한국   대만   중국   일본 
? ARNAVUTLUK - TDV ?slam Ansiklopedisi

ARNAVUTLUK

Madde Planı
I. CO?RAFYA
II. TAR?H
III. D?N
IV. D?L ve EDEB?YAT
V. M?MAR? ESERLER
ARNAVUTLUK
Muellif: MUSTAFA L. B?LGE
Web Sitesi: TDV ?slam Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV ?slam Ara?tırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1991
Eri?im Tarihi: 04.06.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/arnavutluk
MUSTAFA L. B?LGE, "ARNAVUTLUK", TDV ?slam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/arnavutluk (04.06.2024).
Kopyalama metni

I. CO?RAFYA
Resmi adı Arnavutluk Halk Cumhuriyeti (Republika Popullore e Shqiperise) olan ulkenin ba??ehri Tiran (Tirana, nufusu 254.000, 1985 tahmini), yuzolcumu 28.748 km 2 , nufusu 3.000.000’dur (1985 tahmini). 1982 bilgilerine gore 1.810.000’i Yugoslavya, 250.000’i Turkiye, kalanı da Amerika, Avustralya, Yunanistan, ?talya, Belcika, Kanada, Yeni Zelanda ve muhtelif Arap ulkelerinde olmak uzere toplam 2.340.000 Arnavut da ulke dı?ında ya?amaktadır. 1980 istatistikleri nufusun % 93,1’inin Arnavut, % 2,5’inin Cingene, % 2,4’unun Yunan, % 2’sinin di?er unsurlardan meydana geldi?ini gostermektedir. Resmen butun dinlerin yasak oldu?u ulkede dinlerin nufusa oranı: Muslumanlar % 70-75, Ortodokslar % 18-20, Katolikler de % 10-12’dir. Yasaklamadan once muslumanların % 75-80’inin Sunni, geriye kalanların da Bekta?i oldukları ve Bekta?iler’in Ehl-i sunnet dı?ındaki inanı? mensupları tarafından temsil edildikleri bilinmektedir (a?.bk.). Ba?lıca ?ehirleri Drac (Durres, 72.600), ??kodra (Shkoder, ?skenderiye, 70.000), ?lbasan (Elbasan, 68.000) ve Avlonya (Vlore, 60.000)’dır.

Balkan ulkelerinin en kucu?u olan Arnavutluk yuzey ?ekilleri ce?itli olan bir ulkedir. Kuzeybatı-guneydo?u istikametinde ve birbirine paralel birkac sıra halinde uzanan da?lar ulke yuzeyinin buyuk bir kesimini kaplar. Bu da?lar, Yugoslavya’nın batısında Adriyatik denizine paralel olan Dinar Alpleri’nin Kuzey Arnavutluk’taki uzantılarıdır ve Arnavutluk Alpleri adıyla anılır. Derin vadilerle yarılmı? ve buzullar tarafından yer yer kemirilmi? olan bu da?lık kesim Yezertsa zirvesinde 2694 metreye ula?ır. Bu kesimin guneydo?usunda Yugoslavya sınırında yer alan Korab kutlesi 2751 m. ile Arnavutluk’un en yuksek noktasını te?kil eder. Ulkenin guneyinde yukseklikler azalır ve 2100-2500 m. arasında de?i?iklik gosteren bu bolgedeki da?lar uc sıra halinde devam eder. Kıyı boyunca kuzeyden guneye do?ru uzanan ve Orta Arnavutluk’ta iceriye do?ru geni?lik kazanan kıyı ovaları, da?lık kesimler dı?ında farklı bir co?rafi unite meydana getirirler ve akarsu vadileri boyunca da?lık kesimin icine korfez gibi sokulurlar. Do?udaki da?lık bolgeden batıdaki ovalık bolgelere birdenbire gecilmez, aralarına alcak tepelerden olu?an bir alan girer.

Arnavutluk’un kıyı kesiminde ılık, icerideki da?lık kesimlerinde ise sert ve so?uk bir iklim hukum surer. Akdeniz ikliminin tipik ?ekli gorulen kıyıda ocak ayı ortalamaları 8 °C, temmuz ayı ortalamaları ise 24,7 °C’dir. Do?uya do?ru ocak ayı ortalamaları 5 °C’nin altına du?er, temmuz ayı ise ortalama 23,5 °C sıcaklık gosterir. Yıllık ortalama ya?ı?lar kıyıda 1000 mm. civarında iken do?uya do?ru gittikce 1400 ve bazı yuksek kesimlerde de 1800 milimetreyi bulur. Kıyıda yazlar kurak gecer ve ya?ı?ların ancak onda biri bu mevsime isabet eder. Ulke yuzeyinin ucte biri ormanlarla kaplıdır ve maki alanları da katılacak olursa bu oran be?te ikiyi a?ar. Kıyıdan itibaren 400 metreye kadar olan yuksekliklerde Akdeniz ikliminin tanıtıcı bitki ortusu olan makiler, 900 metreye kadar me?e ormanları, daha yuksek kesimlerde de kayın ve cam turleri gorulur.

Arnavutluk’un kuzeyinde bulunan cok kucuk bir bolge sularını Lim ırma?ıyla Tuna’ya, onun vasıtasıyla da Karadeniz’e gonderir; bu kucuk istisna dı?ında ulkenin butun akarsuları Akdeniz’e ula?ırlar. En onemli ırmaklar, Arnavutluk Alpleri’ni derin vadilerle yararak Adriyatik denizine ula?an Drin (Drina), Mat, Erzen, ??kumbi (Shkumbi), Semen ve Viyosa’dır (Vjosa). Bunlar arasında en onemlileri 285 km. uzunlu?undaki Drin’dir. Ohri (Ohrid) golunden cıkan Kara Drin (Drin Izi) ile Ak Drin (Drin Ibradi) adlı iki onemli kolun birle?mesiyle meydana gelen bu ırma?ın a?a?ı kesimlerine Boyana adı verilir ve ırmak bu isimle denize ula?ır. Akarsularda yazın su seviyesi cok du?er ve bazıları tamamen kurur; en yuksek su seviyesi kasım-nisan arasındaki donemde gorulur. Ulkede irili ufaklı bazı goller varsa da bunlar arasında yalnız ??kodra, Ohri ve Prespa golleri onemlidir. Kuzeybatıdaki ??kodra golu ile do?udaki Ohri golu Yugoslavya sınırı uzerinde bulunur ve her ikisinin de buyuk kısmı bu ulke topraklarında kalır. Ohri golunun guneydo?usunda yer alan Prespa golu ise Arnavutluk-Yugoslavya-Yunanistan sınırı uzerinde bulunmakta ve buyuk kısmı yine Yugoslavya’da kalmaktadır.

Arnavutluk topraklarının ancak % 17’sinde ziraat yapılabilmektedir. Ziraatın en cok geli?ti?i bolgeler, ulke genelinde en fazla mahsul veren Drac ve Avlonya arasındaki ova ba?ta olmak uzere orta kesimdeki kıyı ovalarıdır ve buralarda daha cok bu?day, mısır, tutun ve patates yeti?tirilir. Ulkenin orta kesiminde da?lar icine sokulmu? vadilerin cevresinde geli?en havzalar da onemli ziraat alanlarıdır ve bunlardan ozellikle ic kesimdeki Gorice havzasında ?eker pancarı yeti?tirilmektedir. Guney kıyıları genellikle Akdeniz urunlerinin yayılı? alanı olup zeytinlikler ve turuncgil bahceleri daha cok bu kesimde bulunur. Arnavutluk’ta turuncgiller dı?ında incir, elma, kiraz, ?eftali, armut ve kestane yeti?tirilir. Do?uda yer alan da?lık bolgeler hayvancılık alanlarıdır ve ciftlik hayvanı yeti?tiricili?i ekonomide onemli bir yer tutar. Ulkede yer altı zenginlikleri olarak, yatakları da?ınık ?ekilde bulunan ve genellikle du?uk kaliteli olan linyitten ba?ka, kendi ihtiyacına yetti?i gibi biraz da satabildi?i petrol ve dunya ticaretinde soz sahibi oldu?u krom bulunmaktadır. Ayrıca nikel, bakır, demir, kukurt, cinko, kur?un ve boksit cıkarılmakta olup yakın yıllarda bulunan do?al gaz da umit verici gorunmektedir.

