ?irk ko?anlara haram kılındı?ını acıkca bildiren ayet (el-Maide 5/72) kar?ısında kafirlerin oraya girebileceklerini soylemek oldukca guctur. Boyle onemli bir konuda ?bn Kayyim’in yaptı?ı gibi, manaya delaleti acık olmayan bir iki hadise ve birtakım akli istidlallere dayanmak isabetli gorulmemektedir. Gerci Zemah?eri gibi bazı Mu‘tezile alimleri, “sucluyu ve gunahkarı ba?ı?lamanın akıl nazarında guzel bulundu?u” ilkesinden hareketle en buyuk sucu i?leyen kafirleri ba?ı?lamayı hikmetin en guzeli kabul ederler ( el-Ke??af , I, 375); Fahreddin er-Razi gibi bir kısım Sunni alimler de “ilahi iradenin hicbir kayıtla ba?lı olmadı?ı” esasını dikkate alarak Allah’ın muttaki muminleri cehenneme, buna kar?ılık kafirleri cennete koyabilece?ini nazari olarak mumkun gorurler ( Tefsir , XII, 136). Ancak bu nevi akli hukumleri nasların onune gecirmek mumkun de?ildir. E?er ahiret alemi kafirler icin bir mukellefiyet yurdu haline getirilip iman ve itaat etmekle yukumlu tutuldukları tasavvur edilirse, asırlar boyu suren bir azap icinde bu yukumluluklerini yerine getirdikten sonra, “erhamu’r-rahimin” olan Allah’ın, tıpkı dunyada kullarını yalvarıp yakarmaları, gunahlarından tovbe edip temizlenmeleri icin bela ve musibetlere maruz bırakmak suretiyle cezalandırdı?ı ve neticede af dileyenleri ba?ı?ladı?ı gibi (el-En‘am 6/40-41) kafirleri de ba?ı?layabilece?i soylenebilir. Butun bunlara ra?men ahirette kafirlere yapılacak muamelenin mulkunde yegane tasarruf sahibi olan yuce Allah’ın iradesine ba?lı oldu?una inanmak en isabetli hukum olsa gerektir. Ehl-i sunnet co?unlu?unun ilk devir ?slam alimlerinin aksine azabın ebediyeti goru?unu tercih etmesini, II. (VIII.) yuzyılda ba?layan katı bir tekfir cili?in giderek yaygınla?ması ve muhtelif mezheplerin elinde guclu bir silah haline getirilmesine ba?lamak isabetli gorunmektedir.

?slam alimlerinin co?unlu?una gore, dinen yasak sayılan bir fiili i?leyen kimse dunyada dinin koydu?u cezaya carptırıldı?ı takdirde ahirette ayrıca azaba u?ratılmayacaktır. Cunku ceza sucun kefareti sayılır. Hanefiler’e gore ise had, kısas vb. mueyyideler sucun dunyevi cezası olup ahiret azabını kaldırmaz. Ahiret azabından kurtulmak icin ayrıca samimi bir tovbe gereklidir.


B?BL?YOGRAFYA

, “?ld”, “fl?”, “ebed” md.leri.

, I, 238, 271, 290, 375, 407; II, 55, 134, 451, 482; III, 13, 155, 288, 362; IV, 217, 410, 418; VI, 20, 64, 66.

Buhari, “Tev?id”, 19, 24, 31, 55, “Ri???”, 18-19, “Cena?iz”, 82, 88-89.

Muslim, “Mesacid”, 128, 132, “Cennet”, 33, 34-36, 38, 39, 44, 45, 67, 68, 70, 79, “Munafi??n”, 71.

Tirmizi, “Da?avat”, 6, “Iman”, 17, 18, “Cena?iz”, 66, 67, “?ıfatu cehennem”, 3, 9, 10, 12, “?ıfatu’l-?ıyame”, 3, 12.

, s. 12.

, XII, 70-71; XXX, 7-8, 89.

Ebu Bekir er-Razi, Resa?il felsefiyye (n?r. P. Kraus), Kahire 1939, s. 96.

, s. 54-55, 110-111, 144-148, 274, 294, 430, 474-475.

a.mlf., el-?bane (Fevkıyye), s. 247.

, I, 197-198, 200-202.

?bn Babeveyh, Risaletu’l-i‘tikadati’l-?mamiyye: ?ii-?mamiyye’nin ?nanc Esasları (trc. Ethem Ruhi Fı?lalı), Ankara 1978, s. 90-91.

, I, 461.

, s. 674-693, 730-734.

?bn Sina, en-Necat , Kahire 1357/1938, s. 291-295.

, s. 238-242.

, IV, 127, 145, 148.

a.mlf., el-U?ul ve’l-furu? , Beyrut 1984, s. 43-45.

Ebu Ya‘la, el-Mu?temed fi u?uli’d-din (n?r. Vedi‘ Zeydan Haddad), Beyrut 1974, s. 178, 180, 277.