Arnavutluk’ta sanayi faaliyetleri oldukca ce?itlenmi?tir ve bunların ba?ında, ulkeyi 1972 yılından beri elektrik ihrac edecek duruma getiren enerji uretimi gelir. Ula?ımda kullanılamayan nehirler enerji uretimine elveri?lidir ve ulkede uretilen elektri?in be?te dordu hidroelektrik santrallerinden elde edilir. Enerji, metalurji, demir celik ve kimya gibi a?ır sanayi yanında dokuma, ayakkabı yapımı, gıda, kereste, deri gibi hafif sanayi kolları da geli?me yolundadır.

Arnavutluk’un arızalı yapısı, uzun sure ula?ım ?ebekelerinin geli?mesini engellemi? ve demiryolu ancak II. Dunya Sava?ı’ndan sonra 1948’de ulkeye girmi?tir. Maden bolgeleri ile sanayi bolgeleri ve ihrac limanları arasındaki irtibatı sa?lamak amacıyla karayolları da geli?tirilmi? durumdadır. Ulke deniz ticaretinin % 80’inin yapıldı?ı Drac en onemli limandır; ozellikle krom, demir, nikel ve bakır ihracatı buradan yapılır. ?c hat hava ula?ımının bulunmadı?ı ulkedeki tek havaalanı Tiran’dadır.

Arnavutluk ekonomisi di?er sosyalist blok ulkelerinde oldu?u gibi merkezi bir planlama ile yurutulur ve daha cok krom ve nikel madenleri ile sanayie dayanır; ziraata dayalı calı?malar da surdurulmektedir. Milli gelirde ziraatın payı % 38, sanayi ve madencili?in payı ise % 45’tir (1978). Butce gelirleri katma de?er vergisinden ve kazanc vergisinden olu?ur; fertlerin ticaretle u?ra?amamaları ve mulkiyet haklarının olmaması sebepleriyle ticari faaliyet sonucu do?acak kazanc vergisi bulunmamaktadır. Ulkenin geli?mesinde Sovyetler Birli?i, Cin ve di?er sosyalist blok ulkelerinin yardımları onemli yer tutar. Bu ulkelere olan ba?ımlılık, siyasi ba?ların zayıflaması neticesinde ulke kalkınmasını menfi yonde etkilemekte, bazı projeler finansman kayna?ının ortadan kalkması ile askıya alınmaktadır. Yonetim zirai faaliyetlere onem vermekte ve ulke zirai mahsuller bakımından kendi kendine yetme seviyesine cıkma cabası icinde bulunmaktadır. A?ır sanayi devletin elinde olup kucuk zirai faaliyetler kooperatifler yolu ile yurutulmektedir. Para birimi lektir ve 1985 paritesine gore 1 ABD doları 7,15 lek civarında idi.

II. TAR?H
Arnavutluk halkının men?ei, Hint-Avrupa asıllı olan ?liryalılar’a dayanmaktadır. Latince kaynaklarda Arbanenses veya Albanenses, Slav kaynaklarında Arbanaci, Yunan kaynaklarında yine co?ul haliyle Albanoi yahut Arbanitai olarak gecen bu halkın adını Osmanlılar onceleri Yunanca’sından b > v de?i?ikli?iyle Arvanid ?eklinde almı?lar, daha sonra da Turkce’nin fonolojisine uydurup Arnavud ve Arnavut ?ekillerinde kullanmı?lardır; aynı ?ekilde Bulgarlar da Arnaut demektedirler. Arnavutluk’un yerlisi olan ?lirya kabileleri, milattan once VII. yuzyılda sahillere yerle?en Yunan kolonileri vasıtasıyla Yunan kulturuyle kar?ıla?mı?lar, ancak bundan fazla etkilenmeyerek dillerini ve etnik kimliklerini korumaya muvaffak olmu?lardır. Arnavutlar ??kombi nehrinin kuzeyinde bulunan Gegalar ve guneyinde bulunan Toskalar’dan meydana gelen iki temel etnik gruba ayrılırlar ki Turkler bu iki bolgeyi Gegalık ve Toskalık olarak adlandırmı?lardır. Gegalar sadece lehcelerinde de?il gorunu? ve sosyal davranı?larında da Toskalar’dan ayrılırlar ve milli karakterlerini korumakta onlardan daha muhafazakar kabul edilirler.

Milattan once 167’de Balkan yarımadasını ele geciren Romalılar, Drin nehrinin kuzey tarafında kalan toprakları ?lirya eyaleti olarak te?kilatlandırdılar. Roma ?mparatorlu?u’na ba?lılık yanında otonom yapısını korumayı ba?aran ?lirya, Roma ile Do?u Avrupa arasında onemli bir ticaret bolgesi haline geldi. Daha sonraki donemlerde Arnavutluk ce?itli devletlerin i?gali altında kalmı?, VII. yuzyılda Slavlar ulkenin tamamını, IX-X. yuzyıllarda Bulgar ?mparatorlu?u guneyini, XII. yuzyılda ise Sırplar kuzeyini ele gecirmi?lerdir. XI. yuzyıldan itibaren Arnavutluk, feodal Avrupa’nın Bizans ?mparatorlu?u’na kar?ı yaptı?ı hucumlarda kopruba?ı vazifesi gormu?tur. XIV. yuzyılın ortalarına do?ru Arnavutlar tekrar Sırplar’ın baskısı altında kalmı?lar ve bircokları Yunanistan’daki derebeylerin ucretli askerleri olarak Epir, Tesalya, Mora ve bazı Ege adalarına yerle?mi?lerdir. Buralarda yerle?en Arnavutlar’ın co?u tedrici ?ekilde Yunanla?tı?ı gibi bir kısmı da Guney ?talya’ya goc etmi?tir.

Anadolu Turkleri, Arnavutlar’ı ilk defa 737’de (1337) Bizans ?mparatorlu?u ile yaptıkları ittifak neticesinde tanıdılar. Bizans’ta ba?layan ic sava?lar sırasında Arnavutluk’taki da?lıların isyan etmesi ve pek cok yeri ya?malaması uzerine III. Andronikos Aydın Beyi Umur Bey’den yardım istedi. Turk kuvvetlerinin deste?iyle harekete gecen Bizanslılar Drac’a kadar olan bolgede yeniden hakimiyet sa?ladılar; daha sonra Turk kuvvetleri kendi ulkelerine geri donduler. Cok gecmeden Sırp Kralı Stefan Du?an’ın Arnavutluk’u i?gali (1343-1346) uzerine halkın Yunanistan’a gocu hızlandı. Stefan Du?an’ın Guney Arnavutluk’taki sava?ları sırasında bazı Arnavut beyleriyle askerleri ona yardımcı oldular. 1355’te Du?an’ın imparatorlu?unun cokmesi uzerine Slav, Arnavut veya Bizans asıllı olan mahalli feodal beyler Arnavutluk’un her tarafına da?ıldılar. Bu beyler arasında kuzeyde Bal?alar, merkezde Topyalar en guclu grubu olu?turuyorlardı. Avlonya, Berat ve Kanina’da hakimiyetlerini kuran Bal?alar, Drac’taki derebeyi Karlo Topya’yı tehdit ettiler. Karlo Topya’nın Osmanlılar’dan yardım istemesi uzerine Viyosa nehri uzerindeki Savra’da vuku bulan sava?ta II. Bal?a’nın kuvvetleri yenildi ve kendisi de bu sava?ta oldu (18 Eylul 1385). Topya ailesine mensup Arnavut beylerinin bu sefer sonunda Osmanlı hakimiyetini kabul etmesinden endi?eye du?en Venedik, Karlo Topya’yı himaye maksadıyla Daniel Cornaro’yu I. Murad’a elci olarak gonderdi (1387). Boylece Arnavutluk uzerinde uzun sure devam edecek olan Osmanlı-Venedik rekabeti ba?lamı? oldu. Kosova Meydan Sava?ı’ndan (1389) sonra Osmanlılar, Pa?a Yi?it idaresindeki Saruhanlılar’ı Uskup civarında iskan ederek orada kuvvetli bir merkez kurdular (1391). Venedikliler de Le? (Alessio), Drac, Drivasto gibi yerleri yıllık bir maa? kar?ılı?ı yerli beylerden aldılar. Osmanlılar, arazileri timar olarak vermek suretiyle yerli beyleri kendi taraflarında tuttular. Bu siyaset neticesinde Konstantin Bal?a, Dimitri Yonima ve Gjergj Dukagin gibi beyler Venedikliler’e kar?ı Osmanlı tarafında yer aldılar.

Osmanlı idaresindeki Arnavutluk’la ilgili en eski kayıtlar I. Bayezid devrine kadar gider. Bu kayıtlar 1394 ve 1397 Arnavutluk seferlerinden yapılmı? olan tahrir lere aittir. Osmanlılar’ın Timur’a kar?ı Ankara Sava?ı’nda (1402) ma?lup olmaları uzerine bu sava?a Osmanlılar’ın safında katılmı? olan bircok Arnavut beyi Venedik hakimiyetini tanıdı. Osmanlı taraftarı olan ??kodra beyi Georgj Stratsimirovic oldu?unde (1403) ??kodra’yı ele gecirmi? olan Venedik, ayrıca Ulgun (Olgun/Dulcigno), Bar (Antivari) ve Budua’yı da hakimiyeti altına aldı. Fakat Stefan Lazarevic ve Sırbistanlı Vuk Brankovic tarafından desteklenen Stratsimirovic’in o?lu Bal?a, Venedik’e kar?ı uzun bir mucadele ba?lattı. Nihayet duruma mudahale eden Osmanlılar’la Venedikliler arasında cıkan sava?ta Osmanlılar galip gelmi? ve Arnavutluk’un tamamını ele gecirerek Arvanid-ili (Arnavut-ili) adıyla bilinen sanca?ı kurmu?lardır (1415-1417). Osmanlı fetihlerinin ulkeye getirdi?i yeni durum, bolgeye ait tahrir defterinin ihtiva etti?i ayrıntılı kayıtlardan anla?ılmaktadır. 1416’lara ait kayıtlarda muhtelif bolgeler adı altında Osmanlılar’a ba?lı olan feodal ailelerin reisleri zikredilmektedir. Bunlar arasında Yuvan-ili, Bal?a-ili, Gionomaymo-ili, Pavlo Kurtik-ili, Kondo Miho-ili, Zenebi?-ili gibi bazı bolge adları gecmektedir. Timar verilen aileler genellikle hıristiyan olup timara sahip olmaları icin ?slamiyet’i kabul etmeleri ?art de?ildi. Bolgedeki Turk nufus sadece askeri ve dini personelden meydana geliyordu. Turkler’den timar sahibi olanlar adamları ile birlikte 800 kadardı. Arvanid sancak beyi, sancak merkezi olan Ergirikasrı’nda ya?ardı; ayrıca her vilayet merkezinde bir de kadı ve suba?ı bulunurdu. Osmanlı Devleti’nin bolgede yaptı?ı en onemli de?i?ikliklerden biri, ziraat arazisini devlete mal ederek ?ahıslara timar ?eklinde da?ıtmasıdır. Boylece onceleri derebeylere ba?ımlı olan halk yeni idarede kendini devlete ba?lı gormu?tur.

II. Murad’ın Yanya’yı almasından (1430) sonra yeni bir arazi ve nufus tahririnin yapılmı? olması (1432), Arnavutluk’ta Osmanlı idaresindeki kontrolun arttırıldı?ını gosterir. Orta Arnavutluk’ta onemli nufuzu olan Andrea Topya, 1432’de bir Osmanlı kuvvetini ma?lup edince Osmanlılar’a kar?ı mukavemet hareketi ba?lamı? oldu. Arnavutluk beyi Evrenos o?lu Ali Bey kumandasında bir Osmanlı ordusu asilere yenildi (1435). Zaman zaman Osmanlı kuvvetleri ile carpı?an Arnavutluk’taki isyancıların yeni bir Haclı ruhu ile Macaristan’da toplanmakta olan ordulara umit vermeleri uzerine bu i?i bir sonuca ba?lamak gayesiyle Rumeli kuvvetleri Sinan Bey idaresinde harekete gectiyse de isyancıların ba?ı Araniti, da?lara kacmayı ba?ardı. 1432 yılına ait Arnavid-ili Tahrir Defteri bu isyanların Osmanlı idaresini etkilemedi?ini, hıristiyan ve musluman timar sahiplerinin aynen yerlerinde kaldıklarını gostermektedir. Bundan sonra Osmanlılar’a kar?ı surdurulen isyanın liderli?ini, sonradan Araniti’nin kızı ile evlenen ?skender Bey (Skanderbeg, Georges Castriota) yurutmu? ve onun zamanla elde etti?i mevki, isyana milletlerarası bir mahiyet kazandırmı?tır. ?skender Bey Arnavutluk’un en onemli ailelerinden olan Kastriyotalar’dan gelmektedir. Kastriyotalar 1385 Savra yenilgisinden sonra di?er Arnavut beyleri gibi Osmanlı padi?ahına tabi olmu? vaziyette gorunuyorlardı. ?skender Bey’in babası ?van (Yuvan) Kastriyota ise gerek Osmanlı gerek Bizans kaynaklarına gore Arnavutluk’un en onemli beylerinden biri idi ve Osmanlılar Ergirikasrı’nın kuzeyindeki bolgeye onun adından dolayı Yuvan-ili diyorlardı. Ergirikasrı, Ohri ve Berat’ta bulunan suba?ı ve sancak beyleri mahalli kuvvetlerin yardımı ile ?skender Bey’i idareleri altına almaya calı?mı?lar, fakat onun hicbir zaman 3000’i a?mayan kuvvetlerine kar?ı duzensiz ceteci takti?i uygulamasından dolayı ba?arı kazanamamı?lardır. Ancak ?skender Bey sadece Kuzey Arnavutluk’ta hukum surmu?, Guney Arnavutluk daima Osmanlı kontrolunde kalmı?tır. ?skender Bey 26 Mart 1451’de yaptı?ı bir anla?ma ile Napoli Kralı V. Alfonso’ya tabi oldu ve kendi oturdu?u Akcahisar’a (Kruya, Croia, Kruje) kralın bir adamı askerleriyle birlikte gelip yerle?ti. Arkasından Araniti de onun gibi yaparak di?er beylerden Napoli kralı adına ba?lılık yemini aldı ve boylece butun beyler Alfonso’nun maiyetine girdiler. Cocuklu?unda rehine olarak Osmanlı sarayına gonderilen ve on be? yıl Turk terbiyesi alıp kendisine verilen ?skender adıyla padi?ahın ic o?lanları arasında hizmet goren ?skender Bey, isyanından olumune kadar II. Murad’ı ve iki defa Arnavutluk uzerine sefere cıkmak zorunda kalan (1466, 1467) Fatih Sultan Mehmed’i devamlı surette me?gul etmi?tir. Arnavutluk’un tamamen fethi, ancak onun 1468’de olumu uzerine, 1463’te imzaladıkları bir antla?maya dayanarak mirascısı olduklarını iddia eden Venedikliler’le yapılan sava?lar sonunda gercekle?tirilebilmi?tir. 1463 yıllarında ba?layan Osmanlı-Venedik harpleri sırasında Arnavutluk’un daha once elden cıkmı? olan bircok ?ehri geri alınmı?, nihayet 1478’de Akcahisar, Drivasto, Le? ve Jabyak’ın, 1479’da ??kodra ve 1501’de de Drac’ın ele gecirilmesiyle fetih buyuk olcude tamamlanmı?tır; tam hakimiyet ise 1571’de Bar (Antivari) ve Ulgun’un alınmasıyla kurulmu?tur. Osmanlı hakimiyetinin XVI. yuzyılın sonlarına kadar suren doneminde Arnavutluk barı? ve refah icinde bulunmu?tur. Bu donem zarfında eski feodal aileler kendilerini Osmanlı rejimine uydurmu?, hatta Araniti ailesinden Ali Bey 1506’da Kanina, Ergirikasrı ve Berat arasında buyuk timarlara sahip olmu?tur.