Nesefi, Teb?ıratu’l-edille , Kayseri Ra?id Efendi Ktp., nr. 496, vr. 234 b -235 b , 243 b .

Zemah?eri, el-Ke??af , Beyrut, ts. (Daru’l-ma‘rife), I, 375.

?bn Ru?d, el-Ke?f ?an menahici’l-edille , Kahire 1968, s. 152-155.

, II, 54-56, 57-58; XII, 136; XVIII, 63-65.

, II, 289, 298; III, 97-99; IV, 174-175, 327-328, 385, 391, 403, 450, 451.

Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, et-Te?kire fi a?vali’l-mevta ve umuri’l-a?ire , Kahire 1407/1987, s. 480-482, 511-512.

, s. 423-426.

, IV, 282-284.

, XII, 77-78.

?bn Kayyim el-Cevziyye, ?adi’l-erva? , Kahire, ts. (Mektebetu nehdati Mısr), s. 95, 286-314.

, II, 4-14, 355.

?bn Receb, Ehvalu’l-?ubur ve a?valu ehliha ile’n-nu?ur (n?r. Ebu Hacer M. Said b. Besyuni Za?lul), Beyrut 1405/1985, s. 46-49, 50-58, 153.

a.mlf., et-Ta?vif mine’n-nar , Beyrut 1405/1985, s. 153.

Ebu Abdullah ?bnu’l-Vezir, Is?aru’l-?a? ?ale’l-?al? , Beyrut 1403/1983, s. 339, 352, 353, 366.

Hızır Bey, el-?a?idetu’n-nuniyye, ?stanbul 1297, s. 85.

Zekeriyya b. Muhammed el-Kazvini, Mufidu’l-?ulum ve mubidu’l-humum (n?r. M. Abdulk?dir Ata), Beyrut 1405/1985, s. 77.

?a‘rani, el-Yeva??t ve’l-cevahir , Kahire 1378/1959, II, 183.

Ramazan Efendi, ?er? ?ala ?er?i’l-?A???id , ?stanbul 1320, s. 221-226.

Lek?ni, ? t?afu’l-murid , Kahire 1375/1955, s. 222-223.

Ebu’l-Bek?, el-Kulliyyat , Bulak 1281, s. 191.

, II, 525.

, I, 139-141, 143; XI, 301; XII, 32; XV, 36, 39-41; XXIX, 15.

, I, 125, 147, 234; III, 42; IV, 164, 294; V, 164; VI, 78-79; VII, 418; VIII, 68, 70, 99, 414; IX, 222; X, 47, 536; XI, 301, 392; XII, 162.

Musa Bigiyef, Rahmet-i ?lahiyye Burhanları , Baku 1911, s. 8-9, 14, 16, 17, 18, 19, 28, 34, 35, 36, 42-43, 47, 54, 59, 76-77.

Mustafa Sabri, Yeni ?slam Muctehidlerinin Kıymet-i ?lmiyyesi , ?stanbul 1335r./1337, s. 15, 19, 22-23, 29, 49, 50, 60, 95-96, 107-108, 111, 112, 117.

?smail Hakkı ?zmirli, Narın Ebediyet ve Devamı Hakkında Tedk?kat , ?stanbul 1341, s. 3, 6-7, 9, 17-18, 20, 21-22, 24, 30.

, I, 231-232; IV, 2825; VIII, 5284, 5433-5434, 5542.

Tabatabai, el-Mizan fi tefsiri’l-?ur?an , Kum 1393-94/1973-74, XI, 24; XX, 168.

?brahim b. Hasan, et-Tefsiru’l-me?s?ur ?an ?Omer b. el-?a??ab , Beyrut 1983, s. 473.

Muhammedi er-Rey?ehri, Mizanu’l-?ikme , Kum 1362-63 h?./1403-1405, VI, 103-105.

Muhammed Ahmed Abdulk?dir, ?A??detu’l-ba?s? ve’l-a?ire , ?skenderiye 1986, s. 203, 333-347, 355-365.

James Robson, “Is the Moslem Hell Eternal”, , XXVIII (1969), s. 386-393.

Th. W. Juynboll, “Azab”, , II, 80-81.

, “?udud” md.

Halim Sabit ?ibay, “Cehennem”, , III, 45-47.

D. B. Macdonald, “Kıyamet”, , VI, 779.

A. J. Wensinck ? A. S. Tritton, “?Ad?h??b al-?abr”, , I, 186-187.

Bu madde TDV ?slam Ansiklopedisi’nin 1991 yılında ?stanbul’da basılan 4. cildinde, 302-309 numaralı sayfalarda yer almı?tır. Matbu nushayı pdf dosyası olarak indirmek icin tıklayınız.
TDV ?slam Ansiklopedisi 'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BA?KA B?R MADDE GOSTER