1466 yılına kadar Arnavutluk, Osmanlı idare sisteminde Arvanid-ili adı altında bir sancak olarak gorulmektedir. Bu sanca?a ba?lı vilayetler arasında Ergirikasrı, Klisura, Kanina, Belgrad (Berat), Timorince, ?skarapar, Pavlo-Kurtik, Kartalos ve Akcahisar bulunmaktaydı. Fatih devrinde ?lbasan Kalesi in?a edilerek (1466) o bolge yeni bir sancak haline getirildi; daha sonra da guneyde Avlonya sanca?ı, do?uda Ohri sanca?ı ve kuzeyde de ??kodra (?skenderiye) sanca?ı kuruldu. Bu donemde Konya yoresinden ve Kocacık yoruklerinden yapılan nakillerle fethedilen bolgeler iskan edildi. Buna kar?ılık Arnavutluk’tan da kendilerine timar verilmi? olan (Mazeraki ve Heykel gibi) bazı eski derebeyi aileleri Trabzon’a nakledildiler. Arnavutlar’ın Rumeli’deki ikinci onemli iskanları XVII-XVIII. yuzyıllarda vuku bulmu?tur. Sırplar’ın 1690’da ?pek, Kalkandelen ve Kosova vadilerini terketmeleri uzerine Arnavutlar buralara yerle?tirildiler. Bu donemde Arnavutlar’ın bolgeye yerle?meleri muk?taa sisteminin uygulanması sonucunda gercekle?mi?tir. Drin nehrinin kuzeyindeki Arnavut kabileleri Melc-i Sor (da?lılar) olarak adlandırıldılar. 1881’e do?ru bu gruba ba?lı musluman ve hıristiyanlardan olu?an on dokuz kabile bulunuyordu. Osmanlı Devleti kabilelere bayrak veya sancak vermek suretiyle onların otorite olduklarını kabul ediyordu. Bu devirde konulan sisteme gore her kabile bir bayraktarın idaresi altında bulunuyor ve bu kabileler Osmanlı ordusuna her aileden bir ki?inin katılmasıyla olu?turulan yardımcı kuvvetler gonderiyorlardı. Osmanlılar, Bizanslılar ve Sırplar zamanında Arnavutluk’ta uygulanan vergi sisteminin esasını de?i?tirmemi?lerdir. Muhtemelen bir Sırp vergisi olan ispence, 25 akce nisbetinde her hıristiyan erkek tarafından odenmi? ve Bizans’taki aerikon ceza sistemi de bad-ı heva adı altında devam ettirilmi?tir. Yine Bizans doneminden kalma bazı vergiler de uygulanmı?tır. Osmanlılar devrinde vergiler eskisinden daha az de?ildir; ancak onceleri yururlukte olan mecburi i?cilik sistemi kaldırılmı? ve koylerin odeyecekleri vergi miktarı belirli hale getirilmi?tir.

Arnavutluk halkı, Osmanlı Devleti’nin hakim sınıfı icinde cok belirgin bir yere sahipti. Aralarında Gedik Ahmed, Koca Davud, Dukakinzade Ahmed, Lutfi, Kara Ahmed, Koca Sinan, Nasuh, Kara Murad ve Tarhuncu Ahmed pa?aların da bulundu?u en az otuz iki sadrazamın Arnavut asıllı oldu?u bilinmektedir. Kapıkulu askerleri arasında da Arnavutlar daima ekseriyeti te?kil etmi?lerdir. Bunun ba?lıca sebebi, Bosna gibi Arnavutluk’ta da dev?irme sisteminin uygulanmı? olmasıdır. Osmanlı devlet te?kilatındaki timar sisteminin bozulması ve mali sistemin zayıflaması di?er bolgelerde oldu?u gibi Arnavutluk’ta da menfi tesir yapmı?tır. Timar sisteminin bozulması ve merkezi otoritenin zayıflaması XVI. yuzyılın sonlarında vilayetlerde geni? malikane lerin ortaya cıkmasına sebep oldu. Maliyenin zayıflaması, yeni vergiler ihdasına ve cizyenin arttırılmasına yol acmı?, bu da hıristiyan nufusu olumsuz ?ekilde etkilemi?tir. Bu ho?nutsuzlu?un tepkileri XVII ve XVIII. yuzyıllarda Katolik da?lıların du?man kuvvetlerle i? birli?i yapması ?eklinde kendini gosterdi. Devlet arazisinin halka miri arazi muk?taası ?eklinde verilmesi ile Arnavutluk’ta ayan sınıfı te?ekkul etti. Bu sınıf sonradan her fırsatı kullanarak miri arazilerden daha fazla muk?taalar almayı ve malikanelerini geni?letmeyi ba?ardı. Nitekim, kuzeyde Bu?atlı ailesi, guneyde Toskalar bolgesinde Tepedelenli Ali Pa?a yarı mustakil despotlar ?eklinde ortaya cıktılar. Buyuk muk?taalar elde eden Bu?atlı Mehmed Pa?a da?lılarla i? birli?i yaparak Babıali’ye kafa tuttu ve ??kodra valili?ine yapılacak tayinlerde kendisine danı?ılmasını istedi (1779). 1796’da Bu?atlı Mehmed Pa?a’nın olumunden sonra Babıali’nin bu muk?taaları geri almak istemesi uzerine o?lu Kara Mahmud Pa?a isyan etti. Devleti uzun sure u?ra?tıran Bu?atlı ailesinin son temsilcisi Mustafa Pa?a 1832’de II. Mahmud zamanında ma?lup edildi ve Medine’ye ?eyhulharem olarak gonderildi. Elinde 200 civarında ciftlik bulunan Tepedelenli Ali Pa?a ise elli yıldan fazla devlete isyan halinde kalmı? ve Yunanlılar’ı da isyana te?vik etmi?tir. 1822’de oldurulmesine kadar Guney Arnavutluk’ta bir hukumdar gibi hareket eden Tepedelenli ile Bu?atlı ailesi arasında zaman zaman rekabet olmu?, hatta bu durum silahlı mucadeleye dahi donu?mu?tur.

Berlin Kongresi (1878) kararları arasında bulunan Arnavutluk’un bazı bolgelerinin Karada?’a verilmesi maddesine kar?ı cıkan Arnavutlar, Babıali’nin deste?iyle Prizren’de Arnavut Milletinin Haklarını Mudafaa Cemiyeti’ni kurdular (13 Haziran 1878). Sonradan Arnavutluk Krallı?ı’nın kurulu?unda onemli rol oynayan bu cemiyet Yanya, ??kodra, Manastır ve Kosova vilayetlerini elde tutabilmek icin onceleri Osmanlı merkezi idaresinin deste?iyle da?lılara ve Yunanlılar’a kar?ı mucadele etti; fakat 1881’de otonom bir Arnavutluk fikrini geli?tirmeye calı?ması uzerine Babıali tarafından gonderilen bir ordu ile da?ıtıldı. Avusturya-Macaristan ve ?talya gibi guclu Avrupa devletleri Arnavutluk uzerinde tesirlerini arttırmak gayesiyle bu otonom hareketleri te?vik ettiler; Rusya da da?lıların toprak iddialarını destekledi. Ote yandan Paris’te ve di?er Avrupa ?ehirlerinde bulunan Jon Turkler’le temas halindeki Arnavutluk aydınları da otonom bir Arnavutluk’un ozlemini dile getiriyorlardı. Arnavutlar’a kar?ı ozel bir siyaset takip eden II. Abdulhamid ise muhafızlarını da onlardan secerek gonullerini kazanmaya calı?ıyordu. Fakat 1908’de Frizevik toplantısında Abdulhamid’e kar?ı alınan tavır ihtilalcilerin ba?arısına yardımcı oldu. Meclis-i Meb‘usan’da ?smail Kemali, Esad Toptani, Hasan Pri?tine gibi nufuzlu Arnavutluk delegeleri ?ttihat ve Terakki Fırkası’nın takip etti?i merkezi Osmanlıcılık hareketine kar?ı adem-i merkeziyetcilik fikrini benimseyen Hurriyet ve ?tilaf Partisi’ne katıldılar. 1908’de Manastır Kongresi’nde Arnavutluk e?itim sistemi uzerinde hararetli muzakereler devam ederken silahlarının toplanmasına kar?ı cıkan da?lılar arasında isyan patlak verdi. Nihayet 4 Eylul 1912’de ba?a gelen yeni Osmanlı hukumeti Arnavutluk’un otonom olma isteklerini kabul etmek zorunda kaldı; ancak Balkan Sava?ı Balkanlar’daki durumu tamamen de?i?tirdi. Sava?ın ba?lamasından az sonra 28 Kasım 1912’de ?smail Kemali, Avlonya’da Arnavutluk’un istiklalini ilan etti. Londra Konferansı, Arnavutluk’un mustakil prenslik olu?unu altı devletin garantorlu?u altında benimsedi ise de (29 Temmuz 1913) yeni secilmi? olan Prens Wilhelm von Wied 3 Eylul 1914’te ulkeyi terketmek zorunda kaldı. I. Dunya Sava?ı’ndan sonra Sırbistan ??kodra ve Drac uzerinde hak iddia etti. Ulkelerinin parcalanmı? oldu?unu goren Arnavutluk liderleri 21 Ocak 1920’de Lushnje ?ehrinde bir kongre topladılar ve Arnavutluk’un istiklalini talep ettiler. Tiran’da milli bir hukumet kuruldu ve hukumet taraftarı ceteler ?talyanlar’ı 24 Aralık 1914’ten beri i?gal altında tuttukları Avlonya’dan cıkardılar. Nihayet ?talya, 3 A?ustos 1920’de imzalanan Tiran Antla?ması ile Arnavutluk’un istiklalini kabul etti.

Kucuk Arnavutluk Devleti istiklalinin ilk yıllarında (1921-1924) mucadeleli bir parlamento devri ya?adı. Batıda ve merkezi bolgelerde toprak sahibi olan musluman beyler Fan S. Noli ba?kanlı?ındaki Halk Partisi ile catı?ma haline geldiler. Geli?en ihtilal hareketi, Ba?bakan Ahmed Zogu’yu Yugoslavya’ya kacmaya zorladı. Ancak Zogu 24 Aralık 1924’te Yugoslav deste?i ile tekrar ulkesine dondu ve anayasa meclisinin cumhuriyet idaresini kabul etmesi uzerine cumhurba?kanı secildi (31 Ocak 1925); uc yıl sonra ise kral ilan edildi (Eylul 1928). ?talyanlar’ın 6 Nisan 1939’da ulkesini i?gal etmelerinden bir gun once yurt dı?ına kacan Ahmed Zogu, on be? yıllık yonetimi suresince ?talya ile imzaladı?ı bir seri anla?malar sonucu ulkeyi genel hatlarıyla ?talya’nın himayesi altına sokmu?tur.

1939-1944 yılları arasında Arnavutluk ?talyanlar ve Almanlar tarafından idare edildi. Bugunku Arnavutluk’un resmi kurulu? tarihi, i?galden kurtuldu?u gun olan 29 Kasım 1944’tur. 10 Kasım 1945’te ?ngiltere, Amerika ve Rusya, Arnavutluk’ta Enver Hoca’nın idaresinde secimleri gercekle?tirmek ?artıyla gecici bir hukumet kurulmasını kabul ettiler. 2 Aralık 1945 secimleri neticesinde sosyalistlerin hakim bulundu?u bir parlamento olu?tu. Onceleri ?ngiltere ve Amerika’nın vetosu sonucunda Birle?mi? Milletler’e giremeyen Arnavutluk 15 Aralık 1955’te te?kilata kabul edildi. 1961’de Arnavutluk’un siyasi faaliyetlerini kendi do?rultusu dı?ında bulan Rusya diplomatik ili?kilerini kesti; Arnavutluk da Sovyetler Birli?i’nin Cekoslovakya’yı i?galinin ardından Var?ova Paktı’ndan ayrılma kararı aldı (1968). Daha once Cin ile ba?lamı? olan yakınla?ma 1964 ba?ında Chou En-Lai’ın Arnavutluk’u resmen ziyaret etmesiyle kuvvet kazandı; ancak daha sonraları Cin ile Amerikan ili?kilerinin geli?mesine bir tepki olarak Arnavutluk-Cin munasebetleri zayıfladı ve Mao’nun olumunden sonra da butun ili?kiler tamamen kesildi (1978). 1976’da kabul edilen yeni anayasayla devletin adı Arnavutluk Halk Cumhuriyeti olarak belirlendi. 11 Nisan 1985’te olen Enver Hoca’nın yerine parti genel sekreterli?ine Ramiz Alia getirildi.

III. D?N
732’de ?stanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne ba?lanan Arnavutluk 1054’te Roma ile Bizans arasında bolu?uldu. Kuzey Arnavutluk Roma’nın hukuki egemenli?inde kaldı ve Normanlar’la Angevinler ulkede Katolikli?i kuvvetlendirdiler. Antivari, Arnavutluk Ba?piskoposlu?u’nun, Drac da Makedonya Ba?piskoposlu?u’nun merkezi idi. Ortodoks Arnavutluk ise Ohri Ba?piskoposlu?u’na ba?lı bulunuyordu. Osmanlılar ?stanbul’un fethinden sonra genel politika olarak Ortodoks Kilisesi’nin hamisi sıfatıyla Katolikli?e kar?ı Ortodokslu?u desteklediler. Ancak yine politik sebeplerle Arnavutluk Katolik Kilisesi’ne musamaha gosterdiler. Bu arada bazı Ortodoks Arnavutlar da Guney ?talya’ya gocerek papanın hakimiyetinde kendi ozel kiliselerini devam ettirdiler.

Arnavutlar’dan Muslumanlı?ı ilk kabul edenler, Osmanlılar’dan timar sahibi olan beylerdi. Genellikle sanıldı?ının aksine, arazilerini timar olarak elde tutabilmeleri icin ?slam’a girmeleri ?art ko?ulmuyordu, Osmanlı Devleti’ne ba?lılıkları timar almaları icin yeterliydi. XV. yuzyıl boyunca hıristiyanlara timar verilmi?tir ve bu da Osmanlı Devleti’nin bolgede ?slamiyet’i yaymak icin herhangi bir baskı kullanmadı?ını gostermektedir. Muhtemelen bu serbest siyaset sonucunda Arnavutluk ahalisi ?slam’a ısınmı?, ihtidalar co?almı? ve Fatih Sultan Mehmed tarafından 1466’da kurulan ?lbasan ve Tesalya Yeni?ehri gibi ?ehirler kısa surede muslumanların merkezi haline gelmi?tir. ?slamiyet’in genel olarak yuksek tabakadan aileler arasında kolayca benimsendi?i ve bu yuzyılın sonlarında gonullu ihtidalar neticesinde sadece birkac hıristiyan timar sahibinin kaldı?ı bilinmektedir. Ancak XVII. yuzyılda geli?en bazı olaylar bir kısım hıristiyanın istemedikleri halde ?slamiyet’i kabul etmelerine yol acmı?tır. Bu yuzyılın ba?larında Venedikliler ve Avusturyalılar, Katolik Arnavutlar ile cizye miktarının arttırılması sebebiyle hukumete kar?ı memnuniyetsizliklerini belli eden Ortodoks Sırplar’ı ayaklanmaya te?vik ettiler. 1614’te kilise yetkililerinin Kuci’de yaptıkları toplantıda papadan yardım istenmesine karar verildi; 1622’ye do?ru da Guney Sırbistan ve Arnavutluk’ta ilk Fransisken misyonerleri gorulmeye ba?ladı. Katolik Arnavutlar ve Sırplar 1649’da Venedikliler’le, 1689-1690’da da Avusturyalılar’la i? birli?i yaptılar. Bu yeni durum, Osmanlı Devleti’ni orada mukabil tedbirler almaya zorladı. Bu tedbirlerden kurtulmak icin Pec, Prizren, Yakova ve Kosova civarındaki kısmen Arnavut olan hıristiyan nufusun bir kısmı kitle halinde goc etti; kalanlar ise ?slam dinine girdiler. Fakat bunların birco?u iclerinden Hıristiyanlı?a ba?lı kalmı?lardır ve bu sebeple kendilerine halk arasında “alaca inanclı” manasına gelen Laramane denilmi?tir. ?slam’a giri? Bu?atlılar ve Tepedelenli Ali Pa?a zamanında yeni bir hız kazanmı?tır. Bekta?i olan Tepedelenli’nin pek cok koye ?slam’ı zorla benimsetti?i kabul edilmekte ve onun zamanında Bekta?ili?in Arnavutluk’ta buyuk bir geli?me kaydetti?i bilinmektedir.

Ba?ımsızlı?ını Osmanlı Devleti’nden 1912 yılında alan Arnavutluk’ta muslumanların durumu ulkenin siyasi geli?meleriyle yakından ilgilidir. Siyasi belirsizliklerin ve karı?ıklıkların ya?andı?ı 1921 oncesinde muslumanlar Milli ?slam ?ttifakı adı altında te?kilatlanmı?lardı. Bu te?kilat ?stanbul’daki ?eyhulislamlı?a ba?lıydı ve hutbeler halife adına okunuyordu. 1921 yılında me?ihat makamına olan bu ba?lılık son buldu; 1923’te de Tiran’da toplanan Birinci ?slam Cemaati Kongresi’nde alınan bir kararla bu ulkedeki muslumanlar hilafet makamından resmen ayrıldılar ve ?slam dunyasından ba?ımsız olarak orgutlendiler. Ba?ımsız orgutlenmenin arkasından bazı reform cabaları geldi. Pece ve car?afın kaldırılması, birden fazla kadınla evlili?in yasaklanması gibi kararlar ?slam dunyasında ?iddetli tepki gordu. Bu donemde 560.000 civarında muslumanı icine alan Arnavutluk ?slam Cemaati Tiran’daki ba?muftuye ba?lanmı? ve dini meselelerin halli icin ba?muftunun ba?kanlı?ında altı uyeli Yuksek ?eriat Konseyi te?kil edilmi?ti. Ahmed Zogu’nun yonetimi doneminde Tiran’da II. ?slam Cemaati Kongresi toplandı (1929) ve muslumanlarla ilgili onemli kararlar alınarak cemaat yeniden orgutlendi. Buna gore muslumanların dini yonetimi icin bir genel konsey, bir daimi konsey ve vilayet konseyleri olu?turuldu; genel konsey delegeleri tarafından secilen Tiran’daki ba?muftu cemaatin ba?kanı olarak belirlendi. Cemaat ba?kanı, dort il muftusu ve muftulerin bulunmadı?ı ?ehirlerden gelen altı delege genel konseyi te?kil ediyordu. Tiran’daki Berat Medresesi dı?ında kalan butun medreseler kapatıldı ve bu medrese de iki yıl sonra Tiran ?slam Enstitusu’ne donu?turuldu. Bu kurumda 1935’lerde 100’den cok o?renci okuyordu ve yedi yıllık o?renimlerini bitiren ba?arılı o?renciler yuksek o?renim icin Kahire ve Lahor’a gonderiliyorlardı. 1934’lerde ulkede 560 cami oldu?u bilinmektedir. Bunların bakım ve korunması ?slam Cemaati ve musluman halk tarafından sa?lanıyor, burada calı?anların ucretleri de yine cemaat tarafından temin ediliyordu. ?slam Cemaati’nin butcesini vakıf gelirleri, musluman halkın odedi?i dini vergiler ve devlet yardımı meydana getirmekteydi. Kral Zogu zamanında ?slamiyet’in etkinlik alanının giderek daraldı?ı gorulmektedir. Muslumanlar arasındaki butun anla?mazlıklara devlet mahkemeleri bakmaya ba?ladı; evlenme ve benzeri akidler medeni hukuka gore duzenlendi. 1939’da ?talya Arnavutluk’u i?gal edince buradaki muslumanlar icin bir ulema konseyi olu?turuldu ise de onemli bir statu de?i?ikli?ine gidilmedi. ?talyan i?gal yonetimi sava? sırasında ?slam’dan faydalanmaya calı?tı ve halka da?ıtılan bro?urlerle muslumanlar ?ngilizler’e kar?ı cihada davet edildi. Ayrıca ?talyanlar camileri de bazı sosyal faaliyetler icin kullanmı?lardır. 1943’te ulkenin Almanya tarafından i?gal edilmesi ise muslumanların yonetimine herhangi bir de?i?iklik getirmedi.

Kasım 1944’te Enver Hoca’nın iktidara gelmesi ve komunist bir yonetim kurmasından once muslumanlar, sahip oldukları ce?itli vakıfları, nisbeten ozerk kurumları ve ?slami yayınları ile toplum hayatında oldukca etkili bir yere sahiptiler. 1929 tarihli anayasanın butun dinlere ve inanclara e?it derecede serbestlik ve ibadetlerin yerine getirilmesine kolaylık tanımı? olması, nufusun co?unlu?unu temsil eden muslumanlar icin iyi bir imkan olu?turmu?tu. Enver Hoca’nın iktidara geldikten sonra ba?lattı?ı ?iddet politikasından ise en cok muslumanlar etkilendiler. Mart 1946’da ilan edilen yeni anayasada butun vatanda?ların dil, din ve ırk bakımından e?it oldu?u, vatanda?ların din ve inanc hurriyetinin devletce garanti altına alındı?ı, dini cemaatlerin ibadetlerini serbestce yapabilecekleri, dinin cıkarlara alet edilmesinin ve dini nitelikli siyasi te?kilatların kurulmasının yasak oldu?u belirtilmekle birlikte muslumanlar uzerindeki baskı giderek arttı. Mayıs 1945’te Tiran’da toplanan III. ?slam Cemaati Kongresi’nde muslumanlara yeni bir statu getirildi. Devlet muslumanların vakıflarına el koydu, sahip oldukları her turlu yayın organını kapattı; hacca gidi? yasaklandı, cuma namazı kılmak ve ramazan ayında oruc tutmak zorla?tı. 1945’ten sonra bu ulkeden hic kimse hacca gidememi?tir. Enver Hoca, Cin Halk Cumhuriyeti’ne yonelmesinden sonra cok daha katı bir dinsizlik politikası ba?latıp dine kar?ı tam bir sava? acarak halkı mucadeleye ca?ırdı ve 1966’da ulkedeki butun dini yerleri kapattı. 28 Aralık 1976’da ise kabul edilen yeni anayasa ile din tamamen dı?lanarak devletin hicbir dini tanımadı?ı, ateizm propagandasını destekleyip geli?tirece?i, dini kurulu?ların ve dini propagandanın her ce?idinin yasaklandı?ı belirtildi. Bu sebeplerle Enver Hoca’nın dine kar?ı politikasından muslumanlar cok zarar gormu?lerdir. Enver Hoca zamanında once Yugoslavya (1945-1948), sonra Sovyetler Birli?i (1948-1961), daha sonra da Cin Halk Cumhuriyeti’ne (1963-1978) yonelen Arnavutluk’un dı?arıya iyice kapalı bir siyasi sistem uygulaması dolayısıyla ulkede 1945 sonrasındaki muslumanlar hakkında yeterli bilgi elde edilememektedir. 1967’de musluman nufusun 1.300.000 ile 1.400.000 arasında oldu?u tahmin edilmektedir. Bugun resmi kayıtlarda Arnavutluk’ta musluman gorulmedi?inden gercek durumu tesbit etmek gucle?mektedir.

Arnavutluk’taki dini hayatın geli?mesinde tasavvuf ve tarikatların etkisi buyuk olmu?tur. Ozellikle Bekta?ilik ulkede cok yaygındı. Bekta?iler 1920 oncesinde Turkiye’deki Bekta?iler’e ba?lı iken 1922’de Tiran’da toplanan ilk kongrede alınan kararla bu tarihten sonra ba?ımsız ?ekilde orgutlendiler. 1923’te toplanan ikinci kongreden sonra Bekta?i cemaati resmi bir statu kazandı. Bu yıllarda ulkenin ce?itli ?ehirlerinde kırk uc Bekta?i tekkesi oldu?u bilinmektedir. 1929’da Tiran’da toplanan III. Bekta?iler Kongresi’nden sonra Bekta?iler yeniden orgutlendiler. Buna gore orgutun ba?ında ikamet yeri Tiran olan bir buyuk dede (kryegijsh), onun altında be? dede (gjyshe), onların altında ce?itli tekke babaları, ardından dervi?ler, muhibler ve a?ıklar geliyordu. Ayrıca Gul?eniyye, Halvetiyye, Rifaiyye, Sa‘diyye ve Ticaniyye tekkeleri de vardı. 1933’lerde Bahailik de geli?me gosterdi. 1936’da ulkedeki butun tarikat temsilcileri Tiran’da bir toplantı yaparak ortak bir kurulu? (Drita Hyjnore) ve bunun yayın organı Njeriu ’nun tesisine karar verdiler. Bu yayın organının dı?ında 1945 oncesinde pek cok sureli yayın ne?redilmi?tir. Ancak 1946’dan sonra tasavvuf ve tarikatlarla ilgili yayınlar da son bulmu?tur. Enver Hoca zamanında devletin baskısından etkilenen tarikatların 1945’ten sonraki durumları hakkında da sa?lıklı hicbir bilgi yoktur.

IV. D?L ve EDEB?YAT
??kombi nehrinin kuzeyinde Gega, guneyinde Toska adlarıyla kabaca iki ana lehceye ayrılan Arnavutca Hint-Avrupa dil ailesinden bir dildir ve Arnavutluk dı?ında ba?ta ?talya, Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan ve Ukrayna’nın bazı bolgeleri olmak uzere ce?itli yerlerde de konu?ulur. Devletin bugunku resmi dili Toska lehcesidir. XIX. yuzyılın sonlarına kadar kendine has bir alfabesi olmayan Arnavutca’nın en eski yazılı ornekleri XIV. yuzyılda Yunan, XV. yuzyılda da Latin harfleriyle yazılmı? bazı dini metinlerden ibarettir. XVI, XVII ve XVIII. yuzyıllarda, daha cok ?talya Arnavutları’nın yayımladıkları eserlerde Latin, XVIII. yuzyıldan itibaren Osmanlı e?itimi gormu? Arnavut aydınlarının yayımladıkları eserlerde de Osmanlı harfleri kullanılmı?tır. 1879 tarihinde ise ?stanbul’da II. Abdulhamid’in muvafakati ile kurulan Arnavut Cem‘iyyet-i ?lmiyyesi’nin kabul etti?i, unlu lugatcı ?emseddin Sami’nin yirmi altısını Latin ve onunu Yunan harflerinden alarak hazırladı?ı ilk milli alfabe kullanılmaya ba?lanmı?tır. Ancak bir sure sonra yasaklanan bu yazının yerine, Arnavut Dil Kongresi’nde (Manastır 1908) benimsenen tamamı Latin harflerinden olu?turulmu? bugunku alfabe getirilmi?tir.

Arnavutluk edebiyatında ?slami etki XVIII. yuzyılda ortaya cıkmı?tır. Bu tarihten once ise Turk edebiyatında, Kanuni doneminin guclu ?airlerinden Ta?lıcalı Yahya Bey (o. 990/1582) ve IV. Murad’a Osmanlı Devleti’nin gerileyi? sebepleriyle ilgili bir risale sunan Koci Bey gibi Arnavut kokenli ki?ilere rastlanmaktadır. Macizade’nin Arap alfabesiyle Arnavutca olarak yazdı?ı ilk kasidesi, Beratlı Nazimi’nin (o. 1760) ikisi Turkce, biri Arnavutca uc divanı, Beratlı Suleyman Naibi’nin (o. 1771) bir kısmı bestelenmi? ve gunumuzde bile soylenen lirik ?iirlerden meydana gelen divanı ?slami etkinin ilk i?aretlerindendir. Olgunlu Hafız Ali Rıza’nın Turkce kelime ve deyimlerin Arnavutca tercumesi olan Bediu’l-mukattar ’ı, manzum olarak kaleme aldı?ı Acibu’l-manzar adlı Turkce-Arnavutca ve bunun kar?ılı?ı olan Garibu’l-mebsar adlı Arnavutca-Turkce lugatları ile Mevlid ’i; Tahir Efendi Popova’nın Arap harfleriyle 1835’te ?stanbul’da basılan ve ilk Arnavutca ?iir kitabı olan Vehbiyye ’si (bu eser 1907’de Sofya’da ve 1960’da Pri?tine’de Latin harfleriyle ne?redilmi?tir); Molla Ramazan ??kodra’nın ?lmihal ’i, manzum Risale-i Sufiyye ’si ve Nasihatu’d-din fi hıfzi’l-lisan ’ı; Konsipollu Mehmet Cami’nin (o. 1844) Yusuf ile Zuleyha ’sı; Bekta?i Dalib Fra?iri’nin Fuzuli’nin Hadikatu’s-suada ’sını gecmek icin yazdı?ı ve 1842’de bitirdi?i 56.000 beyitlik manzum el-Hadika ’sı; ?ahin Fra?iri’nin (Frasheri) Muhtarname ’si Arnavut dilinde Arap harfleriyle yazılmı? eserlerdir. 1789’da Osmanlı-Avusturya sava?ına katıldı?ı bilinen ve Tarihu ?brahim maa Hacer ve Sare, Siret ile Arnavutca yazılan ve 204 beyitten olu?an Mevlid ’in yazarı Hasan Ziko Kanberi, el-?lahiyyat ve nuktatu’l-beyan adlı eserlerin ?airi ?eyh Yunus (o. 1909), Beratlı Suleyman Ramazan Turk edebiyatının tesiriyle eserlerinde Arapca, Farsca kelimelere cok fazla yer vermi?lerdir. Arnavut dilinin en onemli eserleri Fra?irli (Frasher) Abdul Bey (Abdullah Husnu, o. 1892), karde?i ?emseddin Sami (o. 1904) ve a?abeyi Mehmed Naim (o. 1900) ile ??kodralı Vasa Pa?a’nın (Pa?ko Vaso, o. 1892) ?stanbul’da kurdukları Arnavut Cem‘iyyet-i ?lmiyyesi tarafından yayımlanmaya ba?ladı. Bu cemiyetin amacı her iki lehceyi ve butun a?ızları icine alan ortak bir Arnavut dili ortaya koymak ve benimsedikleri yeni alfabenin yardımıyla bu dilin yaygınla?masını temin etmekti. XIX. yuzyıl Arnavut edebiyatının en guzel eserleri bu cemiyet mensupları tarafından yazılmı? ve yayımlanmı?tır. Bunlardan ?emseddin Sami’nin Besa yahud Ahde Vefa (1292) adlı piyesi, Arnavutluk Ne ?di? Nedir? Ne Olacak? adlı tarihi kitabı ve Arnavutca grameri, Mehmed Naim’in Hayvancılık ve Ziraat (1886) ve Yaz Cicekleri (1890) adlı ?iir kitapları ile ?skender Bey Tarihi (1899) ve genellikle dini konuları i?ledi?i Dersler Arnavut edebiyatının en onemli eserleri arasında sayılmaktadır. XIX. yuzyıl Arnavut edebiyatı, Do?u edebiyatından yapılan tercumelerle de zenginle?tirilmeye calı?ılmı?tır. ?a?ide-i Burde , Birgivi’nin e?-?ari?atu’l-Mu?ammediyye ’si, ?eyh Sa‘di’nin Gulistan ’ı, Evliya Celebi’nin Seyahatname ’sinin Arnavutluk’la ilgili bolumleri, Binbir Gece Masalları ’ndan ve Nasreddin Hoca fıkralarından secmeler bu tercumelerin ba?lıcalarıdır. Donemin onemli dergilerini Konicalı Faik Bey (Thrang Spiro) Londra’da Albania , Bruksel’de Kucuk Albania ve Boston’da Djell (gune?) adları altında cıkarmı?tır.

XX. yuzyılın ba?larında Arnavutca’nın ortak bir yapıya yoneltilmesi ve Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’nden ayrılarak ba?ımsız bir devlet olu?u, edebiyatta ve yayın hayatında yeni bir cı?ır actı. Ortak dil calı?maları ve ozellikle bu donemde kurulan edebiyat komisyonunun calı?maları sonucu sozlukler ve gramer kitapları cıkarılmaya ba?landı. Tiran’da bulunan ?eriat ?urası “Kur’an tefsiri”, “dini ara?tırmalar”, “ameli, dini malumat”, “cuma gunu o?utleri” gibi konularda bircok kitap yayımladı. Murad Bey Toptani’nin Malli-i Afdheut (vatan hasreti) adlı a?ıdı, Hafız Ali ??kodra’nın Mevlid ’i, ?brahim Hafız Dalliu’nun Kur’an Shqip ’i (Kur’an tefsiri) di?er onemli eserler arasındadır. Ayrıca 1920’de Tiran’da Zann-i Nalte (yuksek ses) adında ?slami bir dergi yayımlanıyordu. Sultan Hamid adlı tarihi romanın yazarı Kadriye Hanım, kitabı ne?redilen ilk Arnavut kadın yazar sıfatını kazandı. Arnavutluk halk edebiyatı masallar, halk ?iirleri, bilmece ve atasozleri acısından cok zengindir.

1945 sonrası Arnavut edebiyatında ortaya konulan eserlerde, toplumda meydana gelen sosyal ve iktisadi de?i?melerin buyuk etkisi gorulmeye ba?ladı. Sosyalist du?uncenin hakim oldu?u devlet kendi sistemine ters du?en eserlerin yayımlanmasına izin vermeyince yazılan kitaplar bu sisteme uygunluk gostermek zorunda kaldı. Sistemin din ve dini du?uncelere kar?ı sert tutumu da bu sahada eser cıkmasını engelledi; hatta elde bulunan dini eserlerin okunması yasaklandı. Arnavut edebiyatı bu donemde daha cok romancılık sahasında geli?me gosterdi; ?smail Kadere roman yazarlarının en onemlilerindendir.

V. M?MAR? ESERLER
Osmanlılar devrinde Arnavutluk diye bilinen yerlerin yerle?im merkezlerinden bir kısmı bugun Yugoslavya ve Yunanistan sınırları icinde kalmı?tır. Halen Yugoslavya’da bulunan Olgun, Manastır, Ohri gibi bircok ?ehirdeki cami, medrese, han, hamam, kervansaray, kopru vb. eserler eski kayıtlarda Arnavutluk sanca?ı icinde gosterilmektedir. Arnavutluk sınırları icinde kalmı? Akcahisar, Avlonya, Berat, Drac, Ergirikasrı, Gorice, ?lbasan, ??kodra, Tepedelen gibi yerlerdeki 1000’e yakın tarihi eserden (bir listesi icin bk. Ayverdi, IV, 420) ne kadarının bugun ayakta durdu?u kesin olarak bilinmemektedir.


B?BL?YOGRAFYA

Hicri 835 Tarihli Suret-i Defter-i Sancak-i Arvanid (n?r. Halil ?nalcık), Ankara 1954.

, VI, 104-130; VIII, 610-744.

Une Confederation Orientale: Comme Solution de la Question d’Orient , Paris 1905, s. 113-129.

M. E. Durham, High Albania , London 1909.

a.mlf., “Albania Past and Present”, , IV/1 (1917), s. 4-16.

N. Jorga, Breve histoire de l’Albanie et du peuple Albanais , Bucarest 1919.

A. Baldacci, Studi Speciali Albanesi , Rome 1932-33, 1938, I-III.

J. G. Kersopoulos, Albanie, ouvrages et articles de revue parus de 1555 a 1934 (n?r. Flamme), Athens 1934.

T. W. Arnold, The Preaching of Islam , London 1935.

J. K. Birge, The Bektashi Order of Dervishes , London 1937.

, ?ndeks.

C. S. Coon, The Mountains of Giants: A Racial and Cultural Study of the North Albanian Mountain Ghegs , Cambridge, Mass. 1950.

M. Hasluck, The Unwritten Law in Albania , Cambridge 1954.

a.mlf., “The Nonconformist Moslems of Albania”, , XV/4 (1966).

S. Skendi, Albania , New York 1956.

a.mlf., “Religion in Albania During the Ottoman Rule”, , sy. 15 (1956), s. 311-327.

Mehmet Shehu, On the Experience of the National Liberation War and on the Development of the National Army , Tirana 1963.

Kristo Frasheri, The History of Albania , Tirana 1964.

Zeynullah Ozya?ar, Man?umetu’l-mevlid fi fa?li’l-mevcud bi-lisani’l-Arna?u? , Dıma?k 1970.

Ramazan Mafmullaku, Albania and the Albanians , London 1975.

, s. 420.

Muhammed Mofaku, es?-S?e??fetu’l-Albaniyye fi’l-ebcediyyeti’l-?Arabiyye , Kuveyt 1983.

a.mlf., “el-Albaniyyun”, , LXIII/4 (1988), s. 677-684.

The Statesman’s Year-book: 1984-1985 (ed. J. Paxton), London 1984, s. 68-73.

A. Popovic, L’Islam Balkanique , Berlin 1986, s. 11-65.

a.mlf., “La Situation actuelle des communautes musulmanes des Balkans, de la Hongrie, de la Pologne et de la Finlande”, L’Islam en Europe a l’epoque moderne (Actes) , Paris 1985, s. 108-110, 129-153.

Hans Joachim Kissling, “Zur Frage der Anfange des Bekta??tums in Albanien”, , XV, Leiden 1962, s. 281-286.

Hasan Kale?i, “Arnavut Hikayelerinde Turk Tesirleri”, , sy. 8 (1980), s. 145-203.

George W. Gawrych, “Tolerant Dimension of Cultural Pluralism in the Ottoman Empire; The Albanian Community, 1800-1912”, , XV (1983), s. 519-536.

Stephen R. Bowers, “The Islamic Factor in Albanian Policy”, , V/1 (1984), s. 123-135.

K. Sussheim, “Arnavutluk”, , I, 573-592.

Halil ?nalcık, “?skender Bey”, a.e. , V/2, s. 1079-1082.

a.mlf., “Iskender Beg”, , IV, 138-140.

a.mlf. ? S. E. Mann, “Arnawutlu?”, a.e. , I, 650-658.

, I, 417-423.

M. L. Chaumont, “Albania”, , I, 806-810.

Bu madde TDV ?slam Ansiklopedisi’nin 1991 yılında ?stanbul’da basılan 3. cildinde, 383-390 numaralı sayfalarda yer almı?tır. Matbu nushayı pdf dosyası olarak indirmek icin tıklayınız.
TDV ?slam Ansiklopedisi 'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BA?KA B?R MADDE GOSTER